Ah evladım ne de güzel sormuş sorusunu

Yapılanın asla hukuki olmadığını bildikleri halde bu iktidardan korktukları için “Hukukun gereğine biz ne diyebiliriz” kolaycılığına kaçıyorlar.

Ah evladım ne de güzel sormuş sorusunu
29 Kasım 2022 - 10:26

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Ah evladım ne de güzel sormuş sorusunu

Gençlerle Erdoğan’ı buluşturmaya pek seviyorlar.

Bir bakıyorsunuz Erdoğan büyük bir salonda ortada oturmuş, karşısına gençleri dizmişler, sırayla çıkıp soru soruyorlar O da cevaplıyor.

Tabii öğrenci ya da genç denilenlerin hepsi toplama, hepsi önceden sınavdan geçirilmiş, ne diyecekleri, nasıl oturup kalkacakları öğretilmiş partililer.

Erdoğan en son Konya’da böyle bir şov yaptı AKP’li gençlerle.

AKP’nin bu tür genç-şovlarında ilginç bir ortak durum var, bu tür toplantılarda genç denilen kalabalık asla kendileri ile ilgili soru sormuyorlar, Erdoğan’ın muhalefete istediği gibi çakabileceği cinsten sözde soruları dile getiriyorlar.

Tabii bunlar daha önce ellerine verilmiş ve ezberletilmiş sorular oluyor.

Bakın Konya’da gençlik şovunda AKP’li bir genç sorusunu nasıl sormuş;

“Sınır ötesi operasyonlar yapılırken ‘En milliyetçi benim’ söylemlerinde bulunan zatlar, Mehmetçiğimize hiçbir destek, moral, motivasyon yükseltecek söylemde bulunmuyorlar. Bu bizi çok üzüyor, anlam da veremiyoruz. Bunlar Recep Tayyip Erdoğan’a muhalif olmakla Türkiye’ye muhalif olmayı mı ayırt edemiyorlar yoksa gerçekten Türkiye’ye mi muhalif oluyorlar. Bunu sizden öğrenmek istiyoruz”

Nasıl şahane bir soru değil mi?

Erdoğan da önceden hazırlanmış cevabı okuyor haliyle.

“Aslında tam damardan girdiniz. Bunlar inanın Türkiye sevdalısı değil, bunlar Türkiye düşmanı” diye söze giriyor ve muhalefetin Türkiye sevdalısı olması halinde iktidara destek vermesi gerektiğini ileri sürüyor.

Özlenen muhalefet bu. Hep şunu demiyorlar mı “Muhalefet muhalefet yapmıyor, muhalefet yapılacak ne kadar çok konu var halbuki, gerçekten muhalefet yapsalar canımızla beraber” diye.

Erdoğan “Mesela” diyor e devam ediyor: “Togg açılışına bunları davet ettik ama bu davete icabet etmediler, gelmediler. Buralarda görünmek onlar için adeta bu yatırımları onaylamak anlamına gelir ve millet bunlara çok daha farklı bakar endişesini taşıyorlar. Onun için de bu tür yatırımlara gelmiyorlar”

CANIMI SIKAN ŞEYLER

“Cebimizden bir kuruş çıkmıyor” dediğinde çılgınca alkışlamıyorlar mı bir de?

Türkiye’nin en tartışılan pahalı projelerini hep aynı biçimde savunuyor iktidar biliyorsunuz.

“Cebimizden bir kuruş bile çıkmadı” diyor Erdoğan her seferinde.

Ve muazzam alkış alıyor.

Gerçeği bilmeyen ya da anlamayan kitleler “Helal olsun sana” diye avuçlarını patlatıyorlar.

Seçim startında da aynı konuyu söyledi Erdoğan.

Yine alanının ekonomi olduğunu hatırlatarak bilmeyenlere adeta ders verdi konuşmasında.

Şöyle dedi: “Hastaneler, kamuya özel ortak alan mı bilmiyorlar, ben ne yapayım. Yönetimde asıl olan bir, insanı yönetmektir, iki parayı yönetmektir, üç bunlarla beraber proje üretmektir. Bu kamu özel işbirliğidir. Para senin kasandan çıkmayacak. Nereden çıkacak? Para işadamı ve yatırımcıdan… Yatırımcı ben parayı bulacağım sen de bana şu işi ver der. Onun ihalesini yapalım 10 senelik mi, 15 senelik mi, 20 senelik mi, şeklinde ister?”

Sonra yine yaptıkları çok çok büyük projelerden biri olan havalimanını göstererek “ Bizim buraya cebimizden 1 kuruş para çıkmadı. Parayı onlar getirdi, onlar yaptı ve şu anda dünyanın ilk üç havalimanları arasında bunlar. Bize aynı zamanda buradan da belli bir ücret ödemesi de yapıyorlar.”

AKP içinden tek kişi çıkıp da “Peki madem cebinizden bir kuruş çıkmadı buraları kullanırken niye dünyanın parasını ödemek zorunda kalıyoruz?” diye soramıyor.

AKP öncesinde de Türkiye’ye büyük projeler kazandırıldı, bunların maliyetini hep devlet karşıladı ve millet olarak bizler de çok makul fiyatlarla bunları kullanıyoruz.

Örneğin devletin yaptığı ve millete armağan edilen köprülerden çok ucuza geçiyoruz.

