Sosyal fobi salgını: Z kuşağı bir kahve içmekten bile korkuyor
Z Kuşağı neden sosyalleşmekten korkuyor... Sosyal medyadan ekonomik belirsizliğe, gençlerin artan sosyal kaygısı toplumun aynası mı oldu...

Birçok araştırma, gençler arasında sosyal kaygı vakalarının keskin bir şekilde arttığını gösteriyor. Basit bir utangaçlıktan farklı, ciddi sonuçlara yol açabilen bir rahatsızlık. Peki Z Kuşağı çok mu kırılgan... İngiliz günlük gazetesi “The Independent”ın sayfalarında uzmanlar, bunun o kadar da basit olmadığını söylüyorlar.
"Tek başına dışarı çıkmaktan korkmayan insanlardan tavsiye almam gerekiyor. Tek başıma bir kafeye veya kitapçıya gitmek istiyorum ama geriliyorum. Bunu nasıl yaptığını bana anlat." Bu tweet, birçok internet kullanıcısı arasında yankı buldu. 200.000'den fazla beğeni ve 10.000'den fazla yanıt aldı. Yorumlarda, kendi şeytanlarıyla savaşmayı başarmış olanlar yazara şu tavsiyeleri yağdırıyor: "Kulaklık ve kitap al", "Tek başına sinemaya giderek başla", "Bir yabancı gelip sana ne iş yaptığını sorarsa cevabını hazırla" ve hatta –en sevdiğim– "Etrafındaki tüm insanların video oyunu NPC’si*, figüran olduğunu düşün".

SOSYAL KAYGI GENÇLERDE TAVAN YAPIYOR
İngiliz Danışmanlık ve Psikoterapi Derneği'nin (BACP) yakın zamanda yaptığı bir araştırmaya göre, İngilizlerin yarısından fazlası (%54) ve 16-24 yaş arasındaki gençlerin yaklaşık dörtte üçü artık sosyal kaygı yaşıyor ve bunların yaklaşık üçte ikisi bunu kişisel ve profesyonel yaşamlarında yaşıyor. Bu olgudan en çok etkilenenler gençler oluyor ve genellikle ergenlik veya erken yetişkinlik döneminde ortaya çıkıyor; yeni vakaların %90'ı 23 yaşından önce gerçekleşiyor. Ve sayılar artmaya devam ediyor.
Kraliyet Psikiyatristler Koleji'nin (Birleşik Krallık'taki psikiyatristlerin başlıca mesleki organizasyonudur ve psikiyatristleri temsil etmekten, psikiyatrik araştırma yapmaktan ve ruh sağlığı sorunları hakkında kamuoyunu bilgilendirmekten sorumludur) Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Fakültesi başkanı Elaine Lockhart; “Son yıllarda, çocuklarda ve gençlerde anksiyete ve diğer ruh sağlığı bozukluklarında artış görüyoruz. Psikoloji hizmetleri artan talebi karşılamakta zorlanıyor ve birçok hasta kabul edilemeyecek kadar uzun bekleme sürelerinin olduğu bekleme listelerinde buluyor kendini” diyor.

PEKİ SUÇLU KİM: AH ŞU SOSYAL MEDYA
Uzmanların açıklamalarında üç önemli faktör sıklıkla öne çıkıyor. Ekranlar, sıklıkla bir numaralı suçlu olarak gösteriliyor. Geçtiğimiz yıl yayınlanan Oxford ve Swansea [Galler] üniversitelerindeki araştırmacılar tarafından yürütülen ergenlik dönemi refahı üzerine bir araştırmaya göre, "Sosyal medyanın yoğun kullanımı kaygı ve depresyonla yakından bağlantılıdır." İngiltere’de bilinen bilişsel ve davranışsal terapi uzmanı Federico Ferrarese; “Özellikle genç insanlar arasında sanal etkileşimlere aşırı bağımlılık, bazı temel sosyal becerilerin gelişimi üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olabilir ve gerçek dünyadaki sosyal etkileşimler sırasında kaygı duygularını şiddetlendirebilir” diyor.

SİYASET, GELECEK KAYGISI
Ekonomik ve politik belirsizlik, iklim krizi, savaşlar gibi uluslararası etkenleri de sorumlu tutan uzmanlar da var. Psikolog Carolyne Keenan, onlardan biri. Medyada sıkça görüşlerine başvurulan popüler bir psikolog. Yaşam maliyeti krizi, iş güvencesizliği gibi başlıkları da katıyor bu bunalıma psikolog.
VE KOVİD
Covid-19 krizi nedeniyle her üç kişiden biri sosyal etkileşimler konusunda daha kaygılı hissediyor; hatta genç insanlar arasında neredeyse her iki kişiden biri bu kaygıyı yaşıyor. Sosyal gelişimleri açısından kritik bir dönemde olan çocuk ve ergenler, evde kalmak ve başkalarıyla temastan kaçınmak zorunda kalıyor. Kapatılmaların getirdiği uzun süreli izolasyon, belirsizlik ve rutinlerin bozulması, kaygı bozuklukları için özellikle verimli bir üreme alanı yarattı.

