Cellâtlara Bile Korku Salan, Padişah Katili Kara Ali Kimdir?

Osmanlı Devleti her haliyle tüm dünyayı hayrete düşürmüştür. Yapılan araştırmalarda çıkan sonuçlarla şaşırmaya devam edeceğimiz de kesin.

Cellâtlara Bile Korku Salan, Padişah Katili Kara Ali Kimdir?
18 Mart 2019 - 10:08
İnsanlara, hayvanlara ve tüm canlılara gösterdikleri merhametleriyle bizleri kendilerine hayran bırakan Osmanlı, dehşet veren cellatlarıyla da şüphesiz herkese korku salıyordu.

Cellatlar, hükmü verilen kişileri öldürmekle görevlendirilmiş kimselerdir. Sıradan insanların boynunu kılıçla, askerlerin boynunu özel baltayla; devlet adamları ve padişahları ise asar ya da yay ipiyle boğarlardı.

Bu tür kan donduran vahşetlere herkes dayanamaz. Bu yüzden özel olarak yetiştirilen sağır ve dilsiz kişiler bu görevi üstlenirdi.

Cellat başı Kara Ali’de Kim?


Cellatbaşı Kara Ali


Cellatlara bile korku salan Kara Ali, kendi döneminin en acımasız celladıydı. IV. Murad’ın has celladıydı.

Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Kara Ali’den sıkça bahsetmiştir. Bunlardan bir tanesine isterseniz göz atalım.

“…Neuzubillâh, çehresinde nur kalmamış zehir gibi bir adamdı. Yaz-kış kolları sıvalı, baldır bacak çıplak; göğsü bağrı açık gezerdi. Suçlu, masum, genç, ihtiyar, haydut, vezir, Alim, Müslüman, Hristiyan, kadın, erkek ayırt etmezdi. Onun için yalnızca kement geçirilecek boyun, satır çalınacak ense vardı… Hatta birçok defalar idam ettiği adamın kim olduğunu bile sorup, öğrenmeyi merak etmemişti. Amiri olan Bostancıbaşı’nın “boğ !” dediğini boğar, “vur !” dediğinin başını uçururdu… Sokağa çıktığında, sağ omzundan çaprazlama asılmış bir yalın kılıç sallanır, kuşağının bir kenarında da yağlı kemendi görünürdü. Bazen bu korkunç görünümünü kerpeten, burgu, çivi, buhur fitili, deri yüzecek ustura, demir tas ve ayak kıracak çekiçler gibi işkence aletleri tamamlardı. Ustura ile kazınmış başında da kırmızı keçeden cellat külahı bulunurdu.”

Kara Ali’yi Diğer Cellatlardan Ayıran Şey Neydi?


Kara Ali ve Hamal Ali


Kara Ali, yamağı Hamal Ali ile bir padişah (Sultan İbrahim), 10’dan fazla sadrazam ve bir o kadar da vezir ve paşayı öldürmüştür. Hatta aralarında önce asıp sonra da üzerine taş bağlayarak denize attığı ünlü şair Nefi de vardır.

Bunlar Kara Ali için günlük sıradan işlerdi. Ama konu bir padişaha gelince işler hiç de tıkırında ilerlemiyordu.

Kara Ali’nin hayatı boyunca yapmak istemediği tek görev: Deli lakabıyla tanınan Sultan İbrahim’i öldürmek idi.

Hatta birkaç sefer kaçma teşebbüsüne girse de sadrazam tarafından yakalanıp tekrar geri getirilmiştir.

Bu olayı Kara Ali hakkında Ağustos 1952’de, Resimli Tarih Mecmuası’nın 32. sayısında, Ahmet Refik Altınay, “Osmanlı tarihinin korkunç siması: Cellat Kara Ali” başlıklı bir yazı da anlattı.

İşte Sultan İbrahim’in öldürülüş sahnesi…



“…Cellat Kara Ali’nin en mühim eseri, Sultan İbrahim’in katliydi. Kara Ali; şeyhülislam, Sadrazam Sofu Mehmet Paşa, kazasker ve şakirdi Hamal Ali ile hep birlikte, Sultan İbrahim’i boğmaya gittikleri zaman, sanatında ilk defa büyük bir zaaf göstermişti. Kara AliIV. Murat zamanından beri vezirler kesmiş, şeyhlerin boynunu vurmuş, devletlûler boğmuştu; fakat padişaha el uzatmaya cesaret edemiyordu. Sultan İbrahim, perişan ve müteessir, ağlıyor feryat ediyordu. Kara Ali, kimsenin haberi olmadan sıvışmıştı. Sadrazam elinde değnek, onun peşinden koştu: “Bre kani şol melûn!” diye bağırıyordu. Fakat Kara Ali, kelleleri bir vuruşta uçuran emektar cellat, bu cinayeti irtikâp edemiyordu. IV. Murad’ın has celladı, sadrazamın ayağına kapandı, ağladı: “Devletlû, beni katl eyle, havf ile ra’şeden elim ayağım tutmaz” dedi. Bütün vücudu titriyor, sadrazama ağlaya ağlaya yalvarıyordu. Kara Ali yalvardıkça sadrazam değnekle yüzüne gözüne vuruyor, mütemadiyen, “Bre melûn! İşin gör!” diye bağırıyordu. Nihayet Kara Ali, şakirdi ile beraber, Sultan İbrahim’in mahpus olduğu odaya girdi, feryatlar ve gözyaşları içinde Sultan İbrahim’i boğdu. Cellatlıkla temayyüz eden Kara Ali, kalbinde zayıf bir merhamet noktası bulunduğunu göstermiş, bu cinayeti irtikapta teehhür ettiği için müftii enâmın ve sadrazamın itabına duçar olmuştu.”

Sultan İbrahim’in Boğdurulmasından sonra Kara Ali son bir kez can aldı.

Kara Ali’nin Cinci Hocaya Sorgusu



“…Kara Ali’nin son icraatı pek yerinde olmuştu. Koca cellat, Cinci Hoca’yı korkutacak, topraklara gömülü altınlarını, güğümlerle filorinlerini meydana çıkaracaktı. Cinci paralarını muttasıl inkâr ediyordu… Kara Ali, kemali vakar ile Cinci’nin hapsedildiği odaya girdi. Hocanın beti benzi atmıştı. Kara Ali hiç itidalini bozmadı. Odanın ocağına iki taş koydu. Kamış, aşık ve daha sair işkence aletlerini de meydana döktü. Cinci’ye mülayemetle yaklaştı: “Söyle efendi sultanım söyle! Bu tedarikler sultanım içindir” dedi. Cinci Hoca şaşırdı, paralarını bir türlü söyleyemiyordu, muttasıl ağlıyordu. Nihayet duvarlarda, merdiven altlarında gömülü çil akçalarını, halisülâyâr altınlarını söyledi. Kara Ali’nin bu hizmeti son ve nafi bir hizmetti: Bu akçalarla askerin ulufesi verilecek, Cinci parası, zûyuf akçadan, Çingene akçasından başka bir şey görmeyen İstanbul piyasasında büyük bir rağbet görecekti. Kara Ali bu son vazife ile mesleğini tetviç etti; fakat o sene kendi de, zelil ve hakir, kurbanlarının yanına gitti.”

Bu içerik AliBecermen.com sitesi tarafından üretilmiştir.


alibecermen.com

YORUMLAR

  • 0 Yorum