Bismillahirrahmanirrahim

Bugün günlerden Cuma. Biz ahir zaman Peygamberinin ümmetiyiz ve zor bir zamanda yaşıyoruz. Bu zor zamandan yüzümüzün akı ile çıkmak için “Allah’ın ipi”ne sarılalım. Tefrikaya ve bilmediğimiz şeylerin peşine düşmeyelim. Dinimizi Allah’a has kılalım. İstişare ve şûradan ayrılmayalım. İşi ehline verelim. Adaletten ayrılmayalım ve el emin olalım.

Bismillahirrahmanirrahim
11 Haziran 2021 - 12:00

Bugün günlerden Cuma. Biz ahir zaman Peygamberinin ümmetiyiz ve zor bir zamanda yaşıyoruz. Bu zor zamandan yüzümüzün akı ile çıkmak için “Allah’ın ipi”ne sarılalım. Tefrikaya ve bilmediğimiz şeylerin peşine düşmeyelim. Dinimizi Allah’a has kılalım. İstişare ve şûradan ayrılmayalım. İşi ehline verelim. Adaletten ayrılmayalım ve el emin olalım. 

Bugün herkesin en fazla bildiği bir ayet olan “Besmele”den söz etmek istiyorum. Besmelenin ilk kısmındaki o “taşlanmış Şeytan” ifadesindeki sır, babalarımız Hz. İbrahim’in örnekliği ve önderliğinin sırrıdır. 2. sır Hz. Hacer’in sırrı, kadınlarımız için örnekliği ve önderliğine işaret eder. 3. sır Hz. İsmail’in sırrıdır. Hz. İsmail’in sırrı  çocukların ve gençlerin örnekliği ve önderliğini anlatır.

Orada Kurban örnekliğinde ölüm ve hayat sorgulanır. Orada Cebrail’in hediyesi olan koç bağışlanmış bir hayattır. Ve Allah’a sunulan bir can vardır. Onun için Kurban keserken “Bismillah” deriz!

Sonuçta bizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var ve imtihan oluyoruz.

Ayette, “Dualarınız olmasaydı ne işe yarardınız ki” denir!. Yani kulluk için yaratıldık.

“Besmele çekmek” şeklinde tanımlanan bir ibadetimiz var bizim. Hani çoğumuzun “Bismillah” diye söyleyip geçtiğimiz bir kelime. “Allah’ın adıyla / O’nun adına / O’nun rızasını gözeterek” diye bir başlangıcı ifade eder bu kelime. Tamamı, “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla / O’nun rızasını gözeterek” şeklinde. Aslında bunun bir de girizgahı var, “Taşlanmış Şeytanın şerrinden Allah’a sığınarak”..

Yani “Bismillah” diyerek yaptığınız işi meşrulaştırmış olmuyorsunuz. Ona bereket de katmış olmuyorsunuz. Ancak bu bir dil alışkanlığı ya da gelenekten ibaretse fazla bir anlamı da yoktur.

Mesela “Besmele çekerek” domuz yiyemezsiniz. Rakıyı ya da şarabı besmele çekerek üç yudumda içseniz de, yüzünüzü Kâbe’ye dönseniz de bu iş günahınızı azaltmaz, size şifa ve rahmet sağlamaz. Dahası, haram olan bir şeye Allah’ın adını anarak başladığınız için Allah’ın gazabını celp edersiniz.

Gaziantep’te CHP’li bir belediye başkanı, kurban keserek genelev açmıştı! Besmele ile Piyango alıp, “inşallah çıkarsa kurban keseceğim” diyenlerin Müslümanlığının kimseye hayrı dokunmaz. 

Biraz önce resmi dairede rüşvet pazarlığı yapıp daha sonra aynı camide cemaatle namaz kılanların, yeni rüşvet pazarlıklarına oturmak için işinin başına dönenlerin namazları da kabul olmaz.

Bu tür günahlara bulaşmış insanların sağda solda Allah’tan, resulden kitaptan söz etmesi, dini, kendi günahlarını örtmek için maske olarak kullanması Allah’ın gazabını çeker. Çünkü bu davranışları ile aynı zamanda, Müslümanlar hakkında insanların zihninde oluşan şüphelerden de bu insanlar sorumludur.

Her işe besmele çekerek başlayalım da, besmele çekmeden önce, yediğimiz, içtiğimiz şeylerin Allah’ın rızasına uygun olup olmadığını düşünelim, bu işten emin olalım. 

Şarap, domuz gibi necasetten uzak durmamız gerek elbette, ama haksız elde edilen her şey de HADES kategorisinde, domuz gibi şarap gibi haramdır. Besmele çekerken, bu görünmeyen kirlerden de sakınmayı bir ahlak olarak davranışlarımızın, kararlarımızın  temeline yerleştiriyorsak, bu besmelenin bir anlamı ve değeri vardır. Yoksa gayrimüslim bir esnafın dükkanındaki besmeleden çok daha fazla bir değer taşımaz.

Bu kural sadece siyasileri bağlamaz, ekonomik hayatımızla ilgili, STK’larla ilgili, toplum hayatı ile ilgili her alanda bu kural geçerlidir. Haketmeden sahip olduğunuz her şey sizin için bir risktir. 

Hatırlarsanız bir kanalda sabah programında, gayri meşru çocuğunun kocasından değil de, komşusundan olduğunu öğrenince “çok şükür” diye şükreden kadının hali, aslında siyaset, bürokrasi, iktisadi ve toplum hayatının birçok alanında farklı şekillerde kendini göstermektedir.

Riba/enflasyon sarmalı, rüşvet, torpil, adaletsizlik, ehliyetsizliğin sebeb olduğu kahtı rical, sonunda bir toplumun helakına sebeb olur. Sadi şöyle der: Bir hırsız bir bağdan bir bostan çalarmış, rüşvet alan biri bir bostan karşılığında bir bağı satarmış. Haketmeden elde edilen para, makam, mal, mülk, şöhret her şey helak sebebidir.

Onun için her işe başlarken “Besmele” çekelim. Önce işin def-i mazarrat boyutuna bakalım. Bakın bakalım o işte taşlanmış Şeytanın hilelerinden biri var mı! İşin içine haram karışmış mı? Değilse, işte şimdi o şeyi israf etmeden, ihtiyacınız kadar olanı alabilirsiniz. Bunu yaparken Allah’ın Rahman ve Rahim sıfatını hatırlayın. Ve siz başkalarının bu şeylere ihtiyaç duyduğunu ve ona sahip olmayanların da varolduğunu düşünün ve sahip olduğunuz şeylerden onlar için bir pay ayırın ki, Allah o şeylerin daha fazlasını ve daha güzelini size ikram etsin. Dostlarınıza, akrabalarınıza, komşularınıza, muhtaçlara ayırdığınız pay aslında Allah’a verilen bir borçtur ve O, size bu ikramınızın kat kat fazlasını ihsan edecektir. Bu konuda eğer çalmak değil, başkalarına ihsan ve ikramda bulunuyorsanız, işte şimdi Hamdetme zamanıdır. Besmele ile başladığınız işin hitamında Elhamdülillah diyebilirsiniz.

Unutmayın Allah sizin ellerinizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istemektedir. Ama haram mal ile saadet olmaz. Kem alat ile kemalat olmaz. 

İyi bir Müslüman olmak için Fatiha’nın manasını okuyup düşünün. 

“Bize Hakkı Hak; batılı batıl göster” demek ne demek. Demek ki, harama daldığında insan batılı Hak gibi görmeye başlayabiliyor. Gerçekte “Bozgunculuk yaptıkları” halde, “biz ıslah edicileriz” diyebiliyorlar. Şeytan onların nefsine taht kurup oturunca onlara yaptıkları işi de hoş gösteriyor.

Hep yazıyorum; yine yazayım: Allah’ın indinde makamınızı görmek isterseniz, sizi neyle meşgul ettiğine bakın”. Eğer hidayete ermekte geç kalmışsanız, kalbiniz mühürlenir de Ebu Leheb gibi iman da edemezsiniz. Gözünüz olur görmez, kulağınız olur duymaz, kalbiniz olur hissetmezsiniz. Artık onlara bir şey söylesen de, söylemesen de birdir, akletmezler. Keşke iş işten geçmeden tevbe edenlerden olsak. Hesaba çekilmeden kendi nefsimizi hesaba çekebilsek.

Fasıklar bize bir haber getirdiğinde ya da bir iş teklif ettiklerinde dikkat edelim. İnsanlar günahkar da olsalar, söyleyecek sözleri varsa dinleyelim, doğru ise onlara yardımcı olalım. Kötüler bize doğru bir şey söylerse reddetmeyelim, iyiler yanlış bir şey söylerse onu da kabul etmeyelim. 

Biz “İlahi rıza” nerede ise orada duralım inşallah. Elbette iyilerle beraber olacağız, ama haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı olacağız. Bir kişi ya da topluluğa olan öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmeyecek. Adil şahidler olalım inşallah. “El emin” olalım. 

Selâm ve dua ile.
Abdurrahman Dilipak İletişim: [email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum