1 Mayıs Emeğin Bayramı... Dünya sömürü sıralaması: Türkiye ikinci sırada... Meksika birinci
Türkiye, dünyadaki sömürü oranında dünyada ilk sıralarda yer alıyor. 2000-2014 dönemini ve 43 ülkeyi kapsayan bir çalışma Türkiye’nin Meksika’nın ardından sömürü oranının en yüksek olduğu ikinci ülke olduğunu gösteriyor.

Türkiye 1 Mayıs'ı kutlamaya hazırlanırken, milyonlarca emekçinin sömürü koşullarında çalıştığını ortaya koyan bir çalışma yayınlandı. Sol gazetesinden Gülay Dinçel'in, "Sömürüde rekor ve 1 Mayıs" başlıklı yazısında dikkat çeken veriler yer aldı:
Çalışmada Gröningen Üniversitesi bünyesindeki Büyüme ve Kalkınma Merkezi tarafından hazırlanan girdi-çıktı tabloları ve ülkelerin ulusal hesapları kullanılarak her bir ülke için kâr oranı (üretken sermaye ve toplam sermaye için), artı değer oranı, sermayenin organik bileşimi türetilmiş. Dünya ekonomisinin bütünü, dönemsel gelişme ve her bir ülke için ulaşılan sonuçlar ayrı bir değerlendirme konusu. Türkiye’nin artı değer oranında yerleştiği ikincilik çok çarpıcı bir sonuç, üstelik başka veriler ve gözlemler 2014 sonrasında birinciliğe çıkılmış olabileceğini düşündürtüyor. Özellikle 2018 sonrasında artı değerin sıçramalı bir gelişim sergilemiş olabileceği görülüyor.

Görselde bahsedilen çalışmanın gündeme gelmesinden önce iktisatçı E. Ahmet Tonak da bir paylaşım3 yaparak Türkiye’nin Avrupa’daki en yüksek imalat sanayi istihdam oranına sahip ülkelerden biri olduğuna ilişkin bir veriyi paylaştı. Tonak, imalat sanayi sektörünün büyük olmasının, büyümeye devam etmesinin artı değer üretiminin de yüksek olduğunu, zaman içinde arttığını gösterdiğini ifade etti. İmalat sanayiinin üretken olan, dolayısıyla artı değer üreten sektörlerin başında geldiğini vurgulayan Tonak, aynı zamanda artı değer üretimindeki genişlemenin üretken emekçilerin oranının artışına ve üretilen artı değerin ülkede kaldığına işaret etmeyebileceğini de hatırlattı. 2018 yılı sonrası imalat sanayi istihdamı genişlemesi üretken emekçilerin oranının sınırlı da olsa arttığını gösteriyor.4 Ancak Tonak’ın işaret ettiği artı değerin ülke dışına transferinin güçlenerek arttığı öngörülebilir, bu hususun özel bir çalışmayı hak eden bir başlık olduğunun da altı çizilmeli."

Sömürü oranının 2014 sonrası seyrini görebilmek için TÜİK Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri’ni kullanarak çok kabaca bir artı değer oranı hesaplaması yapmak mümkün. Aşağıda bu doğrultuda 2009-2023 dönemine ilişkin imalat sanayi katma değeri ve personel maliyeti verileri kullanılarak yapılan bir hesaplamanın sonuçları yer alıyor.5
Aslında detaylı hesaplamalara gerek olmadan GSYH hesaplarında işgücü ve sermaye paylarının gelişimi, imalat sanayi katma değerinin üretim değeri içindeki payı6, sektör ve şirket kârları, reel ücretlerin gelişimi gibi veriler bir süredir artı değer oranındaki artışa güçlü bir şekilde işaret ediyor. Hem yukarıdaki çalışma hem de aşağıda yer verilen hesaplama ek olarak artışın büyüklüğü konusunda fikir veriyor. Aynı zamanda kimi ek saptamalar yapmaya olanak tanıyor.
İmalat sanayi katma değerinden personel maliyetleri farkını artı değer kitlesi olarak varsayıp personel maliyetlerine (değişen sermayeye) bölerek yapılan hesaplamayla elde edilen kaba artı değer oranının (sömürü oranı) dönemin bütününde arttığı, ancak 2018-2023 döneminde büyük bir sıçrama kaydettiği görülüyor. 2009-2017 döneminde imalat sanayi ortalama sömürü oranı yüzde 104 iken, 2018-2023 dönemi için aynı oran yüzde 176’ya ulaşıyor.

