GÜNÜN YAZISI

GÜNÜN YAZISI

[email protected]

Katar'ın "fitneler" tarihi

27 Aralık 2020 - 17:08

İktidar ekonomide her sıkıntıya düştüğünde ona verdiği destekle tanınan Katar’ın tavrı birçok bilinmezi içinde taşıyor. Tarih boyunca bölgedeki değişik “fitnelerden” süzülüp gelmiş bir gerçeklik olarak karşımızda duran Katar, yakın ve uzak geçmişi ile oldukça ilginç bir ülke.

Basra Körfezi’nde boyuna 165, enine 85 km, aşağı yukarı İzmir kadar bir yarımada olan 2 buçuk milyonluk ülke nüfusunun ancak 300 bin kadarının Katarlı olduğu mutlaka bilinmeli. Ayrıca çocuklar hariç tüm Katar vatandaşlarının hemen hepsinin en az birkaç İngiliz ya da Amerikan şirketinin hissedarı oldukları gerçeği de asla unutulmamalı.

BİRİNCİ FİTNE

Katar’ın, daha doğrusu bugün Katar nüfusunu oluşturan yerli halkın geçmişi hakkındaki bilgiler de oldukça anlamlı. Örneğin, Hz. Muhammed'in ölümünden sonra Arabistan’da yaşanan ve adına  “birinci fitne” denilen sahte peygamberler olayına ileride Katar nüfusunu oluşturacak Banu Tamim aşiretinin de karışmış olması dikkat çekici.

Tarihçiler, o dönemde Sacah bint el-Haris adlı bir kadının yeni bir din kurup, peygamberliğini ilan ettiğini, başka bir sahte peygamber Museylime ile evlenerek İslam halifesine karşı savaştığını yazıyorlar. Halife Ömer, isyanlara katılan Banu Tamim aşiretini cezalandırmış, hepsini dağıtmış ve bir kısmı da kaçarak bugün Katar topraklarında bulunan bölgeye yerleşmişler. (Tabari, Histoire des prophètes et des rois).

İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ FİTNELER

 

Emeviler döneminde Katar bu kez de “ikinci fitneyi” yaşamış uzun süre Haricilerin Azarika kolunun isyan hareketinin merkezi olmuştur. Burada da yine Banu Tamim aşiretinden İbni Al Fuca’yı önder olarak görüyoruz. Bu dönemde Katar’da Hariciler adına devlet ilan edilip, para basılmış.

Abbasiler döneminde bölge Halifelerin çabasıyla önemli bir ticaret merkezi olmuşsa da orada sık sık isyanlar çıkmış, isyancı Muhammed İbni Ali’nin ve daha sonra çoğunluğun sapkın kabul ettiği Karmati hareketi ile “üçüncü fitne” merkezi haline gelmiş ve çok uzun bir süre kontrol dışı kalmış.

Abbasilerden sonra bölge önce Usfuri hanedanının yönetimine girmiş, daha sonra da Ummanlı Haricilerin kurmuş oldukları Hürmüz Krallığı’na bağlanmıştır. Portekizliler 1521’den itibaren kıyı şeridini ele geçirmiş ve bir ticari şebeke kurmuşlardır.

Osmanlı bölgeye yaklaşmışsa da sahili tam kontrol edememiş, 1550’den sonra en fazla 50 kilometre içerdeki El Ahsa vahası ve kara bölgesinde tutunmuşlardır. Ancak 1602 yılında İngilizler ve Hollandalılar Portekizlileri bölgeden kovunca Osmanlı da askeri gücünü çekmiş ve sonunda 1670 yılında Banu Halid adı verilen Arap aşiretler birliği Osmanlı’yı oradan tamamen çıkarmıştır. Banu Halid hanedanının bölgedeki egemenliği 1783’e dek sürmüş, daha sonra da oraya Arabistan’dan Vehhabîler gelmiştir. Gerek Osmanlılar, gerekse Mısır, Vehhabîleri tehlike olarak görüp çok uğraşmışlarsa da başarı sağlayamamışlardır. “Fitne” devam etmiştir.

FİTNE DEVAM EDİYOR

Bugünkü Katar hanedanı o dönemden beri sıkı Vehhabîdir. O kadar ki Katarlılarla Suudiler Abdulvehhab’ı paylaşamamışlardır. Ancak, Vehhabî hareketinin asıl sonucu tüm kıyı şeridinin 1820’den itibaren İngiliz sömürgesi olmasıdır.

