Yazarınız bugün içini döküyor..

Her gün gazete okuyan biriyseniz, gazetenizle geçirdiğiniz vakitten memnun musunuz?

Yazarınız bugün içini döküyor..
26 Kasım 2016 - 10:21
Bunu soran, kendini bildi bileli gazete okuyan ve duyduğu hayranlıkla mesleğini seçmiş olan biri…

- Reklam -



Evimize en temel gıda maddesiymiş gibi mutlaka ama mutlaka bir –bazı zamanlar birden fazla– gazete girerdi.

Kendimi bildiğim dönemi ilkokulu bitirdiğim yıl olarak belirlediğimde iki şey üst üste çakışır: Benim hayatımın okumayla geçeceğini anlamam… Ve, 27 Mayıs (1960) askeri darbesi…

Darbenin sıcaklığı geçtikten ve askerlerin kalıcılık ile gidicilik arasında çelişkili mesajlar vermeye başlamasından sonra, evimize giren gazetede bir silkinme, bir kendine gelme fark edilmeye başlamıştı.

Gazeteciler, yazarlar, kavgaları…

Faruk Fenik’ten aklımda kalmış herhangi bir özellik yok, ama eşi Adviye Fenik’in imzasını taşıyan polemik yazıları ile “Gidiyor, 17 milyon kişi takmış peşine” mısrasının da içinde yer aldığı şiiri yazan Orhan Seyfi Orhon’un iğneleyici üslubu çocuk hafızama takılı kalmış… Tekin Erer’in karşı cenahla sürdürdüğü kalem kavgaları da (‘Basında Kavgalar’ diye bir kitabı da vardır)…

Siyasi hayata geçilmesiyle birlikte eve giren gazetelerin sayısı ve çeşidi arttı.

“Her şeyimi benden alabilirsiniz, ama bilgi birikimimi, ifade gücümü, üslubumu asla alamazsınız; o sebeple her gün bunları kafanıza kakacağım” anlamına gelen satırlarını okuduğumda Ali Fuat Başgil gözümde nasıl büyümüştü, anlatamam…

Benim tanıdığım günlerde Necip Fazıl Kısakürek..

Benim tanıdığım günlerde Necip Fazıl Kısakürek..

Tabii Necip Fazıl…

Birileri bugünlerde okunduğunda fazla bir anlam taşımayan, hatta “Bu ne demek şimdi?” şaşkınlığı yaşatan bölümleri bulup kitaplarında, “Bu muydu sizin mürşidiniz?” türü sorular sorabiliyor ya; onların anlamadığı şu: Necip Fazıl bir mücadele adamıydı ve Türkiye de mücadelesi eksik olmayan bir ülkeydi…

Mücadele ettiği ne ve kim varsa Üstad’ın, bizler için de mücadele edilmeye değer kişiler ve konulardı onlar; muhteşem üslubuyla o sırada ne söylediği, ne yazdığından daha önemli olan buydu.

Tek başına bir adamın, bazen haftalık bir dergi bazen günlük bir gazetenin çoğu kez baştan sona kendisi tarafından doldurulmuş sayfalarından yürüttüğü mücadele…

Hayranlık duymamak elde değildi.

Yazının devamı için tıklayın >>

YORUMLAR

  • 0 Yorum