Ahmet TAKAN Yazdı Yunan, fırsatı yakaladı mı?..

Ancak,  gerginliğin perde arkasını çok dikkatli analiz etmek gerek. Eğer, iç konular sorunlu ve ülkelerde yakın zamanlarda seçime gidiyorlarsa iki ülke arasındaki gerginlik ve krizler biraz daha sert geçiyor. Şu andaki tablo farklı mı?.. Olup bitenleri, savunma, güvenlik, dış politika analisti, emekli Deniz Kurmay Albay Cahit Armağan Dilek’ten değerlendirmesini istedim. Dilek, “Bu sefer durum biraz daha farklı” dedi, şöyle devam etti;

“Aslen Ege ve D.Akdeniz’de Yunan tarafının talepleri ve istismarlarından kaynaklanan sorunların bazılarına ilişkin sonuç alma bağlamında Yunan tarafı zamanın geldiğini düşünüyor. Bunda da özellikle 2015’ten sonra ABD’nin Kafkasya-Ortadoğu-Balkanlar bölgesinde Türkiye ile ortaklık yapmaktan vazgeçip Rum-Yunan ikilisini merkeze alan ittifakları tercih etmesi var. Yunanistan’da ve Kıbrıs’ta artan Amerikan askeri varlığını, Yunanistan’da ABD’ye tahsis edilen üsleri, Ukrayna krizinde Yunanistan’ın Rusya ile ilişkileri adeta dondurup ABD güdümüne girmesi, Yunanistan’ın Mısır, İsrail, Ürdün üzerinden Basra Körfezi oradan da Hindistan’a kadar uzanan ABD himayesinde bir hat oluşturması, Fransa Almanya gibi AB ülkelerinin yanında AB ve NATO ülkelerinin Yunanistan lehinde tavır almaları, Fransa ile ittifak ilişkileri geliştirmesi Yunan’ın Ege ve Kıbrıs dahil D.Akdeniz’deki sorunları kendi lehlerinde sonuçlandırabileceği konusunda cesaretlendirmiş gözüküyor.”

★★★

Söyleşiye, soru-cevap halinde devam edelim;

– Neden acaba? Karşısında ekonomik olarak belki de tarihinin en zor günlerini yaşayan, demokrasi bağlamında otoriterleşmekte olduğu uluslararası raporlara endekslere yansıyan, 20 yıldır yıpranmış, yeni hikayeler yaratamayan ama Annan Planı konusunda olduğu gibi müzakereye ve bazı tavizler vermeye yakın bir hükümet olduğunu mu düşünüyor Yunanistan? Onun için mi yeni krizleri körüklüyor?

– Evet, doğru bir tanımlama yaptınız. Hâl böyle olunca aslında geçmiş yıllarda Ege’de yaşanan cari sürtüşmeler, gerginlikler, krizler çoğu zaman medyada haber bile olmazken şimdilerde en ufak olay bile bazen haddinden fazla köpürtülüp kamuoyları da tatmin ediliyor sanki.

Türkiye’nin sorunlardaki duruşunun çıkışının çok kararlı ve istikrarlı olduğunu görmüyoruz. Bir süre gayri askeri statüdeki adaların askerileştirilerek statülerinin bozulduğunu sıkça dile getirdik, NOTAM’larla uluslararası alanda açıkladık. Ama somut karşılık verilmedi, tedbir alınmadı. Tabiri yerindeyse lafta kaldı. Sonrasında bizzat Cumhurbaşkanı bazı adaların Yunan İŞGALİNDE olduğunu ilk defa açıkladı. Bu Yunan tarafında beklenmedik bir söylemdi. Türkiye bir çok yere Türk tezlerini anlatan mektup yolladı. Ama örneğin Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’ne gönderilen mektupta adaların işgal edildiğinden hiç bahsedilmemiş. Diğerlerinde var mı? Muhtemelen yok.

Yunanistan da boş durmadı. Türkiye bizim egemenliğimizi sorguluyor saldırıyor diye yaygarayı kopardı. Ve ABD, AB, Fransa, Almanya, Mısır gibi ülkelerden destek de aldı. Sonrasında Türk savaş uçaklarına radar kilidi atılması gündeme geldi. Gerçekten de düşmanca bir hareket olan bu eylemin karşılığı daha sert bir cevap olması gerekirdi. Medyada ısrarla biri S-300’lerle olmak üzere bu üç radar kilidi atılmasının NATO görevleri esnasında olduğu vurgulandı, sanki NATO görevi olmasa normalmiş gibi anlam verildi. Olayın meydana geliş nedeni de gözden kaçtı. Halbuki üç radar kilidi atılmasının nedeni olarak Yunan tarafı Türk savaş uçaklarının Atina FIR hattına girişlerinden bilgi vermemesi (ki bu sadece sivil uçaklar için geçerlidir) olduğu Yunan medyasında yer aldı. Atina FIR hattının hemen hemen Türk karasularının dış sınırıyla örtüştüğünü dikkate aldığımızda Yunanın hesabının yayılmacı ve işgalci geleneğinin nereye dayandığını görürsünüz. Yunan bırakın 10 mil hava sahasını bütün FIR hattını yani Türk karasularının üstündeki Türk hava sahası hariç tüm Ege’yi kendi hava sahası görüyor ve öyle muamele etmeye yelteniyor. Bu yayılmacı işgalci aklın devamı da FIR hattının altındaki deniz sahasının kendi Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) olduğu iddiasıdır.

★★★

–Demek istiyorsunuz ki Yunanın Bizans oyunları bitmek bilmez. En son Bozcaada’nın 11 mil güney batısında sahibi Türk olan ama Komoros bayraklı Anotolian gemisine Yunan botlarının ateş açması yaşandı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Medyada olayın Türkiye ile Yunanistan’ı savaşa sokacak büyük bir kriz gibi köpürtülmesi pek anlaşılır değil. Olay, Türk karasuları dışında ama Türkiye’nin arama kurtarma sahası içinde olduğundan gerekli soruşturma vs. Türk makamlarınca yapılacaktır. Öyle de olmaktadır. Medyada olaya ateşle benzinle gitmenin bir anlamı yoktur.

Medyada krizler Türk-Yunan savaşını köpürtecek uzman yorumlarıyla dolu. Umarım iktidar bu gaza gelmez. Sun Tzu 2500 yıl önce söylemiş; “En iyi komutan savaşmadan savaşı kazanan komutandır”. Batı’yı ‘yapamazlar, edemezler, çöktüler’ diye eleştirenlere de söyleyelim. Siz de gaza gelmeyin. Batı, askeri stratejinin temel ilkelerini yeri geldiğinde çok iyi uyguluyor. Bakınız Ukrayna. Rus işgal alanın batısında Kherson’da aldatıcı bir saldırı başlattı, Rusya, Kırım nedeniyle orada tedbir almaya çalışıp oraya odaklanınca Batı’nın desteğindeki Ukrayna aksi yönde Kharkiv’de ani yıldırım bir karşı saldırı başlattı ve Rusya’nın 3 ayda aldığı toprakları 4 günde kurtardı. Son çeyrek asrın en önemli harekatı gibi duruyor.

Ege’de esas olay böyle gemi tacizi falan değil tüm Ege’yi denizde ve havada Yunan sahası, Yunan gölü yapacak hamleler. Gemi olayı sahte sinyal. Yanlış yerlere odaklanmayalım.

★★★

Ulu Tanrı,  tüm şehitlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun kahraman silah arkadaşlarına rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.