1820’de Katar’a gelen İngilizlerin raporunda bölgede binlerce yıldır inci çıkarıldığı, ama halkın asıl gelirinin korsanlık ve soygunculuk olduğu anlatılmaktadır. Katar’da bir türlü istikrar sağlanamamış, Bahreyn şeyhleri El Halifalarla Vehhabîlik peşindeki Katarlı Banu Tamim sülalesi arasında 1870’e kadar süren çatışmalar yaşanmıştır.

İngiliz ticaret ve savaş gemileri 18’inci yüzyıldan itibaren Basra Körfezinde yoğun bir varlık göstermişler, ancak korsanlık da devam etmiştir. 1868 Yılında Katar’a gelen İngiliz Tuğgeneral Lewis Pelly, korsanlığa son verilmesini isteyen ve karşılığında da İngiliz desteği vaat eden bir belgeyi bugünkü Katar Şeyhi’nin büyük dedesi Muhammed Bin El Sani’ye imzalatmış, o günden bugüne de İngiltere ile Katar arasında su sızmamıştır. Katar’a bugünkü kimliğini veren asıl olay da budur.

1871’ten sonra Doğu Arabistan’a doğru genişleyen Osmanlılara karşı Katar hanedanının dedelerinin de bulunduğu El Sani şeyhleri 1892’den itibaren direniş göstermişler ve çok sayıda Türk askerini öldürmüşlerdir. Hafız Mehmet Paşa,  El Sani şeyhlerini Katar’ı bombalamak için gönderilen Merih savaş gemisine hapsetmiştir.

BÖL VE YÖNET TAKTİĞİ

İngilizler 1913’te Osmanlı’ya baskı yaparak Katar üzerinde zaten olmayan egemenlik iddiasını da sonlandırmışlardır. Katar’a İngilizler tarafından şeyh yapılan Abdullah bin Kasım El Sani 1916’da İngilizlerle bir anlaşma imzalayarak sömürgeliği kabul etmiştir. El Sani ailesinin petrol sayesinde iyice zenginleştiği sömürge dönemi 1968’de İngiltere’nin artık bölgeden çekileceğini açıklamasıyla yeni bir aşamaya ulaşmış, bölgedeki emirlikler çok küçük olduğundan hepsi bir araya gelip Birleşik Arap Emirlikleri’ni kurmuşlardır.

Ama asırlardır devam eden “fitne” burada da kendini göstermiş Katar, 1971 yılında Birleşik Arap Emirliği’nden bağımsızlığını ilan etmiştir. Tabii İngiltere’nin desteğiyle ve karşılığında şu an Ortadoğu’daki en büyük hava üssünü Amerikalılara ve İngilizlere vererek ve anayasa olarak da şeriatı ilan ederek.

Aynı Katar’ın “21’inci yüzyılın fitnesi“ Arap Baharında, Kaddafi'nin öldürüldüğü Libya'ya NATO müdahalesinde, Suriye'de çıkarılan iç savaşta, İhvan’a verilen destekte oynadığı rolü anlatmaya gerek yok.

Bugün Katar’ın iki ülkeyle çok sıkı ilişkisi var, birisi bilindiği gibi ABD, diğeri ise İngiltere. 2014’te savunma alanında İngiltere ile özel bir işbirliği anlaşması imzalayan Katar, İngiltere’nin Ortadoğu ve Orta Asya’daki “Herrick”, “Telic” ve “Shader” hava operasyonlarının merkezidir. Katar subayları ve Şeyh ailesi İngiltere’deki Sandhurst Askeri Okulu’nda eğitilmektedir. Ayrıca Katar’da da İngiliz eğitmenler bulunmaktadır.

ZİNCİRİN HALKALARI

İngiliz-Hollanda şirketi Royal Dutch Shell Katar’da Exxon Mobil’den sonraki ikinci büyük yatırımcıdır. Katar’da bulunan 500 kadar İngiliz şirketinin yer aldığı Katar- British Business Forum Katar’ın küresel yatırımlar stratejisinde büyük rol oynamaktadır.

Uzun yıllardır devam ettirilen tutarsız dış politikanın sonucu olarak Türkiye’nin geride kalan nadir dostlarından biri Katar’dır. Acaba Katar zincirin hangi halkasıdır ve bizimle ilişkileri bizi hangi katarın parçası yapmıştır?

Kayahan Uygur

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar