Bölgedeki herkesi ilgilendiriyor

Kemal Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz gece… Oğuzhan Uğur’un yönettiği programda… “Muhalif olma şartı aranan” konukların: Sorularını cevapladı…

Bölgedeki herkesi ilgilendiriyor
26 Mayıs 2023 - 08:27 - Güncelleme: 26 Mayıs 2023 - 20:33

Her sorulan zehir zemberek (Ki bazılarının yalan üzerine kurgulandığı program bitmeden anlaşıldı) soruya verdiği her cevap:

“Bu güzel ve şanssız ülkenin son şansı benim” der gibiydi…

Kemal Bey’in bugüne kadar yaptığı hiçbir miting konuşması…

Uğur’un konuğu olduğu programdaki konuşmaları kadar etkin değildi…

Kemal Bey’in bugüne kadar yaptığı hiçbir sosyal medya konuşması…

Uğur’un konuğu olduğu programdaki konuşmaları kadar “ikna edici” değildi…

Canlarım…

Kemal Bey’i saatlerce dinlerken…

Düşündüm de:

Kılıçdaroğlu çok mu mütevazı?..

Kılıçdaroğlu fazla mı naif?..

Kılıçdaroğlu’nun, hak verme duygusu (Vicdanı) ileri ölçüde mi yüksek?..

Acaba o da:

Nobran mı olsaydı?..

O da kodu mu oturtsa mıydı?..

Günde on beş vakit yalan mı söyleseydi?..

Rakiplerine “iftira üstüne iftira” mı atsaydı?..

Sahte ve montaj videolar hazırlatıp:

Rakibini itibarsızlaştırsa mıydı?..

Tabii ki bunların hiçbirini yapmadı…

Bunların hiçbirini yapmadığı için:

Gerçek bir devlet insanı olarak kalabildi…

Sözümün özü canlarım…

Dün gece…

Yaklaşık 4.5 saat dinlediğim Kemal Bey:

“Bu halkın %80’i için acayip lüks…”.

Bu halkın %80’i:

Kemal Bey’i hak etmiyor…

Yani canlarım…

Kemal bey seçimi kazanırsa:

Türkiye de kazanacak…

Kaybederse:

Hem Türkiye

Hem bölgedeki herkes kaybedecek…

Sedef Kabaş…

Canlarım…

Demokrasi, özgürlük ve adalet savaşçısı Sedef Kabaş

“Meselâ” dememiş ama…

Ülkemizin işgal edilmiş olma varsayımını hatırlatarak…

İşgalcilerin neler yapacaklarını sıralamış…

Önce…

Kabaş’ın “farzı muhal” varsayımını okuyun lütfen…

Ülkemiz düşmanlar tarafından işgal edilseydi…

Türk bayrağını tanımazlardı,

Türk ordusuna kumpas kurarlardı.

Askeri liseleri, askeri hastaneleri; harp okullarını, harp akademilerini kapatırlardı.

Türkiye sınırlarını korumasız bırakırlardı.

Ülkeyi milyonlarca sığınmacı ile doldururlardı.

Türkçe “öldü” deyip, aşağılarlardı.

Milliyetçiliği ayaklar altına alırlardı.

Milli bayramları yok sayarlardı.

Milli tarihi ders kitaplarından ayıklarlardı.

Kurumlardan T.C. ibaresini kaldırırlardı.

Ulusal kahramanları “hain”, hainleri “kahraman” yaparlardı.

Milli birlik duygusunu yok etmek için toplumu kutuplaştırıp, halkı birbirine düşman kılarlardı.

Ülkenin fabrikalarını, bankalarını, madenlerini, kupon arazilerini, limanlarını, koylarını yabancılara yok pahasına satarlardı.

Yerli tohumu yasaklar; tarlaları imara açar, halkı ithal gıdaya mahkûm kılarlardı.

TL’yi tarihinin en değersiz parası haline getirip, ülkeyi borç batağına sokarlardı.

Yargı sistemini çökertip, adalete güveni zayıflatırlardı.

Eğitim sistemini çökertip, cehaletin ferasetini cazip kılarlardı.

Sömürü düzenini asla sorgulamayacak zihni ve vicdanı zincirlenmiş nesiller yaratırlardı.

Liyakat sahibi uzman kadroları görevden alırlar; yerlerini kendilerine biat eden kifayetsizler ile doldururlardı.

Ülkeyi uluslararası uyuşturucu ticaretinin merkezi yaparlardı.

Yolsuzluk, talan ve yağma düzeni ile ülke kaynaklarını kuruturlardı.

Kadınları öldürenleri; çocuklara sistematik tecavüz edenleri cezasız bırakırlardı.

Çocukların günde 1 yumurta yiyemediği, gençlerin iş bulamadığı, emekçilerin açlık sınırının altında yaşadığı bir ülke oluştururlardı.

Akıl dışı ekonomi politikaları ile merkez bankasının tüm rezervlerini tüketip; ülkeyi tefeci faizi vererek kredi bulmaya mahkûm eder, ekonomik iflasa kapı açarlardı.

Ülkenin en değerli hazinesi yetişmiş, meslek sahibi aydın kesimleri ötekileştirip; sanatçılara, aydınlara, gazetecilere, yazarlara karşı yıldırma politikası uygularlardı.