Buna karşı ceplerinden bir kuruş çıkmadan yaptırdıkları köprülerden geçmek ateş pahası.

Erdoğan “Cebimizden bir kuruş çıkmadı” derken muhtemelen kendi cebini kastediyor, tabii o zaman milletin anormal paralar ödemesine de pek takılmıyor.

YENİ ÖĞRENDİM

Saray iki konuda geri adım atıyor

Seçimler normal olarak 18 Haziran 2023’te yapılacak.

Ancak seçimin zamanında yapılmasının Erdoğan açısından bir sakıncası var.

Kendi yazdıkları anayasaya göre bir kişi en fazla iki kere cumhurbaşkanı seçilebiliyor.

Erdoğan 2014 ve 2018 yılında yapılan seçimlerde cumhurbaşkanı seçildi.

Yani iki kere seçilme hakkını kullandı.

Bu nedenle 18 Haziran 2023 seçiminde aday olması Anayasa’ya göre mümkün değil.

İşte bunu aşmak için seçimi biraz erkene alma kurnazlığını devreye sokmak istediler.

Sarayın birçok yazarı sanki karar alınmış gibi tarihler bile vererek seçimin zamanından biraz önce yapılacağını ilan etti.

Seçimi biraz öne alma isteğinin gerekçesi olarak Şeker Bayramı, okulların tatil olması, üniversite sınavlarının yapılacak olması gösterilmeye çalışılıyor.

Oysa asıl amaç seçimi erkene alarak Erdoğan’a bir adaylık hakkı daha kazandırmak.

Ancak saray yönetimi şimdi bu karardan geri adım atıyor.

Erdoğan’a “Adaylığınız konusunda hiçbir engel yok, YSK da bu işe karışmayacak” sözü verilmiş.

Bu nedenle dedikoduya neden olacak seçimi biraz erkene alma kararından vazgeçilmiş.

İkinci geri adım ise türban için referandum dayatmasından vazgeçilmesi.

Erdoğan her ne kadar “Sıkıyorsa referanduma gidelim” dediyse de, bu “konunun temel hak ve özgürlükler kapsamında olduğu ve bunun referanduma sunulamayacağı” gerçeği görülmüş artık.

Türban konusundaki Anayasa değişikliği önerisi “Yurtdışı askeri operasyonların, seçim hazırlıklarının ve ekonomideki sıkıntılar sırasında şu an için gerekli değil” görüşüyle gündeme getirilmeyecekmiş.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Bu listeyi unutmamak gerek

Buradaki isimlerin en genci 74 yaşında.

Hepsi Türk Silahlı Kuvvetleri’ne çok uzun yıllar onurla hizmet etmiş komutanlar.

Hepsi şu anda Silivri Cezaevi’nde.

Neden?

Çünkü bu iktidar intikamcı duygularla bu komutanlara burun sürttürmek istiyor.

Sudan gerekçelerle yaratılan iddianamelerle bu emekli askerler suçlu bulundu.

Ergenekon ve Balyoz’da başarılamayan kumpas bu olayda gerçekleştirildi.

Ne yazık ki silahlı kuvvetlerin bugünkü komutanları, belki çoğunun yanında çalıştıkları, hazırolda bekledikleri bu komutanlarının içine itildiği duruma karşı sessiz kalıyor.

Yapılanın asla hukuki olmadığını bildikleri halde bu iktidardan korktukları için “Hukukun gereğine biz ne diyebiliriz” kolaycılığına kaçıyorlar.

Gerçi bir başka konuda amiralleri için “edepsizler” diye açıklama yapanlardan ne beklenir onu da bilemem.

Ama şunu söylemeliyim: Kamuoyu bu intikamcı tutumu görmeli ve hafızasına kaydederek asla unutmamalı.

ŞAŞIRDIM

Kılıçdaroğlu için “Erdoğan’a hakaret” fezlekesi göndermek, ne komik şey

Savcılıklar 35 milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması ve yargılanmalarının sağlanabilmesi için Meclis’e fezleke göndermiş.

Bunların 32’si HDP milletvekilleri.

Gönderilen fezlekeler arasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Cumhurbaşkanına hakaretten’ bir dosyası bulunuyormuş.

Kılıçdaroğlu için “hakaret dosyası” hazırlamak pek komik geldi bana.

CHP Genel Başkanı’nın hakarete girecek hangi söylemi var acaba?

Siyasette hakaret kelimeleri sadece AKP ve MHP’liler tarafından özgürce kullanılabiliyor.

Üstelik onların hakaretlerine yönelik hiçbir şey yapılamıyor ama AKP’li olmayan biri Erdoğan’ı eleştirmeye kalktığı an kendini mahkemede buluyor.

Savcılar milletvekilleri için fezlekeleri genellikle Cumhurbaşkanlığı’ndan gelen şikayetler üzerine hazırlıyor. Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a hakaret ettiği yönündeki iddia da yine sarayın şikayeti üzerine olmuştur büyük olasılıkla.

Bazen de savcılar “res’en” yani kendi inisiyatifleriyle harekete geçiyorlar.

Ama bugüne kadar Erdoğan veya AKPlilerin/MHP’lilerin ağır hakaretlerinden sonra “res’en” harekete geçen bir savcı duydunuz mu?

YORUMLAR

  • 0 Yorum