"Adalet"in bu mu Türkiye

Türkiye’de damatların, zenginlerin, tarikatların kurşunlarıyla ölen adaletin cesedinin üstü, bir moda markası tarafından örtülüyordu; olan buydu.

"Adalet"in bu mu Türkiye
04 Kasım 2019 - 09:02 - Güncelleme: 04 Kasım 2019 - 20:12
Metronun merdivenlerinden tam inecekken gördüm. Siyah bir fonun üzerinde sarı renkte kocaman “ADALET” yazıyordu. Milano’daydım; bir moda markası olduğu belliydi. Şimdi komik geliyor ama, ilk anda “İtalyanca bir kelime herhalde” diye düşündüm. Değildi elbette, haber ayağıma gelmişti.



Siz hiç Adalet birası içtiniz mi? Peki ya, iç çamaşırınızda Adalet yazdığı oldu mu? Ya da fantezi kelepçesi olarak Adalet’i tercih ettiniz mi?

Ne garip sorular, demeyin. İtalyanlar için Adalet, şimdilerde böyle vücut buluyordu.

Zira, İtalya’da Gielle adlı bir giyim firması Adalet adlı yeni markasıyla Türkiye’ye “giydiriyordu.”



Yaratıcıları, markayı şu sözlerle tanıtıyordu:

“Adalet bir idealin markasıdır.

Türkçede Adalet, basit bir giyim serisi değildir.

Adalet giyinmek; sadece kesimiyle ve grafikleriyle rahat hissetmek anlamına gelmez; aynı zamanda her şekilde adalet isteyen bir hareketin temsilcileri gibi hissetmek anlamına gelir.

Adalet adına bir tür estetik isyandır. Çünkü adalet olmadan özgürlük yoktur.”



Peki...

Nereden çıkmıştı bu fikir? İtalya’da Adalet adlı bir giyim markası yaratmak kimin aklına gelmişti? Ve nedendi?

Bu soruların peşine düştükçe, iş daha da ilginçleşti.

Adı; Fabrizio Corona.

İtalya’da “Paparazzilerin Kralı” olarak biliniyordu. Özel hayatlarını görüntülediği ünlülerden şantajla para koparıyordu.

Silvio Berlusconi'nin kızından futbolcular Totti ve Coco’ya, FIAT’ın yöneticilerinden şarkıcı Eros Ramazzotti’ye kadar birçok isim kurbanı olmuştu.

Tutuklandı, cezalandırıldı.

Çıktı, hapis serüvenini kitaplaştırdı, televizyon dünyasına adım attı, İtalyan dizilerinde oynadı. Ün, spot ışıkları, tartışılır olmak onun en hayati gıdasıydı.

Unutulmamalıydı; can suyu Türkiye’den geldi.

Ne zaman ki adalet sorunlarımız tüm dünyada mesele oldu, Fabrizio Corona “işte bu” dedi. Böylece kendi davaları için de bir savunma mekanizması oluşmuştu.

Üzerinde “Adalet” yazan Türk bayraklı tişörtü giyip, yüz binlerce kişinin takip ettiği sosyal medya hesabından “Adaletsiz hükümetin diktatörlüğüne karşı ifade ve konuşma özgürlüğü için savaşmaya devam ediyoruz” diye yazdı.

İtalya'da adaletsizliğe karşı mücadele eden bir kahraman olmaya çabalıyordu. Batı’daki Erdoğan nefreti çilingir gibiydi. Kapılar açıldı.

Ve Adalet markası işte böyle doğdu.



Corona şantaj davaları sırasında “Ben Robin Hood gibiyim; ama zenginden alıp fakirlere değil, kendime veriyorum” diye savunma yaptı.

Şantaj parasıyla zenginleşip Türk adaletine giydiren İtalyan’ın bu sözleri, Türkiye’de rüşvet alırken yakalanan hakimin dedikleri gibiydi. FETÖ sanığından rüşvet alırken suçüstü yapılan Menzilci hakim Hasan Akdemir kendisini, “Ben Robin Hood’um, zenginden alıp fakire veriyorum. Bizim cemaatimiz bu tür iyi işler yapıyor” diye savunmuştu.

Tesadüf değildi aslında bu benzerlik.

Türkiye’de damatların, zenginlerin, tarikatların kurşunlarıyla ölen adaletin cesedinin üstü, bir moda markası tarafından örtülüyordu; olan buydu.

Barış Pehlivan

Odatv.com

YORUMLAR

  • 0 Yorum