ÖLÜLERLE KONUŞAN ALET – NECROPHONE

THOMAS EDİSON yaşadığı yüzyılın en önemli bilginlerinden biridir. Amerika’ya ilk elektrik ışığını getirmesi, ününe iyice ün kattı. 73 yaşındaki mucit, üzerinde çalıştığı son aletin ölülerle konuşmak için çok önemli olduğunu bir radyo kanalında açıklayınca yer yerinden oynadı.

ÖLÜLERLE KONUŞAN ALET – NECROPHONE
29 Kasım 2018 - 12:29
EDİSON’un açıklaması şöyleydi: “Eğer kişiliğimiz ölümden sonra da yaşayabiliyorsa, dünyada kazandığımız bilgiyi, anıyı ve zekayı saklaması mümkün ve mantıklıdır. Bu nedenle ölüm dediğimiz olaydan sonra da kişiliğimiz devam ediyorsa dünyada bıraktıklarımızla ilişkiye geçmek isteyecektir. Bu kişiliğin maddeyi de etkileyeceği düşüncesindeyim; bu mantık doğruysa yeterince duyarlı bir alet yaparsam bu ilişkiyi kaydedebilirim.

Bu açıklama sonrasında yeryerinden oynadı…

Edison bu icadını gerçekleştiremeden 1931 yılında Newjersey’de hayatını kaybetti.

TEYBE KONUŞAN ÖLÜLER

THOMAS EDİSON’un ölümünden sonra yaşanan bir tesadüf, büyük bilim adamının son çalıştığı aleti ve sözlerini ispat eder nitelikteydi. Ünlü İsveçli ressam, müzisyen ve flim yapımcısı FRİEDRİCH JÜRGENSON, ıssız bir yerde kuşların sesini teybine almıştı; evine dönüp çalışmalarını dinlemek için teybini çalıştırdığında kuş seslerinin yanında zayıf insan sesleri de geliyordu; bu sesler Norveç ve İsveççe konuşarak aralarında kuşları tartışıyorlardı.Olayı tesadüf olarak kabul eden JÜRGENSON, bir radyo dalgasının karıştığını düşündü ve tekrar bir deneme yapmaya karar verdi. Bu kez daha değişik sesler duydu; bu sesler ona sesleniyor, kendilerinin ölmüş akraba ve arkadaşları olduklarını söylüyorlardı. Uzun çalışmalar ve deneyimlerden sonra 1968’de (KAİNATTAN SESLER) adlı kitabını yazdı. Bu kitap, bütün dünyada büyük yankılar yarattı; Alman hükümeti FREİBUR Üniversitesi parapsikoloji başkanının bulunduğu bir ekibe harcamalarının hükümet tarafından karşılanacağını söyleyerek profesör ve bilim adamlarının konuyla ilgili araştırmalar yapmasını istedi.

 

Alınan sonuçlarda bilim adamlarının raporlarında şunlar yazılıydı: Fabrikadan yeni çıkmış kasetle sessiz ortamlarda kayıt yapılıyor; kaset dinlendiğinde tanımlanan kelimelerle konuşan insan sesleri duyuluyor; bu seslerin kökeni çağdaş bilimce açıklanamıyor ve bu seslere “hiçbir yerden gelen sesler” adı veriliyor. Alman profesör HANS BENDER, bu raporun sonuna şunu ekleyerek deneyleri hükümet yetkililerine teslim ediyor: “Bu olay insanlık için nükleer fizikten bile önemlidir.”

NASA DA HABERDAR

Olay Nasa’nın da ilgisini çekiyor. CAPE KENNEDY’den iki mühendis, görevlendirilmiş bilim adamlarını ziyarete geliyor; ekibin çalışmalarını, aletlerini ve yapılan deneylerini inceleyen ziyaretçiler, sorular sorduktan ve akıl da verdikten sonra hiçbir açıklama yapmayarak Amerika’ya geri dönüyorlar.Görevli ekip şöyle düşündü: NASA’dakilerin konuyla ilgili bilgileri vardı, kim bilir onlar o etkin kayıt aletleriyle ne sesler alıyorlardı. Nereden köken alırsa alsınlar, profesör ve bilim adamlarından kurulu bu ekibin kainattan aldıkları sesler parapsikoloji alanında adeta çığır açtı.

