Çirkin Amerikalı: Trump Abdurrahman Dilipak yazdı
"Çirkin Amerikalı" deyimi, ilk olarak 1958 yılında William J. Lederer ve Eugene Burdick tarafından yazılan “The Ugly American” adlı romanla ortaya çıktı.

Roman, Soğuk Savaş döneminde Sarkhan adını verdikleri Güney Asya'daki kurgusal, hayali bir ülkede geçen bir siyasi hicivdir ve Amerikan dış politikası ile diplomatlarının tutumlarını eleştirir. Sanırım bu romanın özellikle Trump’ın bu 2. Döneminden sonra yeniden yazılması gerekir. Kanada’yı, Grenland’ı, Panama’yı, Gazze’yi isteyen Trump’ın fincancı dükkanına giren fil gibi sağa sola saldırmasını konu alan TeoPolitik göndermeler yapan bu Amerikan icadı “Kutsal İnek”i anlatmak için en iyi dil mizah dili olsa gerek.
“Number One” şu günlerde Suudi ufuklarına bir güneş gibi doğacak!? Herhalde 11.9’da İkiz kulelerin vurulmasından Suudileri sorumlu tutup, yüz milyarlarca dolarına el koyduğu için özür dileyip, parayı iade etmeye gelmiyordur. Aksine stoklarındaki eski model füzeleri kakalayacak bir ülke aradığı için Suudilerin, BAE’nin ve Katar’ın kapısını çalıyor. Bu füzeleri kullanmaları için de gerekirse, İran, Irak üzerinden bu ülkelere birkaç füze sallarlar, böylece bu füzeleri de o ülkelere karşı kullandırılabilir. Bu ülke Yemen de olabilir mesela. Ya da bir başka ülke. Gelen haberlere göre, Çine karşı rekabet edebilmek için Arab sermayesinin yeni yatırım üssünün ABD olmasını istiyor. ABD’de ayrıca daha önce Tayvan, Honkong , Kore ve Çin’deki istihdam gerektirmeyen yüksek teknoloji ürünlerinin bu bölgede üretilmesini sağlayabilir. Yani oralardaki tesisleri buralara taşıyabilir. Muhtemelen bunları konuşacaktır. Ve tabi Filistin, Suriye, Kudüs konusunu da ele alacaklardır.
Bu “Çirkin Amerikalı”, Kudüs’ten sonra Müslümanlar için kutsal değerler taşıyan Arap yarımadasında ve Arz-ı Mev’ud coğrafyasında var olmak ve bu coğrafyadaki ülkelerin rejim, yönetim ve sınırlarını yeniden düzenlemek istiyor. Şam Trump için en az Gazze kadar önemli.
Trump’u n ajandasında TeoPolitik konular da var tabi. Mesela Necefte Arab Şiasını örgütleyerek “Kutsal Şia devleti”ni kurmak. Hem İran’ın elinden İmameti almak, hem yerine kendisinin çerçevesini çizeceği yeni bir merkez kurmak. Özellikle Mehdi-Mesih konusunda ABD bu bölgede aktif olmak istiyor. Bunun için İran Huzistan’ı, Bahreyn ve Irak’ın Necef bölgesinde bir süreden beri aktifler. Trump’un bu ziyaretinden sonra Katar da artık Dahlan senaryosunun ana aktörlerinden biri olacağa benziyor. Bu arada Katar-Azerbaycan arasındaki ilişkiler de artarsa şaşmamak gerek.
Sözünü ettiğim “Çirkin Amerikalı” kitabı özellikle ABD’li diplomatların ve yardım görevlilerinin yerel kültürleri anlamadan, kibirli ve duyarsız davranışlar sergileyerek olumsuz bir imaj yarattığını vurgular. Bu kişiler, genellikle maddi güç ve teknolojik üstünlükle övünen, ancak yerel halkın ihtiyaçlarına ve değerlerine kayıtsız kalan karakterler olarak tasvir edilir. ABD yönetimi Vietnam bozgunundan sonra bu konuda ciddi ilerlemeler kaydetti. Artık hem daha iyiliksever gözüküyorlar, hem de daha vahşiler. Düne kadar "Çirkin Amerikalı", kaba, kültürsüz, kendini üstün gören ve başka toplumlara saygısızlık eden Amerikan aklının garabetini ifade etmek için kullanılsa da, Trump sonrası durum çok daha vahim, patolojik bir hal aldı.
Trump’ın ne zaman ne yapacağı belli değil. Tutarlı, dengeli bir politikası yok. Düne kadar Netenyahu ile can-ciğer olan Trump bir anda ters döndü. Rusya, Çin ve Hindistan ile yarın ilişkiler ne olur belli değil. Vatikan, AB, NATO, BM ilişkileri de öyle. Onun hayal dünyasındaki en önemli ülke Türkiye gibi gözüküyor. Onun kafasındaki senaryoların hemen hepsinde, bütün yollar Türkiye’ye çıkıyor. Trump’u artık tanıyoruz. Kim Trump’la iş tutmaya kalkarsa, görünen o ki, onlar kendi ülkelerinin hakları ile karşı karşıya gelir ve iktidarlarını kaybedebilirler. Trump’a hayır diyen hükümetinin de başı bu “deli” ile belaya girer. Bu adam kendi beyaz bir “köle tüccarı”, muhataplarını de “zenci köle” gibi görüyor. Onların “Tom Amca” karakterine bürünerek kendine itaat etmelerini istiyor. Çok ilginç bir süreç başladı. Hindistan Pakistan karşısında yenilgiye uğradı.
Tam böyle bir zamanda İsrail, ABD ve İngiltere Hindistan'ı desteklerken İran Yeni Delhi’de Hindistan'da işbirliği anlaşmaları imzalıyordu. Hindistan Pakistan karşısında başarısız olunca yardımlarına ABD yetişti ve Ateşkes istedi. Tabi, Hindistan bundan sonra uslu durmayacak, İndüs ırmağı üzerinden Pakistan’ı sıkıştırmaya başlayacak, muhtemelen Pakistandan intikamını kendi içindeki Müslümanlardan almaya çalışacak! Hindistan’ın Pakistan’a saldırısı iki “İslam”!? ülkesinin yöneticilerinin maskelerini düşürdü: Suudi Arabistan ve İran. Suudi kabe imamlarından biri, Suud halkı’nı “Ulul emr’e iteat”e çağırdı ve “eğer kral Hindistan’ın safında Pakistan’a karşı savaşın derse, ona itaat edeceklerini ve Pakistan ordusuna karşı savaşacaklarını” söyledi. Bu kafa ile yarın kral İsraille birlikte Gazze’ye saldıracaksınız” dese buna uyacak birileri var bugün Suud ulema”(!?)sı içinde. Öteki İran yönetimi! Hindistan Pakistan'a saldırırken, İranlı yetkililer Hindli yetkililerle ticari anlaşmalar yapmak için masadaydı. Bu görüşmede Hindistan’ın sadece Pakistan’a değil, İslam’a ve Müslümanlara, camilere saldırıları da gündeme gelmedi. En azından bu konuda bir açıklama ya da İslam toplumu ile bir temas olmadı. Şimdi sıra Trump’un Suudi Arabistan, Katar, BAE ziyaretinde. Trump körfezde bir Şeytan üçgeni kurmaya çalışıyor. Konu, alışverişin ötesinde, İsrail, Suriye, Yemen ve Abbas yönetiminde kurulacak bir “kukla Filistin devleti”nin tanınması. Bu arada Putin Abbas’la buluştu bile. Netenyahu şaşkın ördek gibi ne yapacağını bilmiyor. Cezire-tül Arab'da bir ipte 40 cambaz oynuyor. Şeytanın dostları birbirine girdi-girecek! Trump Arabları kandırmaya/kazıklamaya çalışırken Putin İstanbul’da, 15 Temmuz’da “ön şartsız görüşme”ye hazırlanırken, İngiltere, Almanya, Fransa bugünden Rusya’ya karşı izleyecekleri politikayı, Ukrayna konusunda gelişmekte olan olaylara karşı ne yapacaklarını konuşmaya devam ediyorlar.
İster misiniz, Putin, Zelenski’yi, Washingtondaki durumun daha kötü bir duruma soksun ve İstanbul buluşması, iki tarafın anlaşamayacakları konusunda anlaştıkları bir buluşma olsun! Putin kendi başına bir karar verecek de, zavallı Zelenskyi bu görüşmede ne yapsın, deli Trump’a ne anlatacak, “akıllı”(!?) Avrupalılara ne diyecek. Garib, acar Papayı bu durumda kim dinler!?
Ah, ah! Bize ne oluyorsa, bölgede bunlar olurken, biz Pakistan'a Dron gönderirken, bir yandan da Bakü’de Ankara’dan giden yetkililer İsrail’le Suriye ve Türkiye’nin Suriye'deki askeri varlığı ve PYD konusunu ile 3. Kez görüşüyorlardı. Artık bugün olmayan PKK bir kongre ile kendini feshettiğini açıkladı bu arada. DEM’liler, PKK sempatizanlarına, PYD’nin Suriye'de elde ettikleri başarının bir benzerini Türkiye’de gerçekleştirmek için silahlarını dağda bırakıp, düz ovada siyaset yapmaya çağırıyorlardı. Yani askeri yoldan elde edemedikleri, siyaset yolu ile elde etmek için yeni bir strateji ile hareket edeceklerini ilan ediyorlardı. Sanırım Erdoğan Trump görüşmesinde bu ve daha birçok konu masada olacak. Bunları daha önce yazdım aslında.
