Yılmaz Özdil yazdı Al sana Lozan!
(Pekiiiii, şimdi herkes sıkı dursun lütfen, Lozan Antlaşması bugüne kadar hiç delindi mi? Evet delindi, AKP hükümeti döneminde delindi. Çünkü...

★
Aradan 85 yıl geçti, 2008 yılı oldu, İsviçre Konfederasyonu Başkanı, Ankara’ya resmi ziyaret yaptı. İsviçre’den Türkiye’ye gelen tarihteki ilk devlet başkanıydı. Zarif bir devlet adamı olarak “giderken eli boş gitmeyeyim” diye düşündü, ne götürsem diye düşündü taşındı, iki devlet arasındaki anlamı en büyük kavramdan bir hatıra hazırlattı, Lozan Antlaşması’nın üzerinde imzalandığı masayı getirdi, o sırada cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül’e hediye etti.
Dedim ya, zarif bir Avrupalı olarak aklınca jest yapmıştı, Suudi kralı gibi, Katar emiri gibi yükte hafif pahada ağır bi şeyler getireceğine, “manevi değeri var” zannettiği masayı getirmişti. Antlaşmaya ev sahipliği yapan Rumine Sarayı’nda 85 yıldır özenle korudukları, Türkiye’nin tapusunun, Cumhuriyet’in nüfus kağıdının imzalandığı o tarihi masanın, bizim açımızdan çok önemli olduğunu düşünmüştü.
★
Adamcağız maalesef şoke oldu!
★
Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı adeta yüzünü ekşiterek, bu manevi değeri eşsiz hediyeyi hiç beğenmediğini belli etti... Neyse ki “böyle hediye mi olur, al geri götür bunu” demedi, lütfedip kabul etti.
Depoya koydurttu!
Evet... O zamanlar henüz 1.150 küsur odalı saray yaptırılmamıştı, Abdullah Gül cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü’nü kullanıyordu, alt tarafı yemek masası ebatlarında olan Lozan Antlaşması masasına 438 dönümlük Çankaya Köşkü’nde yer bulunamadı, sığmıyor denildi, köşkün deposuna kaldırıldı.
2008 yılında henüz medyamız bu kadar haysiyetsiz değildi, tek tük de olsa objektif yayın yapan televizyonlarımız vardı, “ayıp be kardeşim” şeklinde haberler yapıldı, bunun üzerine, cumhurbaşkanlığından yüreklere su serpen bir açıklama yapıldı, “kimse merak etmesin” denildi, “yer ayarlanıyor, masayı hak ettiği yere yerleştireceğiz” denildi.
Az biraz geçti, beklendi... Bakıyoruz, masa yok, soruyoruz, masa gene yok, hadi bakalım bu defa “masa nerede” diye haberler yapıldı. Ara tara, masa nerede bulundu biliyor musunuz, Çankaya Köşkü’nün deposunda bile değildi, “yer ayarlanıyor, hak ettiği yere yerleştireceğiz” filan denilerek, mandal karşılığında hurdacıya verilen işe yaramaz eski püskü eşyaymış gibi, götürüp Resim Heykel Müzesi’nin deposuna koydukları anlaşıldı.
Bu kepazelik ortaya çıkınca, dedim ya medya henüz bu seviyede imha edilmemişti, Cumhuriyet karşıtlığı üzerine, karşı devrim üzerine makaleler kaleme alındı, o sırada kültür bakanı Ertuğrul Günay’dı, Cumhuriyet Halk Partisi kökenli bir AKP’li olarak dayanamadı, o devreye girdi, cumhurbaşkanlığının depoya attığı Lozan masasını bulup çıkarttı, Birinci Meclis’e taşıdı, şu anda orada sergileniyor.
★
(PKK’nın sözde fesih bildirgesinde yer alan “Lozan Antlaşması’na karşı silahlı mücadele başlattık” cümlesini, bu yaşanmış öyküyle birlikte okumakta fayda var. Lozan Antlaşması’ndan adeta tiksinenler, sadece onlar değil.)
