Abdurrahman Dilipak Suriye için ne yapabiliriz?
Suriye rejimi test ediliyor. Golan’da ufak tefek çatışmalar, Cerbel-i Dürzde yeni yerleşim bölgeleri.

Golani’nin gelip gideni eksik olmuyor. Ama Golani Şam’dan dışarı çıkmıyor. Oysa kendi kontrolleri altındaki bölgelere ziyaretler gerçekleştirilmesi gerekir. Güvenli, istihbarat, asayiş konusunda da birilerinin çıkıp topluma bir şeyler söylemesi gerek. TEK SES her zaman iyi değildir. Susan kalabalıklar birbirinden cesaret alıp konuşmaya başlarlarsa gürültüden kimin ne dediği anlaşılmaz hale gelir.
Bizim geleneğimizde “Muvakkat” olarak “Şura Hükümetleri” vardır. Yerel yönetimlerin geçici yönetimler oluşturup, bunların temsilcilerin Şam’la irtibatlandırılması, bunlar arasında “Geçici” bölgesel yerel yönetimler oluşturulması gerekir. Tabi, zabıta, polis, tretoryal savunma birliklerinin de bir düzene kavuşturulması gerekir. Silahların kontrol altına alınması/ruhsatlandırılması da önemli bir konu. Bunlar kadar önemli bir diğer konu, diplomatik merkezler, dost ülkelerin diplomatik merkezleri üzerinden Diaspora ile temas kurulması acil ve en önemli bir konu.
Suriye’de bir çok şey bitmedi ve bir çok şey henüz yeni başlıyor. Sabırlı ve dikkatli olmamız gerek.
Suriye’nin adı ne olmalı. Bana göre “Bilad-ı Şam”, “Dar-ul Selam” tadında bir şey olmalı. Bu coğrafya Mescid-i Aksa’nın mik’ad alanı içindedir. Filistin, Suriye ve Irak’ın güneyi İslam Coğrafyasıdır. Kuzeyi Doğu Roma Bizans, batısı Pers, Batısı Mısır uygarlığı. Yakın zamana gelince Emevi, Abbasi, Seçuklu, Osmanlıyı, Moğol İstilasını, Siyonist işgali anlamadan Suriye’yi, yani bu “Asurların ülkesi”ni anlayamayız. Bu ülkedeki ABD, İngiliz, Fransız, Alman, Rus, İran varlığını anlamadan da olmaz. Bu topraklardaki Sosyolojiyi anlamak için Sünni/Sufi, Şii, Selefi geleneği de bilmemiz gerekiyor. İslam, Hristiyan, Yahudi TeoPolitiğinin yanında SDG koalisyonundaki Arap, Türkmen, Kürt, Fars etnisitesini, Dürzi, Süryani, Asuri, Keldani, Ermeni etnisitesini de bilmek gerek.
YPG’nin Rojova dediği Suriye'nin kuzeyindeki mevcut Kürt nüfus %15 (Kamışlı, Aynel Arap), Aynı bölgedeki Arap ve Türkmen nüfus %85'dir. Deyrzor eyaletinin tamamında hemen hemen hiç Kürt yoktur.” Sahi binlerce km uzaktaki ABD’nin, İngiltere’nin, Rusya’nın burada ne işleri var. Yüzyıl önce tek devlet olan Türkiye’nin buradaki varlığını sorgulayan akıl nasıl bir akıl sizce!
Suriye 1 Ocak 1944 de kurulmuş 23 milyon nüfusa sahip 185.180 km²’lik bir toprağa sahip, sıradan bir devlet değil. Bölgenin kilit taşı hükmündeki birkaç ülkesinden biri. Akrabalık ilişkileri bulunan Suriye ve Filistin diasporası tüm dünyada bugün tahmini olarak 15.000’un üzerindedir ve bu nüfus bugünkü Suriye nüfusunun % 60’ın üzerindedir. Bugünkü Suriye’de, etnik olarak Arab unsurlar %75, Kürtler %10, Türkler/Türkmenler %5, Dürziler %3, Süryaniler %2, Çerkezler: %1, Ermeniler ve Ezdiler %1.. Arapları %11’i Nuseyri, diğer Şii topluluklarla birlikte toplamda %12. Dini/Mezhebi açıdan Sünni nüfus %72, Nuseyri ve Şii %14, Dürziler %4, Hristiyanlar ve diğerleri %2, Diğer %4 (Bu veriler yaklaşık, ortalama verilerdir)
Bu işin Teolojik, etnik, ideolojik, politik, sosyolojik açıdan anlaşılması çok kolay değil. Bu iş öyle Demir+Çimento+İhale, Müteahhitlik hizmetleri ile çözülecek bir şey değil. İnşallah bu iş bu pazarlıklara kurban edilmez. Dün ÖSO, Fethi Mübin, HTŞ’yi konuşuyorduk, bu gün Golani’den başka bir şey yok. İnşallah Liderlik bir fenomene dönüştürülmez. Birileri bu işi troller ve algı yönetimi ile başka yerlere çekmez. Suriye’nin yeni bir Tanrı kıral’a, bir Tek Adama ihtiyacı yok. Hayali vaadlerle inşallah insanlar halk beklenti içine sürüklenmez. Hiçbir gerçek, hayalin kışkırttığı talepleri karşılayamaz.
Bakın üzerinde konuştuğumu coğrafya, Arz-ı Mev’ud coğrafyasıdır. Kudüs’ün devamıdır. Bir bakıma Mescid - aksa’nın mik’ad alanıdır. Vahiy coğrafyasıdır. Bu coğrafya, Melheme-i Kübra’nın / Armagedon’un coğrafyasıdır. Bu coğrafya İbrahim Koridoru’nu, Davud koridorunu, Yecüc-Mecüc / Gog Magog koridorunu içinde barındırır. Bu coğrafya Mehdi, Mesih, Deccal, Anti Chirist beklentilerinin coğrafyasıdır. Fırat’ın sonu ucundaki Basra Hazara, Karay bağlantılıdır.
Suriye’de çok acil iki şeye ihtiyaç var: Adalet ve adaletin tesisi için iç ve dış saldırının önlenmesi ve saldırganın cezalandırılması için güvenlik ilk şart. Ancak bu suretle barış tesis edilebilir. Bir ülkede Adalet, barış, hürriyet yoksa, emeğinizin karşılı olan paranızın değeri yüksekse, ve o para ile ele güne muhtaç olmadan ihtiyacınızı karşılayabiliyorsanız, oradan insanları kovsanız da gitmezler. Değilse bağlasan da durmazlar. Bunun için Katılımcı, çoğulcu, şeffaf, Hakkı üstün tutan, mal, can, namus, akıl-inanç ve nesil emniyetinin korunduğu, rüşvet ve torpilin olmadığı, ehliyet ve liyakate önem verilen bir düzenin inşası gerekir. Dolar basıldığında ilk dolar 1 ons altın=35 dolar veya 1 dolar = 0.88867 gram altın olarak belirlenmişti. Mevcut denetim de, dolara endeksli bir para değil ama, altına endeksi bir para tedavüle sokulabilir. Bugün 24 ayar 1 gram altın 3450 lira. Dolar ilk olarak altın karşılığı basıldığında 1 ons altın = 35 dolar veya 1 dolar = 0.88867 gram altın olarak belirlenmişti. Mesela yeni yönetimin lirası 24 ayar 0.10 gram altına eşitlenebilir. Bu konuda Altın yerine Gümüş de olabilir. Mesela Altın, Gümüş, Bakır Demir, Antimuan, Titanyum gibi nadir elementlerin paçalları üzerinden de bir değer tesbit edilebilir. Zaman içinde de Merkez bankasının rezervine göre üretilebilir. Hatta bir de Kripto para üretilebilir, bu değere endekslenebilir. Bu şekilde fiyat/ücret dengesinin sağlanması gerekir. Para piyasa’nın oluşması için, ekonomi’nin canlandırılması, yatırım için zaruri. Yatırımların bu milli para ile yapılması, diğer paraların bu yeni paraya dönüştürülerek piyasada tedavül edilmesi gerekir. Piyasanın sağlıklı işlemesi, doğru habere bağlıdır. Spekülasyonların önüne geçmek için bir Milli Haber Ajansına ihtiyaç var. Kesinlikle bu ajans’ın rejimin borazanı olmaması gerek. Adil şahidlik, doğru habercilik olmazsa olmaz bir şarttır. Güvenlik için bir grub İslam ülkesinin mevcut hükümetle savunma işbirliği anlaşması yapması ve bu ülkelerin elçiliği üzerinden diğer ülkelerdeki diaspora üzerinden temas kurularak kayıt altına alınıp, kimlik bilgilerinin güncellenmesi gerek. Bu konuda güvenlik sorunu olmayacaksa internet üzerinden kayıt sistemi de kurulabilir. Kesinlikle yeni yönetimin, tüm dünyadaki İnsan Kaynaklarını ve eş zamanlı dost kişi, kuruluş, media kayıtlarının tutularak işbirliği imkanlarının oluşturulması gerek. Tabi bütün bunların merkezde güçlü bir hariciye bakanlığı üzerinden koordine edilmesi şart.
İnşallah istişare ve şura, ehliyet ve liyakat konusunda kendi fırkalarına öncelik vermezler. Rüşvet ve torpil konusunda dikkatli olurlar. Dini konuları tartışma konusu yapmazlar inşallah.
Siyaset güven müessesesi değildir. Para, makam ve kadın söz konusu ise orada güven değil, denetim esas olmalıdır. Uyuşturucu konusunda mücadele bizdeki gibi bağımlı kullanıcı üzerinden değil, Mafia üzerinden yapılmalıdır. Uyuşturucu, Fuhuş, Kumar Mafyası birlikte çalışır. Kullanıcılar açısından tedaviyi kabul edenler hakkında tedrici bir uygulama gereklidir. Bunun süresini de doktor belirler. Süre içindeki dozun şeklini ve miktarını da doktor belirlemelidir ve bu dozlar bağımlığa kontrollü bir şekilde ve bedava verilmelidir. Uyuşturucu bağımlıların büyük bir bölümü, Kenevir üzerinden THC’nin “geçiş kapısı” değil, “kaçış kapısı” olması sureti ile rehabilite edilmesi mümkün.
Yeni hükümetin bir bölgesel ya da milletlerarası konferansa davet edilmesi gerek. Arab ülkeleri, Afrika ülkeleri, İslam ülkeleri konferansının bir toplantısı da olabilir. Ramazan geliyor, belki Ramazan vesilesi ile bir şeyler olabilir. Biliyorsunuz, Trump yönetimi, Gazze ve Batı Şeria ile ilgili olarak burada yaşayan Filistinlilerin Mısır ve Ürdün’e tehcir edilmesini talep ediyordu. Niye ise bu defa Türkiye’nin adından söz etmediler. Çünkü Türkiye’de bu anlamda karşı bir kamuoyu baskısı oluşacağının farkındalar. Türkiye’yi Filistin'le ilgili kendi planlarının garantörü olmak üzere yedekte tutmak istiyorlar.
Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Filistin Yönetimi ve Arap Birliği'nden dışişleri bakanları ve yetkililer Kahire'de gerçekleştirdikleri toplantının ardından yaptıkları ortak açıklama ile "Yerleşim faaliyetleri, tahliyeler, toprak ilhakı ya da toprağın sahiplerinden boşaltılması yoluyla Filistinlilerin devredilemez haklarından ödün verilmesine yönelik, herhangi bir şekilde ya da herhangi bir koşul veya gerekçe altında her türlü girişimi reddettiğimizi teyit ediyoruz." diyerek talebi reddettiler. Burada önemli bir diğer nokta ise Almanya ve Fransa’nın, ABD’nin bölge ile ilgili girişimlerini, reddetmeleri. BRİCS ülkelerinin sessiz kalması da ilginç.
Burada Katar var ama neden Suriye ve Lübnan yok. Burada niye Türkiye yok? Burada Niye İslam Konferansı yok. Ahmet el Şera (Golani) neden Arab ülkelerinden katılmak isteyen ülkelerin dışişleri bakanlarını davet edip, gelişmeler ve yapmayı düşündükleri çalışmalar konusunda İslam ülkelerine, Arab ülkelerine bilgi vermiyor. Belki bu konuda Ramazanla ilişkilendirilir. Hatta ülke genelinde belli merkezlerde belli grublarla iftar programları yapılabilir..
Bu arada Filistin'e destek veren 9 ülke 'Lahey Grubu'nu oluşturdu. Bu ülkeler İsrail'e yakıt ve silah taşıyan gemilerin kendi karasularında demirlenmesini yasakladıklarını açıkladı. Böyle bir grub niçin Suriye için oluşturulmaz mesela. Filistin'le dayanışma ve İsrail'e yönelik ortak politikalar geliştirmek amacıyla Belize, Bolivya, Kolombiya, Küba, Honduras, Malezya, Namibya, Senegal ve Güney Afrika'nın oluşturduğu "Lahey Grubu" kuruldu. Bu grubda niye Türkiye, Suriye, Katar yok mesela. Niye Hollanda toplanıyorlar da Türkiye’de değil. Şara bu ülkelerin hükümet başkanlarına teşekkür mektubu gönderse ve bu ülke liderlerini ülkesine davet etse nasıl olur? Bu ülke temsilcileri, ortak bildiri yayımlayarak İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki eylemlerini "soykırım" olarak nitelendirdi. Grup, Uluslararası Adalet Divanı'nın 18 Temmuz 2024'te İsrail'in işgalinin hukuka aykırı olduğunu ve derhal sonlandırması gerektiğine ilişkin danışma görüşü ile Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin 21 Kasım 2024 tarihli tutuklama emri çıkarılması kararını destekleme taahhüdünde bulundu. Toplantıya katılan Filistin'in Lahey Büyükelçisi Ammar Hijazi, grubun kuruluşunu memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.
Filistin cephesinde son durum şöyle: ABD ve İngiltere’nin planı bir şekilde Gazzelilerin ve İşgal altındaki topraklarda öbekler halinde bulunan Filistinlilerin, Müslüman ve diğer unsurların bulundukları topraktan tehciri ve bir kısmının da kurduracakları (!?) Filistin devleti için hazırlanan bölgelere tehciri. Bu arada Türkiye’nin Mısır ve diğer Arap ülkelerinin desteğini almaktı. Öte yandan Hamas’ın tasfiye edilerek Gazze ve boşaltılacak diğer bölgelerdeki unsurların Mahmut Abbas yönetimine teslim edilmesi ve kurulacak Filistin polisi ile İzzeddin Kassam’a ait mücahidlerin yakalanması ve örgütün tasfiyesinden sonra BM gözetiminde Türkiye’nin garantörlüğünde, Dahlan'ın merkezinde yer alacağı bir Arap koalisyonunun desteğinde iki devletli çözümü konuşmak.
Bana kalırsa, artık Filistin, Lübnan ve Suriye artık tek günden maddesi olacak. Ve bu 3 ülkenin geleceği konuşulurken, Türkiye, Mısır ve Ürdün ile yakın, bir temas kurulacaktır. Selam ve dua ile.
YORUMLAR