Artı değer oranında sıçrama yaşanırken dönemin bütünü için toplam değerin genişlediği, dolayısıyla artı değer kitlesinin büyüdüğü de eklenmeli. Yani toplam değerin sabit kaldığı ya da sınırlı arttığı bir tabloda artı değer oranı artışından değil, toplam değerin de hızlı büyüdüğü bir tabloda artı değer oranı artışından söz ediyoruz.
47

Nitekim 2018-2023 döneminde imalat sanayi katma değeri dolar bazında yüzde 67 büyürken artı değer kitlesi de yüzde 75 genişledi. Dönemin bütününe, 2009-2023 arasına bakıldığında ise sırasıyla yüzde 182 ve yüzde 246’lık artışlar gerçekleşti.
57

Artı değer oranı hesaplamalarının üç nedenle gerçek durumu eksikli yansıtıyor olabileceği de bir ek not olarak düşülmeli:
• Özellikle ilk bahsedilen çalışmanın temel aldığı girdi-çıktı tablolarının, sermaye stoku hesaplarındaki eksiklik nedeniyle imalat sanayii güncel durumunu tam yansıtmadığı öne sürülüyor.
• 2000 sonrası hem özelleştirmeler ve serbestleşmeler hem de üretimin parçalanmasının hız kazanmasına bağlı olarak artı değer realizasyonunun imalat sanayi dışı sektörlere kayması, değer ölçümünde eksikler yaşanması söz konusu. (Ki bu bahiste son 10 yılda yeniden artan kayıtdışılık da göz önünde bulundurulmalı.)
• İhracatı yüksek sektörlerde farklı modellerle güçlenen değer zinciri entegrasyonuna bağlı olarak yurtdışına artı değer aktarımının bir bölümünün hesaplara dahil olmadan gerçekleştiğini düşündüren bir dizi bulgu var. (Örneğin otomotiv, beyaz eşya gibi sektörlerde katma değer oranının üretim kapasitesi/ölçek, yerli girdi oranı, ürün kompozisyonu değişimlerine rağmen uzun dönemde neredeyse değişmeden seyretmesi.)
Dünyada sömürü oranının en yüksek olduğu ülkelerden biri olmanın arkasında çok yönlü ve çok güçlü bir tahribat yatıyor. İmalat sanayi alt sektörleri için yapılan hesaplamalar bu “çok yönlülüğü” destekliyor. Hemen bütün sektörler için yüksek sömürü oranları ve eşanlı yüksek bir artış söz konusu.
67

Öncelikle sermaye ve teknoloji yoğunluğu açısından birbirinden farklı, iç ve dış pazar dinamikleri yine hayli ayrışan sektörlerin artı değer oranlarının birbirine yakınsaması ayrıca değerlendirmeyi hak ediyor. Şimdilik sadece değişik biçimlerde yüksek tekelleşme düzeyiyle sermayeye yönelik destek/teşvik mekanizmalarının, bir tür korumacılığın güçlü oluşuna işaret edilebilir. 2018 sonrası içinse TL’nin hızlı değer kaybı ve başka ek enstrümanlarla desteklenen ihracat, her tür maliyet artışının fiyatlara misliyle yansıtılması, düşük, hatta sıfır faizli finansmanla yapılan yatırımlara dayalı üretim kapasitesi artışları ve tabii ücretlerin baskılanması bir ortak küme olarak sayılabilir.
Ancak sektörlerin özgün yapıları ve dinamiklerine dayalı gelişmeler de söz konusu: Emekgücü yoğun sektörlerde iyice ucuzlatılmış göçmen, çocuk, kadın emekgücünün uzun saatler çalıştırılması, sermaye yoğun olmakla birlikte esas olarak doğal kaynakların aşırı kullanımına dayalı sektörlerde kışkırtılmış ihracatla büyüme, teknoloji düzeyi görece yüksek sektörlerde kalifiye-teknik emekgücünün yoğun sömürüsü.
Milyonlarca emekçinin ağır sömürü koşullarında çalıştırılması başta olmak üzere ülke kaynaklarının çok ağır tahribatına dayalı bu manzara sermaye diktatörlüğünün eseri. Anaakım iktisadın en temel sorun olarak gösterdiği düşük üretkenlik büyük bir safsata. Türkiye işçi sınıfı altyapıya kıyasla imkansızı başarıyor, üretim araçlarının elverdiğinin ötesine geçen bir sömürü çarkının içinde durmaksızın artı değer genişliyor. “Büyüyen Türkiye”de işçi sınıfı sınırsız kaybediyor.
Bu sömürü manzarasının tüm zenginlikleri yaratanlara çağrısı çok güçlü: Ayağa kalkın, 1 Mayıs ilk büyük adım olsun…
Odatv.com
YORUMLAR