Yapay zekâ bilinç kazanır mı?

Yapay bilinç, yapay zekâ ile ilintili bir kavram; canlı organizma olmayan bir varlığın bilinç geliştirmesi olarak tanımlı; henüz modellenebilmiş ve pratiğe dökülebilmiş değil. Ancak yeni dönem bilim- kurgu yazarları için olağanüstü çekici bir alan

Yapay zekâ bilinç kazanır mı?
14 Ağustos 2022 - 11:04

2020 Nobel Fizik Ödülü sahibi Roger Penrose, yapay zekânın insan beyninin ürettiği duygu, düşünce ve bilinçli deneyimleri üretemeyeceğini, zihinsel süreçlerin klasik algoritmalarla modellenemeyeceğini belirtiyor. Ona göre “bilinç olgusu, nöronların destek yapısını oluşturan mikrotübüllerin kuantum durumları ile açıklanabilir."

Bilim kurgu yazarı Brian Wilson Aldiss de yapay zekânın insan bilincine ulaşamayacağı konusunda Penrose ile aynı görüşü paylaşıyor:

"Yapay zekâ, kulağa basit geliyor, ama asıl konu "yapay bilinç"(Artificial consciousness). Ve en azından kendi bilincimizin kaynaklarını anlayana kadar yapay bilince ulaşmanın bir yolu olduğunu düşünmüyorum. Bilincin bir zihin-beden yaratımı olduğuna inanıyorum. "

Yapay bilinç, yapay zekâ ile ilintili bir kavram; canlı organizma olmayan bir varlığın bilinç geliştirmesi olarak tanımlı; henüz modellenebilmiş ve pratiğe dökülebilmiş değil. Ancak yeni dönem bilim- kurgu yazarları için olağanüstü çekici bir alan.

"Supertoys Last All Summer Long"

Brian Wilson Aldiss, İngiliz asıllı bir bilim kurgu yazarı; yeni dönem bilim- kurgu romanları ve kısa öyküleriyle tanınmakta. Bilim kurgunun babası olarak adreslenen HG Wells'ten büyük ölçüde etkilenen Aldiss'in, 80 üzerinde kitap ve 300 dolayında kısa öyküsü bulunuyor.

Biz onu daha çok 1969 da yazdığı "Supertoys Last All Summer Long" adlı kısa öyküsünden uyarlanan "A.I., Yapay zekâ" filmi ile tanıyoruz.

"Supertoys Last All Summer Long", Türkçe'ye "süper yaz oyuncakları" veya "yazlık süper oyuncaklar" olarak çevirebileceğimiz, Brian Aldiss'in ilk kez 1969' da yayınlanan kısa öyküsü; öykü, insan duygu ve düşüncelerini taklit edebilme yeteneğine sahip akıllı makinelerin kontrolünün giderek arttığı bir geleceğe odaklanıyor.

Hikâye, bilim kurgu atmosferinde ama daha çok sevgi temalı ve daha çok insan ruhunun ağrılı yalnızlığına vurgu yapan hüzünlü bir yanı var.

Stanley Kubrick, 1970'lerin başında Aldiss'in bu hikâyesinin telif haklarını satın alıyor ve onu bir film senaryosuna dönüştürmek üzere farklı senaristlerle çalışmaya başlıyor.

Çalışmalar yıllara yayılıyor. Bunda Kubrick'in mükemmeliyetçi yanının rolü büyük; bilgisayar tarafından oluşturulan animasyonların, çocuk oyuncular tarafından inandırıcı bir şekilde canlandırılabileceğinden kuşkuludur ve bu nedenle senaryo çalışmaları uzar. 1995 yılına gelindiğinde "kendi duyarlılığına daha yakın" olduğunu düşündüğü Steven Spielberg'in filmi yönetmesini ister. İkili birkaç yıl birlikte çalışırlar. 1999 yılında Kubrick'in ölümünden sonra yapım hız kazanarak 2001 yılında tamamlanır ve "AI, Yapay Zekâ" adı ile gösterime girer.

