Bilinmedik bir köle hikayesi: Beni benim halkım sattı

1891 doğumlu Zola Neale Hurston' un mesleğinin başında genç antropolog iken, ''son köle kargosuna'' dahil olan ve özgürlüğüne kavuşan Cudjo (Afrikalı adı ile Kossula) ile yaptığı röportajın tamamını oluşturan ''Baraka'' adlı kitap İthaki yayınları aracılığı ile okurlarıyla buluştu geçen ay içinde.

Bilinmedik bir köle hikayesi: Beni benim halkım sattı
27 Ağustos 2022 - 11:37

Amerikan köleliği ve Afrika köle ticareti bir önceki yüzyılların en acı en kanlı tarihlerinden biri; ancak bu tarih, köle satıcıları, alıcılar ve topraklarında çalıştırıp gemilerle taşıyanların anlatıları ile ağızdan ağıza aktarılarak günümüze taşındı. Bir kölenin ağzından kendi hikayesini dinlemek ve onun anlatısının noktasına virgülüne dokunmadan aktarmak konusunda iyi bir iş çıkaran Hurston, Cudjo Lewis ile 1927 yılının Temmuz ayında tanışmış. Journal of Negro History' den Doktor Carter Woodson tarafından kullanılmak üzere, Cudjo' yu Amerika'ya ve köleliğe sürükleyen baskının birinci ağızdan hikayesini dinlemek üzere Dr. Franz Boas tarafından gönderilmiş. Birleşik Devletler' e getirilen son kölelerin hikayesi; Batıdaki 300 küsür yıllık köle ticaretinin sona ermesinden kısa bir süre önce gerçekleşen ve  bu insan ticaretinin sorumlusu olan toprak sahibi Meaher ailesi ve İngiltere doğumlu Kaptan Foster' ın en karlı işlerinden birinin hikayesi.

Ellerindeki en hızlı gemi Clotilda ile Batı Afrika kıtasında bir krallık olan  Dahomey' e yol aldıklarında, 116 köle ile geri dönerler. Dahomey Kralının savaşta yendiği köleleri kendi eliyle teslim etmesi ise bilinmeyen ve gün yüzüne çıkan bir gerçek.

Cudjo'nun anlatısında şu ana dek bilinmeyen o gerçek şu satırlarda göze çarpıyor ve kitabın en anlamlı sayfaları belki de...

''Amerika’daki beyaz halk benim halkımı köleleştirdi. Evet, bizi satın aldılar ve sömürdüler. Ama görmezden gelemeyeceğim, boğazıma takılıp kalan gerçek şu ki, beni, benim halkım sattı ve beyaz insanlar satın aldı.'' Bu, çocukluğumdan beri dinleyerek büyüdüğüm tarih anlatısını, yani beyaz insanların Afrika’ya gidip kırmızı bir mendil sallayarak Afrikalıları kandırdıktan sonra onları bir gemiye doldurup buraya getirdiği hikâyesini yerle bir ediyordu.” diyor Hurston

Kitapta '' Orta Geçit'' adıyla sürekli yinelenen bölge; insan kaçakçılığı yapan gemilerin Afrika'nın batı sahilinden Kuzey ve Güney Amerika'ya giderken kullandığı rotayı belirtmek için kullanılan bir yer. Ayrıca yine açıklamaya göre '' üçgen köle ticareti'' diye bilinen rotanın orta kısmını oluşturuyor. İngiltere ya da Avrupa' dan yola çıkan gemilerin pamuk, şeker, kahve, tütün gibi hammaddeler karşılığında Afrikalı köleleri aldığı ve bazen aylarca süren- isyan ve kaçakların da yaşandığı çileli bir yolculuğun yapıldığı yer denebilir.

Cudjo' nun '' beş yıl altı ay bir köleydim'' diye başlayıp, '' sonra savaş başladı ve biz beyaz adamların huzursuz koşturmalarını görüyorduk, sonra birilerinin bizim özgür kalmamız için Kuzey' de savaş açtığını söylediler...'' şeklindeki anlatımı ile biten, aslında yeniden başlayan hikayesi Batı Afrika' daki anavatanına ait griot geleneğine bağlı kalarak anlattığı destansı bir öyküye dönüşüyor.

Yazar Hurston' un ifadesiyle o, Bante kasabasında yaşanan katliamı anlatması için geride bırakılanlardan biri ve Africa Town' da ilk zafer şarkılarını söyleyenlerin sonuncusu. Griotların en önemli yanının olağanüstü hafızaları olduğunu söyleyen Hurston, özgür kalışının üzerinden geçen 68 yıl sonra onu iyi bir hikaye anlatıcısı ve şair ruhlu nanılmaz bir beyefendi olarak tanımlıyor.

Özgür kalışlarının ardından Afrika topraklarına geri dönemeyeceğini anlayan  bir avuç köle ile Kossula' nın kaldıkları kasabayı  Afrika town haline getirip, Old Landmark Baptist Kilisesi' ni kurmaları ve bitmeyen acıları da kitapta kendi anlatımıyla geniş yer buluyor. Amerika' daki siyah kölelerin inşa ettiği evlere verilen isim olan '' Barracon'' köle kulübesi anlamında kullanılmış. Kitaba isminin verilmesi de bu yüzden...

Özgür kaldıktan sonra dahi '' Afrikalı Vahşiler'' olmaktan kurtulamayan ve Afrika'dan gelenlerin Amerika'da yaşayanlar tarafından asla kabul edilmemesi Cudjo' nın (Kossula) ve ailesinin bir başka dramı. Yasal haklarını bile kullanamayan, geçirdiği tren kazasından sonra çalışamaz hale gelen Kossula' nın tazminat kazanmasına rağmen avukatının kendisine bir kuruş vermemesi, çocuklarına kurulan ırkçı tuzaklar ve bir takım hastalıklarla onları birer birer kaybedişi, köleliğin mahkum kiralama sistemine dönüşmesiyle bitmeyen çile, kitapta tarihe not olarak düşülmüş.

Özlem Kalkan

Odatv.com

YORUMLAR

  • 0 Yorum