AYRINTI :

Scientific American’in 30 Ekim 1920 sayisinda, Amerikan’ın en ünlü mucidi Thomas Alva Edison – şöyle yazar :

“Eğer benliğimiz yaşasaydı, o zaman tam olarak mantıksal ve bilimsel bir varsayımda bulunabilirdik : anıları kaybetmemek, zihin gücü ve diğer yetilerimiz ve bilgilerimiz bu dünyada elde ettiğimiz. Bu nedenle, benlik, ölüm diye adlandırdığımız şeyden sonra da kalıcıysa, mantıklı bir sonuca varabiliriz bu dünyayı terk eden herkesin arkada bıraktıkları ile iletişim kurmak isteyeceklerini inanmaya meğilliyim ki öbür dünyadaki benliğimizin bunu arzulaması mümkündür. Eğer bu mantık doğru ise; o zaman, bir sonraki hayatta yasam surerken benligimizin yaninda -etkilenebilen veya hareket ettirilebilen veya ustalikla idare edilebilecek kadar hassas- bir cihaz gelistirebilirsek, boylesi bir cihaz yapilabildiginde, bazi seyleri kaydetmesi gerekir.

Insan Edison’un bazi emsalleri bu konuda ne yaptilar diye merak etmekten kendini alamiyor, ve Edison’un kendisinin boyle bir cihazin yapimi icin deneyler yaptigi spekulasyonlarina karsin, boyle bir tasarimi dogrulayan hic bir kanit gunumuze ulasmamistir. Edison’un – ruhlar dunyasini yaratilan yeni teknolojilerle birlestiren- dusunceleri belki de bir dereceye kadar zamanin ilerisinde idi. Keza Edison’dan oldukca bagimsiz olarak, Markoni ve Tesla’nin ruhlar dunyasi ile baglanti kurmak icin teknoloji kullanma ile ciddi olarak ilgilendiklerini gosteren kanit olmasina karsin EVP olarak bilinenin tamamiyle ortaya cikisindan önce onlarca sene gececekti.

Bununla beraber, dunyali dinleyicilere ulasan, gorunuse gore katliamda olusan seslerin ilginc ornekleri sonraki yillarda da kaydedildi. 1930′larda Avrupa, II. dunya savasinin kosullarinin yavas yavas olusumuna tanik olurken, Isvec ve Norvec’li pilotlar radyo frekanslarinda ilginc ve tanimlanamayan seslere tanik oldular. Once bunlarin parazitli Nazi telsiz konusmalari olduguna inanildi, ama hic bir sekilde bir kanit bulunamadi, ve nereden geldigi bilinmeyen bu sesler 1934′de basladigi gibi birdenbire durdu, o tarihten sonra bunlar ekseriyetle unutuldu.

John Butler, 1947′deki “Ruhlar Dunyasinin Kesfi” kitabinda -ki bu 1930′larda da meydana gelmisti- bu kez 600 kisinin onunde gerceklesen Londra’daki Wigmore Hall’daki ilginc olayi anlatir. Bir medyum sahnededir ve biraz uzaginda salonun her yanindaki hoperlorlere bagli bir mikrofon konulmustur. Aniden, 40 veya 50 kadar oldugu tespit edilen sesler mikrofondan konusmaya baslar. Mikrofonun yaninda hic kimse yoktu ve sistemi kuran, uzmanliklari bu tur ses sistemleri olan iyi taninmis bir firmanin elektrik muhendisleri olan iki teknik yetkili, sesleri duyunca bunlarin herhangi bir sekilde insan kaynakli olamayacagini ve orijinalde bedenden ayrilmis olarak gorundugunu herkesin onunde acikladi. Her ikiside daha sonra, bu olaydaki deneyimlerinin bir sonucu olarak ruhbilimci olduklarini aciklayan- Psychic News’da yayinlanan- bir bildiri imzaladilar.

1949′da, Manchester, Ingiltere’de “Ruhlarla Elektronik Iletisim Dernegi” adi ile ve brosurlerinde belirttikleri “Insanlarin Ruhsal Ozgurlesmesi icin Elektronik Iletisim” amaci ile kucuk bir grup olusturuldu.Dernegin olusumu Uluslararasi Spiritizma Federasyonunun 1948′deki Kongresinde ruhsal hisleri harekete geçirme gucune sahip bir enerji alani ureten elektrikli bir cihazi gosterime sunan Hollanda’li Mr. N Zwaan’nin calismasindan esinlenmistir. Cihaz ‘Teledyne’ a gelistirilmesinden once,baslangicta ‘Super isin’ , daha sonra ‘Zwaan isini’ (Binnington modeli), ve son olaarak ‘Teledalga’ olarak adlandirildi. Bu bilim-kurgusal ses cihazlari icin, olulerle dogrudan ses iletisimi formu da dahil olmak uzere olaganustu sonuclar alindigi iddia edildi. Fakat 1952 itibari ile, bu heyecan ve aktivite patlamasi yavas yavas basit bir sekilde sona ermis gibi gorunur. Bununla beraber, ayni yil icinde, iki seckin Romali Katolik, biri Benedictine papazi Peder Pellegrino Maria Ernetti, digeri saygin hekim Peder Agostina Gemelli, tip labaratuvarinda telli kayit cihazi ile Gregorian ayin muzigi kaydi uzerinde calisirlarken-aradiklari o olmadigi halde- aciklanamayan sesler yakaladilar. Calisma iyi gitmiyordu, ve hayal kirikligi yasayan Gemelli ölmüş babasindan yardim diledi.Ilkel kayit cihazindaki kaydedilen seyi dinlediklerinda, rahibin olmus babasinin onlari son derece hayrete dusuren “ben her an seninleyim ve sana yardim ediyorum.” sozlerini duydular.Bu olayin haberi Papa Pius XII’a ulasti ve o pederlerin endise duymamalarina cunku kaydettikleri sesin bilimsel bir gercek olduguna ve spiritizmada hic bir temeli olmadigina karar verdi.

Breakthrough

Yedi yıl sonra, 1959′da, gerçek buluş gelir. Friedrich Jurgenson ‘Letonya’da doğan sanatçı ve belgesel film yapımcısı ‘ gece isveç, Mölnbo’daki evinin yakınındaki bir ağaçlıktan kuşsesi kaydeder. Bu kaydı tekrar çalarken , Norveçce konuşan ve kuşların gece alışkanlıklarını tartışan bir adam sesinin farkına varır.Konunun gözalıcı tesadüfüne rağmen, Jurgenson nasıl kayıt cihazının normal bir radyo kaydettiğini düşünür. Fakat birkaç hafta sonra , başka bir kadın sesi yakaladığında sarsılır. Ses Sorar: ‘Friedel, benim küçük Friedel’im, beni duyabiliyormusun ?’ Friedel , Jurgenson’un hayvanının ismidir ve annesinin sesini hemen farkeder. Annesi 4 sene önce ölmüştü.Şimdi öteki tarafla iletişim sağladığına ikna olmuştu, Jurgenson kaydetmeye devam etti, farklı dillerde konuşan, yüzlerce bedenden ayrılmış ruhların seslerini yakaladı ki bunların içinde vefat eden bazı aile üyeleri ve arkadaşlarıda dahil olmak üzere onu cevaplamak için benlikleri ile Jurgenson’a gözüktüler.

Jurgenson 1964′de, bulgularını , Frieburg Üniversitesi , Parapsikolojik Araştırmalar Ünitesinin kurucularından Dr. Hans Bender olmak üzere, bir çok araştırmacının dikkatini çeken Voices from the Universe kitabını yayınladı. Dr. Bender, onu ses fenomeni üzerinde çalışması – sessiz ortamda boş kasetler ve normal kayıt cihazları kullanarak, farkedilebilir kelimeler konuşan seslerin kaydı – için kendi grubuna dahil etti ve sonuçlarda , Jurgenson’un deneylerinin gerçekliğinin haklı çıktığı görüldü.

Ve işinde ilgili olduğu tek şey parapsikolojistlik değildi. Ayrıca bir dekoratördü. Vatikan ve Papa ile ilgili çektiği bir belgesel film için ödül aldı, ama Jurgenson , daha sonra bir arkadaşına Vatikan’da ses fenomeni için titreşimle ses çıkaran bir kulak bulduğunu söyledi. Bu durum Vatikan’ın bu konuya geçici bir ilgiden daha fazlasını verdiği gibi görünüyordu..

1965′de bir başka Letonyalı , tanınan psikolog ve Carl Jung bir zamanlar öğrencisi olan Dr Konstantin Raudive Jurgenson’un yaptıklarını duydu. Raudive uzun zamandır direk ses medyumluğuna ilgi duyuyordu ve, Jurgenson’la tanışıp ve onun EVP deneylerinin doğruluna ikna olduktan sonra, Almanya’da kendi araştırma projesini hazırladı. Başlangıçta, Raudive olağan bir kristal set kullandı, ama neticede Ganiometer isimli aracın tasarımında ona yardımcı olan fizikçilere ve elektronik mühendislerinin yardımını almaya gönüllü oldu. Bu altein yardımıyla Raudive binlerce bedenden ayrılanların seslerini kayıt etti ve 1968′de araştırmalarını Almanca bir kitapta (Unhörbares wird hörbar) yayınladı, birkaç yıl sonra ise Breakthrough olarak çevirisi yapıldı.1971′de kitabın ingiliz yayıncısı Colin Smythe, Raudive’nin çalışmalarının bilimsel testlerini düzenledi. montajcılar kulaklık ile kayıtları denetlerken hiçbirşey duyamadılar, fakat tekrar çalarken (playback’in anlamını biliyorum fakat türkçeye uyarlayamıyorum) yaklaşık 200 ses işitildi ; ki bunlardan birini Sir Robert Mayer tanıdı, bu kişi henüz vefat eden Arthur Schnabel idi.