Film vizyona girmesinin ardından eleştirmenlerden genel olarak olumlu eleştiriler alır ve 74. Akademi Ödülleri'nde En İyi Görsel Efekt ve En İyi Orijinal Müzik dallarında aday gösterilir.

AI Yapay Zekâ (A.I. Artificial Intelligence)

Steven Spielberg imzalı 2001 yılı yapımı filmin konusu yapay zekâdan çok yapay bilinci merkeze alarak gelişmiş bir android çocuk olan ve koşulsuz sevgi göstermeye programlanmış David'in hikayesine odaklanıyor.

Filmde, uzak bir gelecekte, küresel ısınma sonucu buzullar erimiş, kıyı şehirleri sular altında kalarak yok olmuş ve insan nüfusu büyük ölçüde azalmıştır. "Mecha" adı verilen bir robot topluluğu Dünya üzerinde kontrolü ele geçirmiştir. Bunlar insan düşünceleri ve duygularını taklit edebilme becerisine sahip en gelişmiş insan görünümlü robotlardır.

Bir çocuk android olan David varlıklı bir aile tarafından evlat edinilir. Ailenin aynı yaşlardaki küçük çocuğu Martin ölümcül bir hastalığı yakalanmıştır. Acılı aile sevgilerini, koşulsuz sevgi göstermeye programlanmış David'e yöneltirler. David de aileye karşı benzersiz bir sevgi ile doludur ve aile, özellikle anne Monica çocuk sevgisini ve yalnızlık duygusunu David ile gidermeye çalışır. David, hasta Martin'in robot oyuncak ayısı Teddy ile de sıkı arkadaş olur.

Ancak beklenmedik bir şekilde Martin iyileşir, eve gelir ve David'i içten içe kıskanmaya başlar. Aile de sorunlardan kurtulmak için David'in üretildiği fabrikaya geri verilmesine karar verir; ancak anne Monica ona kıyamaz ve David'i Teddy ile birlikte ormana bırakır. David, Pinokyo'daki Mavi Peri'yi bulup ondan kendisini insana dönüştürmesini istemek üzere periyi aramaya başlar; o zaman Monica'nın onu seveceğini ve yeniden eve götüreceğini düşünmektedir.

David daha sonra insan mecha'nın yaratıcısı olan Profesör Allen Hobby ile karşılaşır. Orada Professor Hobby'nin ölen oğlu David olarak yaratıldığını anlar, üstelik birçok kopyası vardır; özel olma duygusunu yitirir ve bunun üzerine kendini bir gökdelenden okyanusa atar.

Aradan iki bin yıl geçer; her yer buz halindedir. İnsanların soyu tükenmiş ve Mecha'lar daha gelişmiş ve akıllı bir forma dönüşmüşlerdir. Buzlar içinde donmuş haldeki David ve Teddy'yi bulurlar ve insan soyunu anlamak için onları dirilterek anılarını kopyalarlar. Sonra, bu anıları kullanarak Teddy'nin cebinde sakladığı saç telinden Monica'yı yeniden oluştururlar. David, Monica ve Teddy birlikte hayatlarının en mutlu gününü geçirirler. Ve bu yalnızca bir gün sürer. Monica, son kez uykuya dalmadan önce David'e onu her zaman seveceğini söyler. David mutludur ve gözlerini kapatıp uykuya dalar.

Kurgu ve gerçek

Film, yer yer kurgu ve mantık hataları olmasına rağmen çok sürükleyici. Filmde insan-robot, robot-robot ilişkisi ve insana özgü kıskanma, sevme, inanma, özleme, mutlu olma ve umut etme üzerine çalışılmış. Bunlar bizim yaşamımızda hakim olan duygular, bizim gerçeğimiz; inanılmaz karmaşık ve tuhaf.

