Herkese güzel bir Pazar gününden merhaba! En azından Pazar gününüzü her gün kafamızı çevirip gündeme baktığımız yerden farklı bir yere çevirmenizi tavsiye ederim.
Artık ne kadar güzel düşüncelere kapılabilirsek. Euro tahta kurulmuş, zirvede yükselmeye devam ederken, Dolar hemen arkasından gelen vezir gibi yükselmeye devam ediyor. Geçmişe geri gidiyorum da 2013 yılında İtalya’ya seyahat gerçekleştirmiştim. Euro 2,31 idi. Paramızın değeri vardı. Yıl 2021 ne kötü hale geldik. Komşumuz Bulgaristan bizim durumumuzdan çok mutlu paramızın değerinin daha da düşmesi istediklerini belirten röportajlar veriyorlar. Bunları gördükçe insanın içi cayır cayır yanıyor. Ah ülkem, güzel ülkem ne hale geldik biz böyle… Ülkece, Milletçe hakkımızda hayırlısı diyelim. Ne demişler, “Gün olur devran döner.” Umarım çabuk döner. Gündemden uzaklaşma zamanı… Gene güzel bir oyun izledim ve sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyorum.
İnsana hayatı sorgulatan, insanı insana sorgulatan bir oyundan bahsediyorum. D.A Project 'in "Kats Sahne" de 2019- 2020 tiyatro sezonunda sahneye koyacağı, fakat pandemi sebebi ile prömiyerini dijital mecrada geçekleştiren, “Ebedi Barış” oyununu sonunda sahnede izleyebildim. Sonunda diyorum çünkü pandemi hayatımızda patlamadan önce biletini aldığım ve gideceğim oyunlar arasındaydı. Açıkçası dijitalden de izlemek istemedim. İzlediğim iki dijital oyun sebebiyle tercih etmedim. Tiyatro sahnesinde oyunla buluşmak daha güzel. Juan Mayorga’nın kalem aldığı “Ebedi Barış” adlı eseri, Immanuel Kant’ın aynı adı taşıyan “Ebedi Barış” adlı eserine karşı yazdığı ve Kant’ın düşüncelerini tersten sorgulattığı bir eser. Eser orijinal dilinden Özge Yüksel tarafından dilimize çevrilerek, yönetmen koltuğunda oturan Deniz Atam tarafından sahneye taşınıyor. Deniz Atam oyunun hem yönetmeni hem de oyuncusu. Deniz Atam ile birlikte oyunun kadrosunda Furkan Kalabalık, Kaan Sevi, İsmet Ege Tonbul ve Orhan Öztokat yer alıyor. Mayorga, oyunun karakterlerini köpekler üzerinden kaleme alarak, insanı kendine anlatmayı ve sorgulatmayı tercih etmiş. Oyun üç köpeğin ilaçla uyutulup kapatıldığı yerde başlıyor. Sahne de var olan bu birbirinden farklı 3 karakterdeki köpeklerin tek bir amacı var K7 ekibine katılmak. İnsanlar tarafından testlere tabi tutulan karakterlerin her biri ayrı bir renk. Aslında her biri ayrı bir insanın betimlemesi ve vurgusu diyebilirim. Hayatın insana getirdikleri, dayattıkları yaşadıkları karakterinin oluşmasını şekillenmesini sağlar. Aslında o sahnedeki her bir köpek içimizden birinin hayatına, karakterine ışık tutarak kendimizi ve hayatı sorgulamamızı sağlıyor. Hayatın içinden geçmişten günümüze kadar insanoğlu olarak her zaman yarıştırılmadık mı? Başkaları tarafından her daim testlere tutulmadık mı? Hayatın değişmeyen kaidesi gibi. Üniversiteye girmek için yarıştırıldık. İşe başlamak için ve işi almak için yarıştırıldık. Her zaman bir şeylere yetmek ve yetebildiğimizi kanıtlamak üzerine yarıştırılmaya devam ediyoruz. Aslında Mayorga, kaleme aldığı metninde insanlığın kanayan ve hiç bitmeyecek bir yarasına parmak basıyor. Oyunda testleri başarılıyla geçen üç köpekten biri beyaz tasmanın sahibi olacaktır. İlk testi başarıyla geçen köpekler ikinci bir testi geçmek için hiç bilmedikleri bir yerde uyanıyorlar. John - John, tüm saflığı ile sahnede varlığını gösteriyor. İnsanın içindeki saf ve iyi tarafı simgeleyen John - John karakteri hayatın içinde de var olan insanları niteliyor. John - John karakterine Furkan Kalabalık hayat veriyor. John - John oyunun başından sonuna kadar içindeki o saflıkla seyircinin sempatisini kazanıyor. Bir diğer karakter ise Odin, zeki ve kendi çıkarlarını ön planda tutan bir köpek. Odin karakterine Kaan Sevi hayat veriyor. Beden dilini çok iyi kullanan bir oyuncu olduğunu da söylemeliyim. Bazen yer yer beden hareketleri bana başka bir karakteri hatırlatsa da oldukça enstürmanını etkili kullanan bir oyuncu. Hayatın içindeki bilgili, akıllı ve diğerlerinden kendini farklılaştıran karakteri ise, Enmanuel karakteri. Enmanuel oldukça bilgili ve zeki bir karakter. Oyunun başından sonuna kadar zekasını ve bilgisini ortaya koyuyor. Kendisini rakiplerinden ayıran en büyük özelliği ise bilgi gücüne sahip olmasının yanında diğer iki karakter gibi vahşi olmaması. Her bir karakterin bu teste olmasının bir sebebi var. Her bir karakterin seyircisine anlattığı bir hayat hikâyesi ve orada olma sebepleri var. Oyun en sevdiğim şekilde başlıyor. Oyuncular seyircisini sahnede rollerinin içerisinde karşılıyorlar. Dekor olabildiğince sade tamamen kalabalıktan uzak olarak tercih edilmiş. Sahnenin kendisi oyunu destekler nitelikte. Ortada var olan sahne alanı ise insana bir kafesin arkasından izliyormuş hissi yaratıyor. Siyah konfetiler, üç mama tası ve iki tane detektör kapı kullanılmış oyunda. Oyunun başından sonuna kadar tek bir kapı kullanılıyor. Oyun sırasında merak ediyorsunuz ve aklınızda “O kullanılmayan kapının ardında ne var?” sorusu yankılanıyor. Bunun cevabı ise oyunun sonunda saklı. Oyunun dekoru ve kostümleri karakterlerle bir bütün olmuş diyebilirim. Emeği geçen herkesin emeğine, yüreğine sağlık. Alkışınızın bol olması dileğiyle…
Çarpıcı, vurucu ve sorgulatan bu oyunu sahnede izlemenizi tavsiye ederim. Birbirinden yetenekli oyuncuların size anlatacaklarına bizzat şahit olmalısınız. İzlenecekler listenize alıp mutlaka izleyin derim. Yazıma son noktayı Enmanuel karakterinin Kant’tan yaptığı alıntı repliği ile son veriyorum. “Kant halklar arasında bir gün barış olacak mı diye sorgular. O optimisttir. Onun argümanına göre saf egoizmin tüm insanlığı yok etmemesi için insanlık her yerde her koşulda hoşgörülü olacak. Sonunda da evrensel bir konukseverlik hükümdarlığında sınırlar kalmayacak, insanoğlu kendisini yeryüzünün hiçbir yerinde yabancı hissetmeyecek.”
Sevgiyle, Sağlıkla ve Sanatla kalın…
Sevgilerle,
Merve ÖZGÜNEŞ
OYUNCU
YORUMLAR