Bunca yıl güzel olmaktan bir adım ileri gidemediniz Avşar Kızı!

Bulvar Gazetesi’nin düzenlediği Kâinat Güzellik Yarışması’nda birinci seçildiğinde yıl 1983’tü. Sonra evlendiği ortaya çıkınca tacı geri alındı. Fikret Hakan ve Salih Güney’le başrolü paylaştığı Haram filmiyle kariyerine başladı.

Bunca yıl güzel olmaktan bir adım ileri gidemediniz Avşar Kızı!
17 Ocak 2025 - 12:40 - Güncelleme: 18 Ocak 2025 - 12:01

Aldıkları taçtan daha büyüğünü verdi ona bu ülke. Avşar Kızı, her dönem bu ülkenin ‘en güzel kadını’ bilindi.

Onlarca film çekti, sahneye çıktı, şarkı söyledi, sesi olmasa da bu ülke onu güzelliğiyle sahnede de taşıdı.

Magazin muhabirlerini gördüğü yerde kaç yaşına gelirse gelsin güzelliğinden aldığı güç ve ‘bir bilen’ edasıyla türlü açıklamalar yaptı. Çoğu magazin tarihine ‘gaf’ olarak geçti. Olsun, o Avşar Kızı’ydı, her şeyi söyleyebilirdi.

Söz konusu kadın-erkek eşitliği olunca son derece muhafazakârdı ancak TV şovlarında, kendi hayatında özgürlüğü tavan yapıyordu. Poposuna dokunduğu Ricky Martin’i bile şoke etti, öyle diyeyim.

Hülya Avşar

Mehmet Aslantuğ’u konuk ettiği programında “Ben erkek çalışsın, kadın evde çocuklarını büyütsüncüyüm” deyince ortalık ayağa kalktı. Kendisine haddini tüm kadınlar adına bir erkek, Mehmet Aslantuğ bildirdi, “Kadın evinde üretimden çekilip bütün istikbalini bir adamın vicdanına, aşkına, samimiyetine, günün sonunda bir gün aklının karışmasına yanılgılarına bırakmamalı” deyiverdi.

İrem Derici’ye “Senin yoğun iş tempon nedeniyle ilişkilerin bitiyor olabilir. Bir erkek olarak düşünseydim, seni bırakıp giderdim.” yorumunu yapabildi.

Olsun, kısa süreli tepkiler olsa da, rüzgâr gibi geçti. O, Hülya Avşar’dı, her şeyi söyleyebilirdi. “Hesabı erkek ödemeli” diyerek ahkâm kesebilir, istediği zaman cahil cahil konuşabilirdi.

2004 yılında hayatını kaybeden Cem Karaca’nın eşi İlkim Karaca’yı konuk ettiği şov programında, Karaca, adının konservatuvardan Halk Müziği’nin büyük ustası Ruhi Su tarafından konulduğunu söyledi. Bunun üzerine Hülya Avşar, “Ona da buradan selam yollayalım, eğer yaşıyorsa” dedi, yine de kendisinden ‘sanatçı’ diye bahsedilmesini sağlayabildi.

Ülke ekonomik krizle boğuşurken “Gerekirse simit yiyeceğiz, bu günleri atlatacağız” derken banka hesabına reklam anlaşmasından dolayı milyonlar yatıyordu.

Son dönemde Ayşe Barım ve ID İletişim üzerinden tartışılan oyunculuk sektöründeki tekelleşme meselesine de yine bilgiç bir tavırla yanıt verdi: “Güçlü olan, güçsüzü yer. Hayat böyle. Kimsenin parası çalınmadıysa bu kadar büyütmeye gerek yok!”

“Güçlü olanın güçsüzü yediğini” ondan iyi kim bilebilir ki... Yıllardır sadece ve sadece güzelliğinden aldığı güçle hepimizi yemedi mi?

Temsil ettiği ünlü türü, memlekette “Güç yozlaştırır, mutlak güç, mutlaka yozlaştırır” sözünün karşılığı değil miydi?

Hülya Hanım, artık olgun bir kadınsınız. Bir kere de “Helal be kadına” diyeceğimiz bir şey söyleyin, Allah aşkına!

Aşksız hayat olmaz, 38 yaşında evlilik yapmamın nedeni aşk!

Bugün ‘Apolitik’ soruları CHP Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç yanıtladı.

Güne başlarken bir ritüeliniz var mı? 

İki küçük çocuğum var. Kızım 1.5, oğlum ise 3 yaşında. Dolayısıyla güne onlarla başlıyorum. Oğlumu kreşe götürüyorum. Kreşteki ilk yılı olduğu için biraz zor oluyor. Gitmek istemiyor, bu yüzden de ikna çabaları biraz uzun sürüyor. Ama genelde ilk işim gazetecilikten gelen bir alışkanlık gündeme bakarım. Son haberleri okurum.

Ali Öztunç 6 yaşındayken.

En son hangi kitabı okudunuz?

Falih Rıfkı Atay’ın ‘Çankaya’ kitabını bir kez daha okudum. 

En son hangi filmi izlediniz?

Film değil ama ‘Blacklist’ dizisini izledim. Aksiyon, polisiye ve siyasi mesajları olan bir diziydi. 

En sevdiğiniz ses ne sesi? 

Çocuklarımın sesi. ‘Baba’ diye seslenmelerinden daha güzel bir ses yok ki. Ayrıca kuş sesini de severim. Evde bir sultan papağanımız var. İzmir Marşı ve İstiklal Marşı’nı söylüyor. Birkaç kelime de ediyor. Doğada da kuş sesleri huzur veriyor.

En çok dinlediğiniz üç şarkı?

