Aydın İZBUDAK

Aydın İZBUDAK

HAYATIN İÇİNDEN HİKAYELER
[email protected]

Vincent ve Theo ...

19 Eylül 2019 - 08:44

Hollanda'da bir köy papazının oğlu olarak dünyaya geldi. 12 yaşına okula gönderildi ama okulu bırakmak zorunda kaldı. Çünkü çok yavaş öğreniyordu. Okuldan soğumuştu.

Yalnız bir çocukluk geçiriyordu. İçine kapandı. Bir resim galerisinde iş buldu. Resim bir virüs gibi kanında inceden inceye dolaşmaya başlıyordu. Ama o farkında değildi.

22 yaşında Londra Goupil Galerisi'nde çalışırken, ev sahibinin kızı Ursula’ya aşık oldu. Aşk, içinde bir volkana dönüşürken ilk hayal kırıklığını yaşadı. Kızın haberi yoktu ki. Vincent açıldı kıza, evlenme teklif etti ama reddedildi.

Artık orada kalamazdı. Paris’e kaçtı. Kaçmak çare olamadı. Ağzı hiç konuşmuyor, kalbi hiç susmuyordu. Ne yaptığını bilmeden, sokaklarda dolaşıyor, resim galerilerini geziyordu. Sokaklar yetmez olunca, başka şehirlere, ülkelere gidiyor, her yerde başka bir iş yapıyordu. Dil öğretmenliği, rahip yardımcılığı, kitap satıcılığı gibi

Belçika'da madenlerde papazlık yaptı. Madenciler için savaştı. Madencilere yardım için çırpınıyor, direniyordu. Aslında kendi iç dünyasında direnemediklerine karşı açtığı bir savaştı, bu direniş. Artık, köylüler ve madencilerin gözünde Vincent çağdaş bir İsa'ydı.

Öylesine fakirleşmişti ki, sadakayla yaşamaya çalışıyordu. Kardeşi Theo, ölmek üzereyken aldı onu Brüksel'e götürdü. Hayatı kurtulmuştu, fiziksel olarak her şey normale dönüyordu. Ama yaşadıkları dolayısıyla Tanrı'ya olan inancını kaybetmişti.

Theo kardeşinin resim yeteneğini biliyordu. Onu ailesinin yanına döndürdü. Dul kuzeni Kate'i uzun zamandır ilk kez görüyordu. Kate, atmaz diye düşündüğü kalbinin ritmini değiştirmişti. Ama Kate de Vincent'i reddetti. Bir kez daha yıkıldı, Vincent.

Ama hayır. Bu sefer yenilmeyecekti. Akrabası olan, ünlü ressam Mauve'den resim dersleri aldı. Resme başladı. Ruhundaki karanlıklara doğanın bütün renklerini yağdırmaya başladı.

Bir süre, bir fahişe ile yaşadı. Bu ilişki de Theo'nun hoşuna gitmedi, kardeşine yakıştıramıyordu. Bu sefer de karşısına komşusu Margot çıktı. Bir ilişki başladı. Aşk desen değildi, demesen ilişkiye yazıktı. Bu seferki engel ise ailesiydi. Margot ile evlenmesine izin vermediler. Margot da çok üzülerek, intihara kalkıştı. En çok sarsılan yine Vincent oldu.

Theo, kardeşini kanatları altına almıştı. Onun, Toulouse Lautrec, Pissarro, Signac, Seurat ve Gauguin gibi dönemin devleriyle tanışmasını sağladı. Vincent bu sefer fırsatı kaçırmadı, öğrendikleriyle bir yıl içinde 200'den fazla resim yaptı. Yaralı kalbinde kelimelere dökemediği insan sevgisini, boyalarla ifade etmeyi seçti.

Resim artık hayatının öyle bir parçası olmuştu ki, fırçayı bir kenara attı ve sadece boya tüpünü tuvalin üzerine sıkıp parmaklarıyla o boyayı zevkle eziyordu. Hatta bazen boyaya duyduğu aşkla deliriyor ve tadına varmak için yiyordu. Yemeklerinin rengini veren artık boyalardı.

Bir gün Gaugin'le kavga ettiler. Eline geçirdiği bir usturayla Gaugin'in gırtlağına yapıştı. Gaugin kaçtı, canını kurtardı.. Hırsını alamayan Vincent, usturayla kendi kulağını kesti. Sonra hangi duyguylaysa, kestiği kulağını genelevden tanıdığı bir kıza götürdü.

Vincent'i kurtarmak yine Theo’ya düşmüştü. Hastaneye yatırdı ve kulağını tedavi ettirdi. Hastanede halüsinasyonlar görmeye başladı. Akıl hastanesine yattı. Oradan da başka bir hastaneye gönderilecekti. Taburcu olunca, Theo onu tekrar Paris'e getirdi.

27 Temmuz 1890 günü, kırlara resim yapmaya gitti. O gün bir başka türlü parlayan güneş, onu bir yandan büyülerken bir yandan delirterek, ölümüne şahitlik etmek istiyordu adeta. Çekti silahını Vincent, vurdu kendini.

Bir yıl sonra da Theo öldü. Vincent'in yanına gömdüler.

• KENDİ BECERİSİYLE MUTLU OLAMAYAN VİNCENT, KENDİ ELİYLE RUHUNU SÜKUNA KAVUŞTURMUŞTU.

• BÜTÜN ÇABASINA RAĞMEN KARDEŞİNİ MUTLU EDEMEYEN THEO, BELKİ DE “YİNE BANA İHTİYACI OLABİLİR,” DİYE ACELE ETMİŞTİ.....


Görüntünün olası içeriği: 2 kişi

YORUMLAR

  • 0 Yorum