Breakthrough, Raudive’nin metodunu büyük bir başarıyla takip eden daha sonraki bir çok araştırmacı için teşvik unsuru oldu. (1974 denesinde ölen Raudive diğer EVP araştırmacıları ile öte dünyadan iletişim kurmaya çalışmaktaydı, Onun mesahları sadece kayıt cihazlarında değil aynı zaman video ve hatta bilgisayarlarda bile gözüküyordu)

Raudive yeni ufuklar açan kitabını yayınladığı aynı sene içerisinde, Amerikalı emekli iş adamı George Meek, EVP ile ilgilenmeye başladı ve finansmanı Bill O’Neil’in yardımı ile ruhla direk iletişim kurmayı sağlayan dünyanın ilk aygıtını geliştirdi. Bu iş birliği sonucunda (1967′de ölen eski NASA bilimadamının da yardımıyla) dünya ile ruhların düyası arasında direk iki yollu iletişimi vaat eden “Spiricom” ortaya çıktı. Meek ve O’Neil saatlerce kayıt yaptılar, ama Spiricom 1981′de tüm fonksiyonlarını durdurduğu görüldü. (Mueller bunun olacağı konusunda uyarıda bulunmuştu) ve bu araştırmasında o kadar harcadığı zaman ve paraya rağmen , Meek asla , gerçekten iletişimde bulunduğunu kimseye kanıtlayamadı.

Dünya Çağında Bir Fenomen

Bu zamandan sonra EVP sadece Avrupa’da değil , tüm dünyada insanların ilgilisini çekmeye başlamıştı. 1970′lerin ortalarından itibaren Almanya, Avusturya, Fransa, Kanada, Brezilya, italya, ABD ve Rusya’da gruplar oluşmaya başladı. ingiltere’de George Gibert Bonner ve Raymod Cass isimli iki araştırmacı, deneylerinde, makaralı kayıt cihazı ve pilli radyolar kullanmaya başladılar. Bonner Ekim 1972′de bir deney gerçekleştirdi, mikrofonuna, bir cevap ummamasına rağmen “Beni buyabilen biri var mı?’ şeklinde soru. Fakat Bonner ‘Evet’ cevabını aldı.Bonner, hızlı geçen ruhları kusursuz yakalama tekniği bulana dek 5 yılını almasına rağmen, önündeki 22 yıl boyunca 50.000 üzerinde ruh sesi kaydetmeye devam etti.1997 senesinde ölen Bonner, biriken birçok muazzam ses kaydına ve fikrinin başlangıcı üzerine sağlam kaynaklara sahip olmasına rağmen, diğer araştırmacılardan destek bulamadı. 2002 senesinde ölen Ray Caas; “O zaman da büyük bir şevk vardı, ama birçok deneyci için, tek bir ses gelmeden önce haftalar veya ayları bulan çalışmalar yapılmalıydı. Bir çok insan devam etmedi. Diğer beş yada altı kişinin arasında George Bonner ve ben bu işi sürdürdük. Sonunda nesnesel seslerle birlikte bir beden yakaladık. Fakat bununla birlite kurum, kanıtları önemsedi.Psişik Araştırma Toplumu mesafeliydi. Ruh Bilimciler medyumlara güvendi, böylece EVP deneycileri izole ediliyordu.

Fakat konuya kendini adamış diğer ülkelerdeki araştırmacılar daha şanslıydı.Hans Otto Koenig, kayıtları geri sarıp tekrar çalarak öte dünyadan sesler almayı umut eden külfetli ve yorucu metodun yerine, karışık elektronik sistem aracılığı ile gelen canlı sesleri yükseltmek için, 20-40 kHz’de ultra ses sinyallerini kullanan ‘Field Generators’ü geliştirdi. 1982′de, RTL’den Rainer Holbe’ün sunduğu bir canlı yayında yaptığı deneyi başararak, Avrupa’nın EVP’ye olan dikkatini çekti. Koenig’in ultra-sound aygıtı, RTL istasyonundaki mühendislerin kontrolü altında hoparlörlere bağlandı ve çalıştırıldı. Birkaç saniye sonra, net bir ses duyuldu : ‘Otto Koenig ölüyle telsiz iletişime geçer’ . Mühendisler , hile yapıldığına dair bir kanıt bulamadıklarını açıkladı.

O günden itibaren EVP’ye olan ilginin zayıflamadığı görüldü. Instrumental Transcommunication (ITC) sadece alışılagelmiş EVP için değil, telefondan ruh sesleri, video kaynaklarından elde edilen hayalet resimler, hatta kişisel bilgisayarlarda gizemli iletişim gibi fenomenler içinde bütçe ayırmaya başladı.

Kaynak : spiritueller

YORUMLAR

  • 0 Yorum