★
(Türk milleti, PKK’nın kuruluş amaçlarından birinin Lozan Antlaşması’nı ortadan kaldırmak olduğunu ilk kez bu kadar somut şekilde görmüş oldu. Halbuki... Özellikle Diyarbakır’da her yıl, Lozan Antlaşması’nın yıldönümünde, Sevr Antlaşması’nı savunan konferanslar düzenleniyor, sözde tarihçilerle Lozan karalanırken, Sevr güzellemeleri yapılıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni adeta soykırımla suçlayan bu konferanslar, hem Barzani’nin Rudaw televizyonunda, hem de Avrupa’dan yayın yapan PKK televizyonlarında şakır şakır yayınlanıyor, sayın medyamız üstünü örttüğü için Türk milletinin bunlardan haberi olmuyor.)
★
(Hatta... Geçen yıl Diyarbakır’da Barzani’nin himayesinde düzenlenen Lozan karşıtı, Sevr taraftarı konferansa destek mesajı gönderenlerden biri kimdi biliyor musunuz, Suriye’deki PKK/YPG’nin elebaşı Mazlum Kobani’ydi.)
★
(Türkiye’nin tapusu anlamına gelen Lozan Antlaşması, hem PKK’nın hem peşmergenin hem PYD’nin ortak düşmanı... Aynı zamanda, Sevr Antlaşması, hem PKK’nın hem peşmergenin hem PYD’nin ortak hayali.)
★
(Hatta... Diyarbakır Barosu’na mensup iki avukat, Lozan Antlaşması’nın iptal edilmesi istemiyle, Danıştay’da dava açtı. Öyle gizli saklı filan değil, “Kürt Diasporası” adına dava açtıklarını, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde basın toplantısı düzenleyerek duyurdular, “Lozan Antlaşması batıldır” dediler. Danıştay reddederse, Anayasa Mahkemesi’ne gideceklerini, iç hukuk yolları tükenirse, Lozan Antlaşması’nın iptali için Birleşmiş Milletler’e gideceklerini, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi’ne başvuracaklarını duyurdular.)
★
(Pekiiiii, şimdi herkes sıkı dursun lütfen, Lozan Antlaşması bugüne kadar hiç delindi mi? Evet delindi, AKP hükümeti döneminde delindi. Çünkü... Süleyman Şah Türbesi, Lozan Antlaşması’nın üçüncü maddesi gereğince, Türkiye Cumhuriyeti toprağıydı, Türkiye Cumhuriyeti’nin orada muhafız olarak askeri birlik bulundurma ve Türk Bayrağı’nı çekme hakkı vardı. Türkiye’nin kendi sınırları dışındaki tek toprak parçamızdı. AKP hükümetinin kararıyla bu vatan toprağı terk edildi, Süleyman Şah Türbesi’nin sandukalarını sırtlayıp, tırıs tırıs kaçtık, üstelik, kaçmadan önce türbe binasını ve Lozan Antlaşması’ndan beri orada bulunan Saygı Karakolu’nu patlayıcılarla havaya uçurduk, kendi ellerimizle imha ettik. Böylece, sadece vatan toprağını terk edip kaçmakla kalmadık, Lozan Antlaşması’nı da bizzat delmiş olduk. Evet... Süleyman Şah Türbesi’nin yerinin değiştirilmesi, zannedildiği gibi, millete anlatıldığı gibi, koruma amaçlı basit bir önlem filan değildir, bir tek harfine bile asla asla asla dokunulmaması gereken Lozan Antlaşması’nın milletin gözünün içine baka baka, kendi ellerimizle delinmesidir!)
★
Velhasılıkelam, naçizane öneriyorum...
★
Madem Lozan Antlaşması’na savaş açan PKK’yla masaya oturuyoruz, oturmuşken Birinci Meclis’teki masaya oturulsun bari... Bölücü örgütle imza atacaksak, çok daha şık olur, başladığı yerde bitirilsin, o masada imzalansın!

sözcü.com.tr
YORUMLAR