Hüseyin Macit Yusuf

Hüseyin Macit Yusuf

DOSYA
[email protected]

İki devletli çözüm ve gelecek senaryoları

27 Kasım 2025 - 22:35

Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF[email protected]

Kuzey Kıbrıs’ta son cumhurbaşkanı seçimi yalnızca bir lider değişimi değil, Ankara’nın uzun süredir savunduğu iki devletli çözüm politikasında ciddi bir yön arayışının başladığını gösteriyor.

5.Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf R.Denktaş’ın yıllarca ön plana çıkarmaya çalıştığı egemen eşitliğe dayanan bu politikanın yalnız uygulayıcısı değil, bizzat yaratıcısı ve fiilen en güçlü savunucusu olarak tarihe geçti. Ancak Türkiye’nin söylemde verdiği güçlü desteğe rağmen tanınma yönünde somut adımlar atılmaması, Tatar’ın dış siyasetteki etkisini sınırladı ve başarılarını gölgeledi. İçeride ise kötü yönetilen hükümetlerin tüm faturasının ona kesilmesi, seçmenin tepkisini artıran bir başka faktör oldu.

Ekonomik krizler, yolsuzluk tartışmaları, kurumsal zayıflamalar, kamu düzenindeki bozulma ve hükümetlerin halk nazarında tartışılır olması, Ankara ile uyumlu bir profile sahip olsa bile seçmenin Tatar’a mesafe koymasına neden oldu. Bütün bu olumsuzluklar Cumhurbaşkanı Tatar’ın dış politika performansının iç politikadaki olumsuzluklarla bastırılmasına yol açtı. Oysa iki devlet siyaseti, ilk kez Tatar döneminde net ve kararlı bir vizyona kavuşmuştu. Fakat bu vizyon, gereken diplomatik destek sağlanmadığı için tek kişinin omuzlarında taşınmak zorunda kaldı. Bu nedenle Tatar’ın seçim kaybı, bir başarısızlığın değil, tam aksine yalnız bırakılmış bir liderliğin doğal sonucuydu. Türkiye’nin tanınma için gerekli cesur ve kararlı diplomatik hamleleri yapmaması, Onun aleyhine işleyen süreci hızlandırdı. Tatar’ın 5.yıllık görev sürecinde Anavatan Türkiye’deki iktidara fazla sorgulama yapmadan bağlılığı ve inanması en büyük hatası oldu.

Türkiye’nin seçim sürecinde görünürde Tatar’a destek verse de sahada belirgin bir müdahalede bulunmaması, sürecin Ankara tarafından kontrollü şekilde yönetildiğini düşündürmektedir. Çünkü Tatar’ın yeniden seçilmesi, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerde ihtiyaç duyduğu diplomatik esnekliği daraltabilirdi. Buna karşılık Erhürman’ın seçilmesi, Türkiye’ye daha geniş bir manevra alanı sunuyor. Federasyon çizgisinde bir liderin varlığı, Ankara’nın sert söylemini yumuşatmadan farklı kanalları yoklayabileceği bir zemin oluşturuyor. Bu bağlamda dikkat çeken en önemli unsur, “yan yana iki devlet” politikasının yerini giderek daha belirsiz ama daha müzakere edilebilir bir “bir arada iki devlet” yaklaşımına bırakma ihtimali. BM ve AB’den gelen olumlu mesajlar, Ankara’nın tepkisindeki belirgin yumuşama ve diplomatik üsluptaki değişim, bu yeni dönemin işaretleri olarak öne çıkıyor. Bu süreç, Tatar’ın iki devlet vizyonunun ortadan kalktığı anlamına gelmiyor; aksine bu vizyonun geçici olarak revize edildiğini gösteriyor.

Ancak sürecin en kritik boyutu şudur: Erhürman ile Türkiye arasında ileride ciddi bir stratejik uyumsuzluk ortaya çıkarsa, özellikle garantörlük, siyasi eşitlik ve Doğu Akdeniz enerji denklemleri gibi alanlarda kopuş yaşanırsa, ve/ veya Rum tarafının bir kez daha Türk tarafını yok sayan, aşağılayan, haklarını iadeye yanaşmayan samimiyetsiz siyasetinde herhangi bir değişim olmaz ise, Kıbrıs Türk kamuoyu Tatar’ın temsil ettiği tanınma siyasetine yeniden yönelebilir. Çünkü iki devlet siyasetinin hem mimarı hem de en net savunucusu olarak Tatar, böyle bir kriz anında doğal bir geri dönüş alternatifi olarak görülecektir.

Sonuç olarak, Kıbrıs’ta bugün yaşanan dönüşüm, Tatar’ın kaybıyla başlayan bir zayıflama dönemi değil; Türkiye’nin stratejik ihtiyaçlarına göre şekillenen sessiz bir yeniden konumlanma sürecidir. Tanınma siyaseti tamamen rafa kaldırılmamıştır; yalnızca beklemeye alınmıştır. Ve bu bekleyişin sonunda, koşullar değiştiğinde, iki devlet vizyonunun mimarı 5. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın yeniden göreve çağrılması kuvvetle muhtemel bir senaryo olarak masada durmaktadır.

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar