Hüseyin Macit Yusuf

Hüseyin Macit Yusuf

DOSYA
[email protected]

Rum tarafının gerçek korkusu: Siyasi eşitlik

06 Kasım 2025 - 10:56

Hüseyin Macit YUSUF[email protected]

Kıbrıs meselesinde yıllardır hep aynı oyun sahnelenmektedir; Taraflar masaya oturur, aylar/yıllar süren müzakereler yapılır, ardından Rum tarafı bir bahane bulur ve masa devrilir. Ancak her seferinde değişmeyen bir gerçek vardır: Rum tarafı, Kıbrıslı Türklerle siyasi eşitliği paylaşmaya yanaşmaz.

Oysa Kıbrıs Türk halkı 1974’ten bu yana kendi devletini kurmuş, varlığını korumuş ve eşit ortaklık ilkesini hiçbir zaman terk etmemiştir. Buna rağmen Rum tarafı, “çoğunluk benim” anlayışının ardına sığınarak Türkleri azınlık konumuna indirgeme çabasını sürdürmüştür. Oysa bu ada üzerinde iki halk vardır; barış da, adalet de, ortak gelecek de ancak siyasi eşitliğin tanınmasıyla mümkündür. Ne var ki, Enosis hedefindeki Rum tarafı bu konuda uzlaşıcı hiçbir adım atmamıştır.2020’de göreve gelen 5. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ise Rum tarafının bu uzlaşmaz tutumu nedeniyle çıtayı yükseltmiş, ada gerçeklerine göre egemen eşitliğimizi ön plana çıkararak iki devlete dayalı çözüm siyaseti yürütmüştür.19 Ekim seçiminde seçilen Tufan Erhürman sonuç alamayacağını bile bile ‘siyasi eşitlik’ konusunda Rumları yeniden test etmek istemektedir.

Denktaş’tan günümüze eşitlik arayışı

“Siyasi eşitlik” kavramı ilk kez 1977 ve 1979 Doruk Anlaşmalarıyla gündeme geldi. Denktaş ile Makarios, ardından Kypriayanu arasında imzalanan bu mutabakatlarda, “iki bölgeli, iki toplumlu federasyon” fikri kabul edildi. Ancak o dönemde “siyasi eşitlik” kavramı doğrudan kullanılmadı; Rum tarafı Türkleri hala “hakları korunan bir azınlık” olarak görmek istiyordu.

1990 yılına gelindiğinde ise bu kavram uluslararası literatüre resmen girdi. BM Güvenlik Konseyi’nin 649 sayılı kararı, Kıbrıs’ta çözümün “iki bölgeli, iki toplumlu ve siyasi eşitliğe dayalı” bir federasyon olacağını ilan etti. Bu karar, Türk tarafı açısından büyük bir diplomatik zaferdi. Ancak Rum tarafı bu ilkeyi hiçbir zaman içselleştirmedi. Sözde “kabul ettik” dediler, ama her müzakere aşamasında içini boşaltmaya çalıştılar. BM Genel Sekreteri’nin 1991’deki raporunda “siyasi eşitlik” şöyle tanımlanır: “Her iki toplumun federal devletin tüm organlarında ve karar alma süreçlerinde etkin katılım hakkını; ayrıca federal düzeyde bir tarafın diğeri üzerinde üstünlük kurmamasını ve kararların en az bir toplumun onayını gerektirmesini içerir.” Bu tanım, “tek kişi – tek oy” değil, “eşit toplumlar arası ortaklık” anlayışını temel alır.BM Güvenlik Konseyi’nin 716 sayılı karar bu tanımı resmen benimsemiştir. Söz konusu kararlar sonrasında günümüze gelene kadar taraflar arasında siyasi eşitliği öngören birçok karar vardır.

Annan Planı: Rum eşitlikten korktu!

2004’teki Annan Planı, siyasi eşitliği en somut biçimde içeren çözüm önerisiydi. Plan, “Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti” adıyla iki kurucu devletin eşit statüde olmasını öngörüyordu. Cumhurbaşkanlığı dönüşümlü olacaktı; Türkler de devletin en üst makamına geçebilecekti. Kıbrıs Türk halkı bu plana %65 “evet” diyerek çözüm iradesini gösterdi. Ancak Rum tarafı %75 “hayır” diyerek dünyaya bir kez daha gerçek niyetini gösterdi. Rum lider Tasos Papadopulos, o tarihi konuşmasında açıkça “Devleti teslim etmeyin” diyordu. Bu söz, aslında siyasi eşitliğe karşı bir çağrıydı. Çünkü Papadopulos’a göre Türklerle eşit ortaklık, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin çoğunluk karakterini zayıflatırdı.” Rum tarafı, adanın yönetimini paylaşmaktan korktu. Eşitliğin barış getireceğine değil, “hakimiyet kaybına” yol açacağına inandılar.

Crans-Montana: Rum masayı devirdi!

2017’de İsviçre’nin Crans-Montana kasabasında yapılan son büyük zirvede yine aynı tablo yaşandı.Masada BM Genel Sekreteri Guterres, Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Yunanistan ve İngiltere temsilcileri vardı. Türk tarafı “etkin katılım” ve “en az bir olumlu Türk oyu” ilkesinde ısrar etti. Akıncı’nın toprak tavizlerine rağmen Rum lider Nikos Anastasiadis, buna karşı çıktı ve “Bu, Türk tarafına veto hakkı verir” diyerek masadan kalktı. Oysa Türk tarafı veto değil, eşit karar alma hakkı istiyordu. Guterres’in son raporunda da açıkça belirtildi: Görüşmelerin çökme nedeni Rum tarafının siyasi eşitliği kabul etmemesidir.

Gerçeklerin huyu var, er ya da geç ortaya çıkar

Bugün geldiğimiz noktada, siyasi eşitlik artık bir pazarlık unsuru değil, egemen eşitliğin doğal uzantısıdır. Kıbrıs Türk tarafı,5.Cumhurbaşkanı Tatar’ın ortaya koyduğu ve Anavatan Türkiye’nin desteklediği egemen eşitlik çerçevesinde iki devlete dayalı siyasetten sonra artık federasyon masalarında oyalama değil, eşit statü temelinde iki devletli çözüm arayışındadır. Yeni göreve gelen Erhürman’ın bu siyasetin dışında bir yol izlemesi mümkün görülmemektedir. Rum liderler ne kadar kaçarsa kaçsın, tarih bir gerçeği yazmaya devam etmekte, Kıbrıs’ta iki halk, iki demokrasi, iki egemen irade olduğunu işaret etmektedir. Ve bu iki halkın siyasi eşitliği tanınmadan hiçbir masa ayakta kalamayacağını göstermektedir. Gerçeklerin bir huyu vardır: Er ya da geç ortaya çıkar. Ve bu adada, her defasında masayı devirenlerin kim olduğu da, tarihin o gerçeğinde açıkça yazılı durmaktadır.

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar