Suriye'nin petrolleri yağmalanıyor...

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında terör üzerinden yürütülen vekâlet savaşları Suriye'de toprak ve millet bütünlüğünün kaybolmasına neden oldu.

 Suriye'nin petrolleri yağmalanıyor...
04 Ağustos 2020 - 11:25
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş, sık sık üniter yapı ve toprak bütünlüğü vurgusu yapardı.

Bunun da ancak birlik ve beraberlikle; devlet-millet, asker-sivil birlikteliğiyle sağlanabileceğini ifade ederdi.

O'nun ne kadar haklı olduğunu bugün, genelde dünyadaki birçok gelişme, özelde ise sınır komşumuz Suriye'de yaşananlar açıkça göstermektedir.

Gelinen noktada, Fırat'ın doğusunda ABD'nin güdümünde, ABD'nin resmi ve fiili desteğiyle ve de ABD üsleriyle dolu bir terör bölgesi oluştu.

Üstelik bu bölge, Suriye petrollerinin yüzde 90'ını barındıran çok stratejik bir bölge…

Suriye'de BOP işgalinin başlatıldığı 2011 yılından önce Suriye'nin günlük petrol üretimi 380 bin varil idi. Şu anda üretilebilen petrol günlük 60 bin varil…

Bugün Suriye petrollerinin yüzde 90'ı, doğal rezervlerinin yarısı ABD destekli PYD/YPG'nin denetiminde…

BOP her ne kadar ABD eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın ifadesiyle, "22 İslam ülkesinin sınırlarının ve rejimlerinin değiştirilmesi projesi" olarak ifade edildiyse de, Suriye örneğinde pratik olarak görüldüğü gibi, ABD'nin terör örgütleriyle beraber İslam ülkelerini işgal ve talan etmesi projesi olarak zuhur etmiştir.

Bugünlerde bu petrollerin yağmalanması konusunda yeni gelişmeler yaşandı.

Terör örgütü PYD/YPG, diğer ifadeyle Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Fırat'ın doğusundaki petrol sahaları konusunda Amerikan Delta Crescent Energy petrol şirketi ile anlaşma imzaladı. 

Anlaşmayı Trump'a yakınlığıyla bilinen Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham duyurdu. Graham, Perşembe akşamı ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun da katıldığı Kongre toplantısında, Kobani ile görüştüğünü ve Kobani'nin kendisine ABD'li bir şirketle petrolün işletilmesi konusunda bir anlaşma imzaladıklarını bildirdiğini söyledi.

Ayrıca terör örgütü YPG ile bağlantılı bir yönetici, Trump yönetiminin, ABD'li bir şirket ile SDG yetkilisi Kobani arasında Fırat'ın doğusundaki petrolün işletimiyle ilgili bir anlaşma imzalanmasına onay vermesini "Kürt Özerk Yönetimini siyasi olarak tanıma ve ABD ordusunun kalmaya devam etmesinin garantisi" olarak değerlendirdi.

Daha önceki yazılarımızda birçok kez belirtmiştik, "ABD burada kendi varlığını kalıcı hale getirmek için özerk bir bölge istiyor" diye… Bakın, adamlar açıkça bunu itiraf ediyorlar.

Hatırlarsanız; Prof. Dr. Baş, ABD'nin küresel ısınma sebebiyle Amerika kıtasının olumsuz etkileneceğini ve bu sebeple kendisine vatan aradığını 2000'li yılların başından bu yana anlatmaktadır. İşte bugün Suriye'de yaşananlar bu projenin bir yansımasıdır.

ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, ABD yönetiminin bu anlaşmasını desteklediği belirterek, "Anlaşma beklenenden daha fazla zaman aldı. Biz, şu an anlaşmayı uygulama aşamasındayız" ifadesini kullandı. Demek ki epey zamandır perde arkasında planlanıyor.

Anlaşmanın imzalanması ABD Dışişleri ve Hazine bakanlıklarının onayını gerektiriyor. Nitekim Suriye hükümeti kontrolündeki petrol sektörü ve birçok kuruluş geçen ay yürürlüğe konulan Ceaser Yasası kapsamında yaptırım listesine alındı. Anlaşmanın ABD bakanlıkları tarafından imzalanması ABD'nin bölgesel özerk yönetimi resmen tanıdığı anlamına gelmektedir. Yani ABD Suriye'de, meşru Suriye yönetimine yaptırım uyguluyor, bir terör yönetimini ise resmen muhatap olarak kabul ediyor. İşte size BOP…

YPG yönetimi ile ABD'li Delta Crescent Energy arasında imzalanan anlaşmada, Fırat'ın doğusunda iki mobil petrol rafinerisi kurulması öngörülüyor. 

Bu bölgedeki petrol üretimi günlük yaklaşık 20 bin varil… Demek ki, petrol üretiminin ve yağmalanmasının artırılması için bu anlaşma bekleniyormuş!

Bu petrol yağmalamasına, petrollerin asıl sahibi Suriye'den sert tepki geldi.

Suriye resmi haber ajansı SANA'ya demeç veren Suriye Dışişleri'nden bir yetkili, "çalan hırsızlar ile satan hırsızlar arasında imzalandığını" belirttiği anlaşmanın Suriye'nin egemenliği için tehdit oluşturduğunu ve ABD'nin Suriye halkının zenginliklerini çalmaya yönelik düşmanca eğilimlerinin devam edeceğini gösterdiğini vurguladı.

Suriye Dışişleri Bakanlığı anlaşmayı "yasa dışı" olarak niteledi.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise anlaşmayı "kabul edilemez" olarak nitelerken, yazılı açıklamada "ABD'nin uluslararası hukuku hiçe sayan, Suriye'nin toprak bütünlüğüne, birliğine ve egemenliğine kasteden ve terörizmin finansmanı kapsamına giren bu adıma destek vermesini esefle karşılıyoruz" ifadelerini kullandı.

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Şubat ayında yaptığı açıklamada, "Suriye'de petrolün çıkarıldığı sahalar, ABD tarafından kontrol altında tutuluyor. Suriye'ye ve Suriye halkına ait olan zenginlikler yağmalanıyor" demişti.

Gördüğünüz gibi, BOP'un ve bu işgal projesinin sahipleri olan ABD-İsrail ikilisinin asıl hedefleri ülkelere demokrasi getirmek değil, demokrasi bahanesiyle o ülkelerin topraklarına ve kaynaklarına el koymaktır.

Ve Türkiye olarak asla unutmamalıyız ki, Prof. Dr. Baş'ın 1991 yılında ifade ettiği gibi, "BOP'un asıl hedefi Türkiye'dir."

Bu yaşananlardan ders çıkarmalıyız, birlik ve beraberliğimizi korumalıyız ve güçlendirmeliyiz; dış politikada birçok yanlışa sebep olan BOP'a destek adımlarından da acilen vazgeçmeliyiz.


 

Murat Çabas

YORUMLAR

  • 0 Yorum