İyi bir türkü dinleyicisiyimdir. Mahzuni babanın hayatını anlatan bir de kitabım var. Mahzuni Şerif, Neşet Ertaş, Muhlis Akarsu gibi ozanlarımızın türkülerini sever, dinlerim. Sanat müziğinde ‘Fikrimin İnce Gülü’ favorimdir. Ahmet Kaya’dan ‘Doruklara Sevdalandım’ diğer sevdiğim. 

Türkiye bir şarkı olsa hangisi olurdu?

‘Doruklara Sevdalandım’ olabilir. Nihat Behram’ın şiiri. Anlamlı. 

Aşka inanır mısınız?

Tabii ki inanırım. Aşksız hayat olmaz. 38 yaşında evlilik yapmamın nedeni aşk. 

Kırmızıçizginiz nedir?

Atatürk. Bu memleketi kurtardığı için, bizlere insan değeri verilmesini sağladığı, bu coğrafyada tüm zorluklara rağmen laik bir devlet kurduğu için tabii ki Atatürk. 

En sevdiğiniz yemek?

Kömbe ve  içli köfte. Kömbe börek tarzında bir yemektir. Daha çok Maraş, Antep, Adıyaman, Sivas ve Malatya yöresinde, saçta yapılan hamurlu bir yemektir. İnanılmaz lezzeti vardır. Tunceli bölgesinde de adı kömbe olan bir yemek vardır ama bizimki farklı. İçli köftede yuvarlak ve haşlanmış olanı severim. Antep usulü kızartılan da lezzetlidir ama bol kıyma ve soğanlı içli köfte eğer haşlama yöntemi ile yapılmışsa  müthiş lezzetli olur. 

Asla yemem dediğiniz bir şey var mı?

Öyle bir ayrımım yok. Asla değil ama sevmediğim yemekler vardır. Ispanak sevmem mesela.

Sizi ne heyecanlandırır?

Siyaset... Siyasette alınan başarı heyecanımdır. Milletimizin desteği, alkışı, katkısı heyecan verir. 

Yağmur mu güneş mi?

Güneş... Sıcağı seviyorum. Çocukluğumun bir kısmı Almanya’da geçti. Sürekli yağmurdu. Belki ondan dolayı bilemiyorum ama yağmuru sevmem. 

Güz mü ilkbahar mı?

İlkbahar. Hem toprak kokusu hem yaza merhaba olması. Yani bir başlangıç, doğanın yeniden doğumu gibi. İlkbahar, yeni bir hayatın başlangıcı gibi. 

İnsanlarda sevmediğiniz üç hareket?

Yalan, iftira ve ikiyüzlülük. Maalesef üçü de siyasette çokça kullanılıyor. 

Geçmişe dönerek birine bir şey söyleme şansınız olsa kime, ne söylersiniz?

Atatürk’e “Sağlığına dikkat et ve daha uzun yaşa lütfen” derdim. Çünkü erken hakka yürüdü. Türkiye’yi tam demokrasi ile tanıştırmaya vakti olmadı. 

Size şu anda telefonsuz üç gün verseler ne yaparsınız? 

Telefonsuzluk yetmez aynı zamanda sakin bir yer de isterim... Bol bol kafa dinlerim, üç gün içerisinde birkaç kitap okurum muhtemelen. 

Yeniden dünyaya geldiniz ve seçme şansınız var, kim olmak isterdiniz? 

Klasik cevap olacak ama kendimden memnunum. 

Herhangi bir enstrüman çalar mısınız? 

Azıcık bağlama. Bir zamanlar kursuna da gitmiştim ama tam öğrenemedim. Yine de kara düzen bir şeyler çalabiliyorum. 

Kaç yaşına kadar yaşamayı dilersiniz?

Dileğimizle olacak değil ama sağlıklı olmak koşuluyla gidebildiği kadar... Allah ele avuca düşürmesin derler ya, işlerimizi yapabilecek sağlıkta yaşamayı isterim. 

ÖLÜYOR MU NE?

İzlemeyenler, kaçıranlar için harika haber. Prömiyerini İstanbul Tiyatro Festivali’nde yapan “Ölüyor mu Ne?” sezon boyunca İstanbul sahnelerinde olacak.

Çağdaş yaşamın ve özellikle son 30 yılın dünyamıza ve insan davranışlarına, yönelişlerine, hafızasızlığa, değerlerin ve kavramların içinin boşaltılması ve ilkesizliğin bir beceri olarak kabul edilmesine ilişkin gerek tragedya gerekse komedya formunda pek çok oyuna yazar, yönetmen ve oyuncu olarak imzasını atmış olan Tekand, tüm bu olguları bu özgün oyununda ironik bir yaklaşımla sunuyor.

“Ölüyor mu Ne?”, iktidar, evlilik, emek, adalet, akıl, fırsat, savaş gibi kavramları ironik bir yaklaşımla ele alarak mitleri adeta insanlığın boy hizasına getiriyor.

Eugene Ionesco, Samuel Beckett, Aristophanes, gibi klasik ve çağdaş komedi ustalarının dünyalarıyla hem metin hem de performans dili ile selamlaşan oyun, aynı zamanda yazarın geçmiş oyunlarından da alıntılar taşıyor. Şahika Tekand’ın yazıp yönettiği, dekor ve kostüm tasarımı Esat Tekand’a ait oyunun sahnene ise Arda Kurşunoğlu ve Nedim Zakuto, konuk oyuncu olarak da Ahmet Sarıcan var.

Şahika Tekand ve ekibinin işlerine siz de benim gibi bayılıyorsanız Cumartesi Alan Kadıköy, Çarşamba günü de Zorlu PSM’de izleyebilirsiniz.
İPEK ÖZBEY
korkusuz.com


YORUMLAR

  • 0 Yorum