Toplumu sindirmek için yoğun baskı uygulayıp, korku iklimi yayarlardı.

İşgale karşı çıkıp, sesini yükseltenleri fütursuzca hapse atarlardı.

Kontrol ettikleri medya sayesinde tüm bunların üstüne kendilerini bir de “kurtarıcı” olarak sunarlardı.

Sedef Kabaş.

Çürüdüler

Erdoğan, montaj video ile seçmenleri aldattığı için özür dileyeceğine şöyle dedi:

“Gençlerimizin kıvrak zekâsının ürünü bir video üzerinde arsızca tepiniyorlar…”.

Bundan sonra…

Sahtecilikten yargılananlara güzel bir savunma yöntemi olsun diye öyle söylemiş olabilir mi?..

Diyelim ki…

Sahtecilikle kendine çıkar sağlayan bir AKP’li yönetici ya da seçmen…

Yargılandığı mahkemenin Hakimine:

“Kıvrak zekâmın ürünü üzerinde arsızca tepinmeyin” deyip beraatini isterse…

Yargıç ne yapacak?..

Ne günlere kaldık ya Rabbim!..

Siyaset de…

Siyasetçi de:

Çürüdü…

Temel başkan

MB Başkanı, bir

adım önündeki muz kabuğunu görünce:

“Ula gene duşeceğum da” diyen Temel gibi…

Hem cari açık

riskine

dikkat çekiyor…

Ama hem de…

Politika faizini:

%8,5’te sabit tutuyor…

İyi de ne yapalım?

Haber, SÖZCÜ’de yayımlandı…

Ve şöyle:

2015’te HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in kendilerini suçlayan AKP’lilere:

“Erdoğan beni aradı. ‘Kandil’e gittiniz, ne oldu?’ dedi. Kandil’den talimat alan kimmiş, konuşacağız” demesi meclis kayıtlarına geçti.

Yalanlama yok.

Gelelim bugüne…

Montaj video kullanarak, Kemal Bey’i terör örgütüyle ortak hareket ediyormuş gibi gösteren Erdoğan bile:

Yapılan sahteciliği itiraf etti…

Ama…

Halkın yarısı halen:

“Yayınladığım video ama montaj ama şu ama bu” diyen kişinin (Erdoğan) terör örgütüyle mücadele ettiğine…

Terör örgütü tarafından öldürülmesi için suikast düzenlenen kişinin (Kılıçdaroğlu) ise…

Terör örgütüyle ortak olduğuna inanıyor…

Tabii ki eğitim düzeyi ne olursa olsun halkı suçlamayalım

İyi de…

Bu tercihlere…

Öküzün trene baktığı gibi:

Bakalım mı?..

Kıssa değerinde fıkra

Günün fıkrası rahmetli Bekir Coşkun’dan.

Papazı uzak bir köye atadılar…

Gitti baktı, kimsenin kiliseye gelip gittiği yok…

Her taraf kir pas içinde…

Kolları sıvadı:

Kiliseyi boyadı…

Çanı parlattı…

Bayrak astı…

İnsanları ibadete davet etti…

Her şey yoluna girdi…

Tek sorun vardı:

Karga…

Bir karga gelip çana çişini…

Haça k.k.sını yapıyor…

Bayrağı gagalıyordu…

Papaz yarım gün canı çıkana kadar temizliyor…

Ertesi gün yine karga geliyor…

Her gün yaptığını yapıyordu…

Canı sıkıldı Papaz’ın…

Çare aradı, bulamadı…

Gidip Belediye Başkanı’na danıştı:

“Şu karga azizim, gelip her şeyi berbat ediyor… Ben temizliyorum, paklıyorum, tam yerime oturmuşken yine geliyor…”

“Kolay” dedi Başkan… “Oraya bir parça tuzlu peynir sakla, hırsızdır… Yanına susuz rakı koy, bedava bulunca kaçırmaz… Göreceksin gelip ayağının ta dibine düşecektir…”

Papaz denileni yaptı…

Tuzlu peyniri kutuya koydu…

Tasa, susuz rakıyı boşalttı…

Gözünü deliğe dayayarak beklemeye başladı…

Karga gözüktü…

Kendinden emin tuzlu peyniri buldu yedi…

Yiyince susadı…

Tasa döndü…

Tadının farkına varıncaya dek iki fırt aldı…

Kafayı buldu…

Sallandı…

Ve…

Papazın ayaklarının ta dibine düştü…

Papaz kargayı alıp iki kanadından tutarak havaya kaldırdı…

“Sen nesin?” diye sorup devam etti:

“İmanım var desen, hırsızlık yapmazsın…

Milliyetçiyim desen, bayrağa kıymazsın…

Hristiyan’ım desen çana s.çmazsın…

Müslüman’ım desen rakı içmezsin…

Söyle ulan sen nesin?..”

Karga cılız bir sesle cevap verdi:

“AKP’liyim abii…”.

Bu sevimli ve kıssa değerinde fıkrası vesilesiyle…

Bekir Coşkun’a bir kez daha rahmet diliyorum…

Memduh Bayraktaroğlu
korkusuz.com

YORUMLAR

  • 0 Yorum