Mustafa ÖZBEY

Mustafa ÖZBEY

[email protected]

LİYAKAT

19 Şubat 2023 - 12:37

Görev tanımı
Özellikleri ülke bürokrasisinin karakterini belirleyen liyakat ilkesi, Türkiye’de hem
Anayasa hem de kanunlarla korunmaktadır. T.C. Anayasası’nın 70. maddesine göre, “her
Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir.
Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez.” Anayasa’da kamu hizmetlerine girmeyi tanımlayan bu maddenin ikinci cümlesinde göreve uygunluk işaret edilmektedir. Bu uygunluk, kamu yönetiminde personel rejiminin sağlıklı ve istikrarlı olarak sevk ve idare edilmesinde en önemli mekanizmalardan biridir ve kamu personel sistemini düzenleyen diğer temel ilkeler olan sınıflandırma ve kariyer ile birlikte 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 3. maddesi ile düzenlenmiştir. Kanunda liyakat ilkesi, “Devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkânlarla uygulanmasında Devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmak” şeklinde ele alınmıştır.
Anayasada ve kanunda liyakat sistemine dair doğrudan açıklamalar bulunmasına rağmen bu durumun istenilen ölçüde uygulamaya geçirilmediği, kamu personeli atamalarında siyasal kayırmacılığın liyakat üzerinde hâkimiyet kurduğu görülmektedir.
 Hemen her iktidar değişikliğinde kamu personellerinin yenilenmesi, liyakat sisteminin istenildiği gibi işlemediğini göz önüne seren bir başka olgudur. Siyasal kayırmacılığın kamu personel sistemi üzerindeki etkisi, vatandaşlara verilen hizmeti de olumsuz yönde etkilemektedir
Kamu personeli seçiminde adayların sınavlara tabi tutulması bu durumu düzeltmeye yönelik bir adım olsa da, 2010 yılındaki sınav sorularının çeşitli kurumlarca sızdırıldığı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kesinleştirilmiştir
Bu yerleştirmelerin yapıldığı kurumlar arasında izleme ve düzenleme mekanizmaları içerisinde yer alan TRT, TİB ve EPDK gibi kurumların bulunması toplumda bu kurumlara karşı güven duygusuna zarar vermektedir. Bunun yanında kamu personeli seçiminde “genel öğrenim şartı” ile işe alım yapılmaktadır. Bu şarta göre personel seçiminde belli bir eğitim seviyesi şartı aranıyorsa adaylar bölüm ayırt etmeksizin, eğitim denkliğini sağladıkları takdirde, işe alım koşulunu yerine getirmektedir. Bu durum, gerçek mesleği kamu göreviyle ilgili olmayan adayların seçilmesine ve uzak görevlere atanmasına izin vermektedir. Gerçek mesleğinden uzak personel, görevine karşı memnuniyetsizlik duyduğundan vatandaşlara sunulan hizmetin kalitesi düşmektedir. Bu ve buna benzer sebeplerden ötürü, genel öğrenim şartının kamu personeli seçiminde yaygın olarak uygulanması, anayasamızdaki kamu görevinde liyakat prensibine ters düşmektedir. Bu örnekler, Türk kamu sistemi içerisinde yaşanan yozlaşmanın başlıca nedenleri arasında sayılabilir ve kamuda usulsüzlüklerin bunun gibi başka alanlarda da yapıldığına işaret eder niteliktedir. Hâlihazırda sorunları bulunan merkezi sınav sistemine alternatif olarak sunulan sözlü sınavlar ve mülakatlar da farklı usulsüzlük riskleri barındırmaktadır. Mülakatı yapan kişilerin aldığı insan kaynakları yönetimi kararları çoğunlukla nesnellikten uzaktır. 8 Siyasi etkilere açık olan sözlü sınava ve mülakata daha fazla ağırlık verilmesi, adayların ideolojik kaygılarla elenmelerine veya seçilmelerine olanak tanımaktadır. Kurumların farklı mevkilerinde görev alabilmek ya da kurum içerisinde yükselebilmek için yaygınlaşmış olan böylesi uygulamalar liyakat ilkesine ters düşmektedir. kayırmacılığa açık olan mülakatlar belli kurumlarda daha da sorunlu bir yapının varlığına işaret etmektedir. Hâkim ve savcıların işe alım ve görevde yükselme süreçlerinde medyaya yansıyan örnekler HSYK’nın bağımsızlığına gölge düşürmüş, ahlaki nitelikler veya göreve bağlılık gibi nesnel olmayan koşullar keyfi bir biçimde bahane olarak sunularak adaylar eşit olmayan değerlendirmelere tabi tutulmuşlardır.9 Polis teşkilatında da benzer durumlar yaşanmış, memurların görevde yükselmeye layık olup olmadığına karar veren kurulların terfi sisteminde dış müdahaleleri engellemediği görülmüştür.10 Yıllardır süregelen kadrolaşma tartışması, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası tereddüt ve şüpheye yer bırakmayacak bir biçimde kabul görmüş, polis teşkilatında, orduda ve yargıda kontrol mekanizmalarının hiçe sayılıp belirli gruplara mensup memurların üst düzey pozisyonlara getirilmesi ile oluşan siyasi kutuplaşma son derece vahim sonuçlar doğurmuştur
Bu değerlendirmelerin ışığında kamu personel sisteminde liyakat ilkesinin hayata
geçirilemediği görülmektedir. Merkezi sınav uygulamasının kötüye kullanılması ve süreçte
karşılaşılan sıkıntılar, mülakatlar ve sözlü sınavların nesnellikten uzak oluşu, TBMM
içerisinde faaliyet gösteren farklı ihtisas komisyonlarının bağlı kurumlar üzerindeki siyasi
etkisi liyakat sisteminin yerini kayırmacılığın (patronaj ve nepotizm) aldığına dair somut
örnekler olarak verilebilir. Memurların partizanlaşması ve sonucunda oluşan siyasi
kutuplaşma, iyi yönetişimin önünde bulunan en büyük engellerdendir.
Sonuç ve öneriler
Türkiye’de anayasal ve yasal açıdan, liyakat sistemine ilişkin düzenlemeler bulunsa
da, Türkiye Şeffaflık Sistemi’nin belirleyici özelliklerinden olan yasalarla uygulama
arasındaki uçurum liyakat konusunda da kendini göstermektedir.
Demokrasinin ve hukuk 
devletinin temellerinden olan devletin vatandaşa eşit mesafede bulunması gerekliliği
maalesef yaygın kayırmacılık ve siyasi patronaj sistemi yüzünden zarar görmektedir.
Sadece belli kurumlara özgü olmayıp kamu personel sisteminin neredeyse tamamına
yerleşmiş olan kayırmacılık, bürokrasinin siyasal tarafsızlığını azaltarak işleyişine zarar
vermektedir. Bu eksende,
Türkiye’de yozlaşmış bir liyakat modelinin olduğunu söylemek

yanlış olmayacaktır. Liyakat ilkesinin tesisi, Türkiye’de şeffaflık sisteminin sağlıklı işleyişi
için atılması gereken adımların başında gelmektedir. Liyakat ölçütleri sağlandığı sürece
yolsuzluk, usulsüzlük ve kayırmacılık gibi suçlarla baş edebilmek mümkündür.
 Devlet kurumlarının denge ve denetleme işlevlerini etkin bir biçimde yerine
getirmesi için gerekli bağımsızlık koşulları oluşturulmalıdır. Bu kurumlara yapılan
atamalarda kadrolaşma ve partizanlık eğilimlerine son verilmelidir.

Atamalar ve görev yeri değişiklikleri yalnızca nesnel liyakat ilkelerine göre
gerçekleştirilmelidir ve buna dair kıstaslar saptanmalı ve şeffaf kılınmalıdır.
 İhtisas gerektiren kurumlara alınacak personelin seçilme süreçleri, yapılan sınav ve
mülakatlar liyakat ilkesine uygun olacak biçimde yürütülmelidir. Sözlü sınav ve
mülakatların video kaydı veya başka yöntemlerle denetimi sağlanmalı, adaylar için
eşit seçim kıstasları oluşturulmalıdır
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum