Bugün Türkiye siyaseti, dış diplomasi hamleleri, iç kurum çatışmaları ve demokratik işleyişe dair tartışmalarla dikkat çekiyor. Hem içeride hem dışarıda gelişen olaylar, ülkenin kısa ve orta vadeli siyasal rotasını etkileme potansiyeli taşıyor.
1. Erdoğan – Trump Zirvesi: Dış Politika ve Ekonomi Odaklı Yol Haritası
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’ye yaptığı ziyaret, bugün öne çıkan başlıklardan biri. Beyaz Saray’da Donald Trump ile görüşecek olması, özellikle savunma sanayii, enerji, ticaret ve bölgesel meselelerde yeni adımların sinyalini veriyor.
Bu görüşme, Türkiye-ABD ilişkilerinde uzun süredir beklenen “yeni normalleşme” adımlarından birisi olarak okunabilir. Hükümetin ekonomi çevreleriyle yaptığı temaslarda, “siyasi alandaki yakınlaşmanın ekonomik faydaları” vurgulanıyor. Ömer Bolat’ın “iki ülke arasındaki ticaretin yeni bir sıçramanın eşiğinde olduğu” yönündeki açıklaması da bu beklentiyi pekiştiriyor.
Ancak, bu tür dış ilişki hamlelerinin devlet güvenliği, stratejik bağımsızlık ve taraf dengeleri açısından dikkatle yönetilmesi gerekiyor. Çünkü her diplomatik tercih, içerideki siyasî dengeyi de etkileyebilir.
2. Yargı-İktidar Mücadelesi ve Kurumların Rolü
İç politikada bugün özellikle mahkemelerle siyaset arasındaki gerginlik dikkat çekiyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in İstanbul 45. Asliye Mahkemesi’nin kararlarını “kamikaze dalışı” olarak nitelendirmesi, yargıya yöneltilen eleştirilerin dozunun yükseldiğini gösteriyor. Özel, asliye mahkemelerinin Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) üzerinde yetki kullanamayacağını savunuyor.
Bu tartışma, hukuk devleti ilkesiyle iktidar arasındaki gerilimi yeniden görünür kılıyor. Mahkemelerin siyasî karar süreçlerine müdahil olması veya bunun algısı, kamuoyu nezdinde kurumlara duyulan güveni zedeleyebilir.
Ayrıca, DEM Parti’nin TBMM’de Abdullah Öcalan’ın sesinin dinlenmesi gerektiğini vurgulaması, siyaset ile Kürt meselesi arasındaki görüşme süreçlerinin yeniden gündeme geldiğini gösteriyor.
3. İmamoğlu, Demokrasi Tartışmalarına Katılıyor
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklu olarak kalmasına rağmen yazdığı bir yazıda, Türkiye’de demokrasinin ağır bir tehditle karşı karşıya olduğunu ifade etmesi, muhalefetin eleştiri hattını sertleştirdiğini gösteriyor. İmamoğlu özellikle “kuralların değiştirilmesi” eleştirisini ön plana çıkarıyor.
Bu söylem, muhalefetin demokratik sürece dair beklentilerini ve halk desteğini canlı tutma stratejisinin bir parçası olarak okunabilir.
4. Ekonomi ve Finans Baskısı
Siyasi gündemle ekonomi iç içe geçmiş durumda. Ağustos ayında kartlı harcamaların geçen yıla göre yüzde 51 artması dikkat çekici bir veri. İşlem adedinde de %12 oranında büyüme görülmüş.
Aynı zamanda MASAK’ın banka hesaplarını “anlık izleme ve dondurma” yetkisi alabileceği yönündeki düzenlemeler, finansal hareketlerin devlet denetimiyle daha sıkı ilişkilendirilmesi olasılığını gündeme getiriyor.
Para politikası açısından da Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın, enflasyon görünümündeki sapmalara karşı para politikasının daha da sıkılaştırabileceğini açıklaması önemli.
Bu iklim, iş dünyasının ve yurtiçi/yurtdışı yatırımcıların kararlarını şimdiden şekillendirebilir.
5. Uluslararası Cephede Gerginlikler
Siyaset sadece Türkiye sınırları içinde değil, küresel ve bölgesel çatışmalar ekseninde de hareket ediyor.
BM Genel Kurulu’ndaki lider konuşmaları, özellikle Orta Doğu’daki krize ilişkin pozisyonları ön plana çıkarıyor.
Gazze’de insani yardım girişimleri ve bu girişimlerin İsrail tarafından engellenmesi, bölgeyi yeniden yoğun diplomatik müzakerelere itiyor.
Türkiye-ABD ilişkilerindeki “güç dengesi” ve meşruiyet tartışmaları da, yalnızca ikili ilişkilerde değil, Türkiye’nin bölgedeki jeopolitik rolünde belirleyici olabilir.
---
Değerlendirme: Ne Beklenmeli?
Bugün itibarıyla siyasî yönelim şu çıkarımları mümkün kılıyor:
1. Diplomasi ve ekonomi arasında sıkı bağ: Erdoğan-Trump görüşmesi, dış siyaseti ekonomik kazanımla birlikte örmeye çalışan bir yaklaşımı gösteriyor.
2. Kurumsal otorite mücadelesi: Yargı ile siyaset arasındaki çatışma, Türkiye’nin demokratik normları açısından test edici bir dönemece işaret ediyor. Hukukun üstünlüğü sorunu her gün daha görünür bir meydan okuma haline geliyor.
3. Muhalefetin stratejik sesi yükseliyor: İmamoğlu’nun açıklamaları ve kurumlara yöneltilen eleştiriler, muhalefetin demokratik savunma hattını keskinleştiriyor.
4. Ekonomik istikrar baskısı sürecek: Vatandaşın alım gücü, enflasyon ve döviz kuru dalgalanmaları, siyasetin en hassas alanlarından biri olmaya devam edecek.
5. Bölgesel çalkantılar ve diplomatik hassasiyet: Orta Doğu, insani krizler, küresel güvenlik doneleri Türkiye’yi dış politikanın merkezine koyuyor.
Sonuç olarak, siyasi aktörlerin her hamlesi hem içeride hem dışarıda yankı bulacak. Yapılması gereken, “anlık tepki değil stratejik sabır”, “güç gösterisi değil meşruiyet inşası” yaklaşımını benimsemek. Çünkü bugün atılan adımlar, Türkiye’nin beş, on yıl sonraki siyasi haritasını şekillendirebilir.
YORUMLAR