Bilim-kurgu yazarları, bilimden ödünç aldıkları noktaları birleştirirler ve elde ettikleri şeklin uzantısından zamanla neler olabileceğini öngörmeye çalışırlar. Noktaları birleştirmek, öngörünün ilk adımıdır. Bilim-kurgunun kurgu kısmı için ise verileri görselleştirebilme yeteneği gerekiyor. İşte bilim-kurgu yazarlarının yaptığı şey tam olarak budur.

Aldiss, ünlü fizikçi Roger Penrose'u da adresleyerek bir yapay zekânın, sevgi dolu bir yapay bilince erişmesinin eldeki verilere göre çok düşük bir olasılık olduğunu belirtiyor.

Sebebi oldukça basit: Bizler, kendi bilincimizin tuhaflıklarını bile tam olarak anlayabilmiş değiliz; sahip olduğumuz karmaşık duygu durumları ya da birbiri ile çelişen düşünceler, beynimizin klasik algoritmalarla çalışmadığını gösteriyor. Dolayısıyla bilim-kurgu yazarlarının bu konuda bilimden ödünç alabilecekleri çok az veri var.

Sorun şu ki; yapay bilinçten önce kendi temel bilinç problemimizi çözmemiz gerekiyor! Belki de kuantum bilgisayarlarının yardımını beklememiz gerekecek!



Güneç Kıyak

@NGunecKIYAK[email protected]
Kaynakça

  • https://www.imdb.com/title/tt0212720/
  • https://www.imdb.com/name/nm0000735/bio?ref_=nm_ov_bio_sm https://www.ibm.com/cloud/learn/what-is-artificial-intelligence
  • https://www.livescience.com/48972-stephen-hawking-artificial-intelligence-threat.html
  • https://www.bbc.com/news/technology-30290540

Nafiye Güneç Kıyak kimdir? 

Nafiye Güneç Kıyak, Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi (İÜ) Fizik Bölümü ve yüksek lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Nükleer Enerji Enstitüsünde tamamladı.

Çalışma hayatına Türkiye Atom Enerjisi Kurumu- Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde araştırma reaktörü radyasyon güvenliği sorumlusu olarak başladı.

Doktora sonrası Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu bursu ile Almanya-GSF (Gesselshaft für Strahlen und Umweltforshung-Munchen)'de "nükleer santraller çevre analizleri, radyasyon dozimetrisi, nükleer teknikler" alanlarında çalışmalarda bulundu.

Yurda dönüşünün hemen ardından doçent ve daha sonrasında da profesör oldu.

1996 yılında kurulan Işık Üniversitesi'nin kuruluş çalışmalarına katıldı ve çeşitli kademelerde görev alarak kurucu fizik bölüm başkanlığı, Fen Bilimleri Enstitüsü müdürlüğü görevlerinde bulundu. "Lüminesans Araştırma ve Arkeometri Laboratuvarı"nı kurdu modern fizik konularında lisans ve yüksek lisans dersleri verdi.

2010- 2015 yılları arasında Işık Üniversitesi Rektörü olarak görev yaptı.

Rektörlük süresini tamamlamasının sonrasında Feyziye Mektepleri Vakfı okulları CEO'su görevinde bulundu.

Prof. Kıyak'ın uluslararası bilimsel dergilerde yayımlanmış çok sayıda bilimsel makalesi, yurtiçi ve yurt dışında sunulmuş 200 dolayında bilimsel çalışması bulunmaktadır.

Ayrıca popüler bilim alanında üç kitabın yazarıdır: Aklın bilinmeyene yolculuğu: KOZMOSSırlar evrenine açılan kapı: KUANTUM ve Başlangıcın ötesi: ÇOKLU EVRENLER.

2019'dan bu yana T24 Haftalık’ta popüler bilim konularında yazılar yazmaktadır.

Prof. Kıyak evli ve iki çocuk sahibidir.

YORUMLAR

  • 0 Yorum