Büyük Nüfus Çöküşü Kaçınılmaz

Önde gelen nüfus çevrebilimcisi William E. Rees tarafından kaleme alınan yeni bir makaleye göre, iki yüzyıldır hızla artan büyümenin ardından insanlığın nüfusunda önemli bir düşüş “kaçınılmaz”.

Büyük Nüfus Çöküşü Kaçınılmaz
22 Ağustos 2024 - 14:04

British Columbia Üniversitesi’nden emekli profesör olan William E. Rees, büyüme ile sosyo-ekonomik gelişme konularında 150’den fazla hakemli makalenin yazarı. Yıllarca süren çalışmalarının bir sonucu olarak “ekolojik ayak izi” ifadesini ortaya atan kişi olarak da kabul ediyor.

Rees, yeni bir çalışmada sürdürülemeyen kaynak tüketimimizin ve katlanarak artan nüfus artışının “modern teknoloji-sanayi toplumunu ileri düzeyde aşırı tüketim durumuna ittiğine” dair yeni bir uyarıyla geri dönüyor. Bu nedenle, dünyanın bu yüzyılda küresel bir ekonomik gerileme ve nüfus azalması yaşamasının “kaçınılmaz” olduğuna inanıyor.

Her şey, sürekli ekonomik büyüme yaratmak amacıyla modern tekno-endüstriyel bir toplum olarak durmaksızın tükettiğimiz sınırlı kaynaklara bağlı.

Sınırsız bir dünya mümkün mü?

Rees, Homo Sapiens dahil olmak üzere tüm hayvan türlerinin yaşam alanlarının kritik bir noktaya ulaşana kadar büyümeye ve üremeye doğal olarak eğilimli olduğunu iddia ediyor. Eninde sonunda herhangi bir hayvanın sayısındaki bolluk, aşırı tüketime ve yaşam alanının bozulmasına yol açar. Bu da gıda kıtlıklarına, hastalıklara veya avlanmaya yol açabilir. Bu negatif tepki nüfusu etkiler ve onu yaşama alanının uzun vadeli taşıma kapasitesinin altına düşürür. Sonunda kaynaklar yeniden dolar ve yaşam alanı kendini onarmaya başlar. Böylece döngü tekrar eder.

Büyüme Saplantısı ve Kapitalizm

Ancak insanlar kendilerini karmaşık bir durumun içinde buldular. İnsanlık, özellikle 19. yüzyıldan itibaren fosil yakıtların gücünü kullanmayı başardığında eşi benzeri görülmemiş bir gıda ve kaynak bolluğu dönemini başlattı. Bunu bir küresel nüfus patlaması izledi. Son 200 yılda nüfus, 1 milyardan 8 milyara çıktı.

Artık bu fosil yakıtların miktarı tükenmeye başlıyor ve yakın zamanda da yenilenmesi mümkün olmayacak. Eş zamanlı olarak fosil yakıtların aşırı kullanımı gezegeni onarılamaz biçimde değiştirdi.

“Fosil yakıtların yarattığı bolluk, Homo Sapiens’in ilk defa küresel nüfus artış-düşüş döngüsünü deneyimlemesini sağladı. Bu döngü ‘tek seferlik’ bir döngü çünkü potansiyel olarak yenilenebilir kaynakların ve yenilenemeyen kaynakların bol stokları büyük ölçüde tükendi. Döngü fosil yakıtlar sayesinde meydana geldi bu nedenle aynı döngünün tekrarlanması mümkün değil.” şeklinde açıklıyor Rees.

Rees, “Homo sapiens sanayileşmeyi seçerek farkında olmadan geçiciliği taahhüt etmiş oldu. Endüstriyel varlığımızı sağlayan sınırlı kaynakların kaçınılmaz olarak yetersiz kalacağı, kendi kendini sonlandıran bir yaşam biçimini benimsedik.” diyor.

Bir dizi başka çalışma, küresel nüfusun gelecek yüzyılda azalacağını öngörüyor. 2020’de The Lancet’te yayımlanan büyük bir araştırma, küresel nüfusun önümüzdeki birkaç on yılda büyüyeceğini ve 2064’te yaklaşık 9,7 milyar insanla zirveye ulaşacağını, ardından 2100’de 8,8 milyara düşeceğini ileri sürdü. Nüfus yüzyılın sonuna kadar 6 milyar kişiye kadar düşebilir.

Rees, kaynak aşımının ve bunun sonucunda ortaya çıkan “nüfus ıslahının” ortalığı karıştırabileceğine inanıyor. Sorun kontrol edilmediği takdirde milyarlarca insana “mal üretiminin azalması, kitlesel işsizlik, parçalanmış tedarik zincirleri, düşen GSYİH, azalan kişisel gelir, aşırı yüklenilmiş sosyal hizmetler” şeklinde sorunlar getirme potansiyeli taşıyor. En kötü senaryoda tamamen toplumsal bir çöküş yaşanabilir. Her iki durumda da nüfusta bir düşüş yaşanması muhtemel.

Libya sel felaketi Eylül 2023

Rees, “Sanayi yüksek teknolojisinin bol, ucuz enerji ve zengin kaynak rezervleri olmaksızın ne kadarının varlığını sürdürebileceği belirsiz; çünkü kaynakların çoğu çıkarılmış, kullanılmış ve tükenmiş olacak. Muhtemelen en iyi senaryo ile geleceğin enerji kaynağı yenilenebilir enerji olabilir. Ancak insan kasları, öküzler, katırlar ve mekanik su değirmenleri ile rüzgâr değirmenleri ile desteklenmiş bir şekilde.” diyor.

“En kötü durumda ise hayatta kalan milyarlarca insan Taş Devri yaşam tarzlarına geri dönüşle karşı karşıya kalacak. İnsanlığın geleceği buysa, hayatta kalacak olanlar şehirli entelektüeller değil bu tarz bir yaşama daha önceden uyum sağlamış kırsal yoksullar ve yerli halkların kalan kesimleri olacak.” diye ekliyor Rees.

Peki karşı karşıya olduğumuz bu acı kadere karşı ne yapabiliriz? Rees daha önce ekolojik ayak izimizi azaltarak ve sürekli maddi büyüme hayallerine son vererek düz bir felaketten kaçınabileceğimizi savundu. Ancak son makalesinde pek iyimser görünmüyor.

Rees çıkarımlarını, “Zeki bir toplumsal türün sınırlı bir gezegende potansiyel olarak tehlikeli genişleme eğilimlerini kontrol etmek için kültürel düzenlemeler geliştirmesi beklenir. Ancak oldukça şaşırtıcı bir şekilde tam tersi durum söz konusu.” 

“En iyi senaryoda, bu geçiş tamamen milyonlarca (belki de milyarlarca?) insanın gereksiz acı çekmesini engellemek için yönetilebilir. Ancak bu, kendi sorununun farkında olmayan bir dünyada gerçekleşmiyor- ve gerçekleşemez.”

Kaynak: Rees, W. E. (2023). The Human Ecology of Overshoot: Why a Major ‘Population Correction’Is Inevitable. World, 4(3), 509-527.

Dünyalılar

YORUMLAR

  • 0 Yorum