PKK geldiği gibi sırları ile birlikte gidiyor. Kimsenin yaptığı yanına kar kalmayacak! Bir de “İlahi Adalet Divanı” var. Kiramen katibin her şeyi kaydetti. “Haklı olmak, kimseye haksızlık yapma hakkı vermez” bir de! PKK’yi terhis edenler PYD ile yola devam edecekler herhalde. “Eskiyi unut, Yeni yolu tut”.. Bu hikaye Ankara’da başlayıp, Ankara’da bitmedi. Washington, Telaviv, Paris, Şam, Moskova, Atina, Sofya Londra, Berlin vd. başkentleri unutmamak gerek. Her son yeni bir başlangıçtır aslında, dikkat etmek gerek. BU HESAP BURADA KAPANSA DA, KAPANMASA DA, bundan sonra ne olacağını yaşayarak öğreneceğiz. Çünkü halk bu “oyun”a katılmıyor. Senaryoyu kim yazdı ise, oyuncuları kim seçti ise, herkes rolünü oynuyor. PKK konusunda birileri konuşuyor, anlaşıyor, halk her zaman olduğu gibi seyirci. Bir çok rivayet dolaşıyor ortalıkta. Sonuç ne olursa olsun, 40 yıldır dökülen bir kan var, gözyaşı var, çalınan alın terleri var, var da var. Burada ister af çıkarttın ya da çıkartmayın, bu 40 yılın hesabının görüleceği bir gün var, bir yer var. Kim ne yaptı ya da yapması gerekirken yapmadı ise, zerre miktar iyilik ya da kötülük o hesapların sorulacağı, evet tekrar uyarıyorum; BİR İLAHİ ADALET DİVANI VAR! Zalimler için yaşasın cehennem! Zalimin de Mazlumun da ne ırkı, ne cinsiyeti sorulur!. Zalimlerin hepsi tek makama hizmet ederler, o da Şeytan’dır. Onlar Şeytanın varisleridir.
Dikkat! Çok kritik günlerden geçiyoruz. Trump Netanyahu Gazze’lilere, Filistinlilere karşı, onları yola getirmek için sopa olarak kullanmaya hazırlanıyordu, şimdi döndü, Filistinlileri, Arabları Netenyahu’yu yola getirmek için sopa olarak kullanmaya hazırlanıyor. Tanıyacağını söylediği Filistin devleti, senaryosunu Siyonist Dahlan’ın, Trump’ın damadı Kushner ile birlikte çizdikleri Filistin devleti. Eğer Trump’un bu lanetli planı gerçekleşecek olursa, bundan sonra Gazze katliamını Dahlan’ın çocuklarına + Abbas’ın çocuklarına bırakacak. Siyonistler çok yoruldu ve yıprandı, şimdi Arab’ı Arab’a, Müslüman’ı Müslüman’a kırdırması gerek. Bakarsınız yarın Türk-Fars, ya da Fars-Arab savaşı da çıkartır, Arab’ı Arab’a da kırdırır!.
Aman dikkat, hiçbir Müslüman böyle kanlı bir Şeytanî planın ucuz figüranı olmamalı. Bir Şii-Sünni Mehdi hesaplaşmasına dikkat. Her İslam ülkesi, önce kendi içinde barışı tesis etmeli ve kendi arasında birlik olmalı. Bu dağınıklıkla zalimlere karşı direnmemiz zor. “Kendisi himmete muhtaç bir dede, neredeki gayrına himmet ede”. Kendi içinde çatışan bir yönetim, nasıl başkaları için barış sağlayabilir ki! Dostlar alışverişte görür. BOP’a eş başkan oluruz, 20’den fazla devletin sınır, rejim ve iktidar yapılarını “uluslararası sistem”in taleplerine uygun bir biçimde, ama Gazze için bile İslam ülkelerini bir araya getiremez, D8 için bile bir lobi oluşturamayız. Suriye konusunda geldiğimiz yer ortada: Halkın bilgisi dışında Bakü’de, Suriye ve PYD konusunda İsrail’le masaya oturuyoruz!
Bugünlük de bu kadar. Selam ve dua ile.
Abdurrahman Dilipak
YORUMLAR