POSTANEYE GİDEMEMEK YA DA KOMŞUYA SELAM VEREMEMEK
Bu kaygı, "postaneye gitmek veya komşunuzu selamlamak gibi en basit etkileşimlerde bile neredeyse sürekli bir tedirginlik" şeklinde kendini gösteriyor. Özellikle zor dönemlerde genç kadınlarda fiziksel belirtiler (titreme, mide bulantısı, uzun süreli iştahsızlık) bile ortaya çıkabiliyor. Amerikan Psikiyatri Birliği'nin yayınladığı bir referans kitap olan Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı'na (DSM-5) göre tanı kriterleri arasında; başkalarının bakış ve yargılarına maruz kalmaktan sürekli korkmak, sosyal etkileşimler sırasında bir tür utanç veya aşağılanma korkusu yaşamak, riskli olduğu düşünülen durumlardan kaçınmak veya bu durumlarla karşılaştığında derin kaygı duymak yer alıyor. Belirtiler en az altı ay sürer ve günlük yaşamda önemli sıkıntılara ve bozulmalara neden olur.

UTANGAÇ OLMAK İLE SOSYAL FOBİ FARKLI
Katharine ve Harold Fisher tarafından Manchester'daki evlerinde 1970 yılında kurulan yardım kuruluşu Anxiety UK'de psikiyatrist ve danışman olan David Baldwin, "Bu sadece utangaçlıktan ibaret değil" diyor. “Utangaç kişiler genellikle teşvik edildiklerinde sosyal etkileşimlere girebilir ve kendilerini kanıtlamaları gereken durumlarla başa çıkabilirler. Buna karşın sosyal fobisi olan kişiler sıkıntı verici ve güçsüzleştirici semptomlar (fiziksel ve psikolojik) yaşarlar ve depresyona, bağımlılığa ve hatta intihar düşüncelerine daha yatkındırlar.” Zihinsel sağlık sorunlarına ilişkin artan farkındalığın, her ne kadar son derece olumlu olsa da, bazen gençlerin normal bir stres durumu ile gerçek bir patoloji arasındaki farkı ayırt etmesini engellediğinden endişe ediliyor. King's College London ve South London ve Maudsley NHS Foundation Trust'ta çocuk psikiyatristi olan Andrea Danese, "Durum karmaşıktır. Bir yandan gençler ve aileleri tarafından semptomların aşırı yorumlanması riski var, diğer yandan da sağlık profesyonelleri tarafından yetersiz teşhis riski var" diye uyarıyor. "Ergenler duygusal sıkıntı dönemlerinin sistematik olarak bir ruhsal bozuklukla bağlantılı olduğunu düşünürlerse, belirli durumlarda hissedilen kaygıyı sosyal fobi ile kolayca karıştırabilirler."

DERSLER İYİ AMA PSİKOLOJİ BOZUK
15 yaşındaki öğrencilerin becerilerini test etmek için üç yılda bir gerçekleştirilen Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı'nın (PISA) 2022 seçmelerinde, İngiliz öğrenciler akademik olarak ortalamanın üzerinde puanlar aldılar ancak stres direnci ve duygusal düzenleme gibi çeşitli sosyo-duygusal kategorilerde şaşırtıcı derecede düşük, azim konusunda ise ortalamanın altında puanlar aldılar.
TOPLUM DAYANIKLI DEĞİL
Gençlerde Dayanıklılığı Keşfetmek (Building Resilience In Young Minds) CEO'su Charlie Hartley; "Gençlerimizin dayanıklı olduğundan emin değilim; aslında belki de toplumun tamamı artık çok dayanıklı değil" diyor. Bu kuruluş hayır kurumlarını, okulları, ebeveynleri ve çocukları ruh sağlığı sorunları konusunda destekleyen çalışmalar yapıyor.

KORKU KÜLTÜRÜ; Z KUŞAĞI SAĞLIĞINI DÜŞÜNDÜĞÜ İÇİN Mİ DAHA AZ SİGARA İÇİYOR?
Duygusal dayanıklılıktaki düşüşün, Z kuşağının risk alma konusundaki isteksizliğiyle, yani önceki nesillere göre daha çekingen olmasıyla bağlantılı olduğu düşünülüyor. Çeşitli araştırmalara göre, son yirmi beş yılda giderek daha az sayıda genç sigara içiyor, içki içiyor, cinsel ilişkiye giriyor veya "riskli" kabul edilen davranışlarda bulunuyor; bunun başlıca nedeni, sosyal etkileşimlerin azalmasıdır. Gençlerin artık meydanlarda ucuz içki şişelerini devirdiğini görmememiz kötü bir şey gibi görünmese de, bu gelişme aynı zamanda hata yapma, kontrolü kaybetme, konfor alanından çıkma ve kendini savunmasız gösterme olasılığıyla karşı karşıya kalındığında oluşan korku kültürünün de bir yansıması.

SORUNSUZ BİR HAYAT YOK
Profesör Andrea Danese, çocukluk çağı travması ve yaşam boyu travmayla ilişkili psikopatolojiyle ilgilenen bir klinik bilim insanı. “Sorunsuz bir hayat yaşamaya çalışmaktan vazgeçmemiz ve bizi rahatsız eden şeyleri kabul etmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Bir durumla başa çıkmada zorluk çekmek, otomatik olarak ruhsal hastalık veya rahatsızlığın belirtisi olarak görülmemeli. Gençlerin duygusal gelişimlerinin bir parçası olarak engellerle ve belli bir miktarda üzüntüyle karşılaşmaları tamamen normaldir, hatta gereklidir. Ergenler bu zorluklarla yüzleşerek temel başa çıkma stratejileri geliştirirler.” diyor. Bugün için ebeveynlere yapılan öneri şu; “Zorlu konuşmalar ve durumlarla yüzleşmeye, bunların üstesinden gelebileceklerini kendilerine kanıtlamaya teşvik edin”.

TÜRK PSİKİYATRİ DERNEĞİ AÇIKLADI
Türkiye’de Z kuşağı gençler arasında da bu hastalık oldukça yaygın. Türk Psikiyatri Derneği’nin sitesinde bu konuda çıkan bilgi doğrular nitelikte; “Sosyal Fobi’nin yaşam boyu görülme oranı %2-13 arasındadır. En sık görülen psikiyatrik hastalıklardan biridir. Türkiye’de üniversite öğrencilerinde yapılan araştırmada %24’ünde bu hastalığın olduğu saptanmıştır.”
NEET VERİSİ
Son yıllarda ortaya çıkan "ev genci" kavramı, gençlerin yaşadığı zorlukları daha da görünür kılıyor. Ne öğretimde ne istihdamda ne de eğitimde olan gençlerin oranına NEET verisi deniyor. Türkiye'de yaklaşık 4 milyon NEET olduğu tahmin ediliyor. Gençlerin yaşam kalitesinin çok önemli ölçeklerinden biri olan NEET, yani ne eğitim alan ne de çalışan gençler ortalamamız alarm veriyor. Gençlerin bu duruma gelmesindeki en büyük etken, liyakate olan inancın çok düşük olmasıdır. Universum'un araştırmasına göre, öğrencilerin yüzde 49'u, genç profesyonellerin yüzde 62'si ve deneyimli profesyonellerin yüzde 64'ü Türkiye'de iş yaşamında liyakatin olmadığını düşünüyor. Liyakatin olmadığı bir ortamda, eğitim de değersizleşiyor ve gençler geleceğe dair umutlarını yitiriyor.

EKONOMİYE GÜVEN YOK
Sosyal Fobi’nin nedenlerinden biri olarak gösterilen siyasi ve ekonomik istikrarsızlık Türkiye’de gençler arasında had safhada. Almanya merkezli Konrad-Adenauer-Stiftung (KAS) Derneği, Türk siyasetinin de gündeminde olan "Z kuşağı"nın sosyo-ekonomik ve sosyo-politik durumunu, Türkiye'nin güncel sorunlarına bakışını ve geleceğe dönük beklentilerini içeren kapsamlı bir saha araştırmasının sonuçlarını açıklamıştı. 18-25 yaş kuşağındaki gençlerin dörtte üçünün politikacılara ve siyasi partilere güvenmediklerini, Cumhurbaşkanı makamına güvenmeyen genç oranının yüzde 58 olduğunu gösteren araştırmada, imkan olması durumunda yurt dışında yaşamak isteyen gençlerin oranı yüzde 73 olarak kayda geçti. Gençlere göre, ülkenin bugün ve gelecekteki en temel sorunları arasında ekonomik çöküntü, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı başta geliyor.
Çeviri
Odatv.com
YORUMLAR