Cumhurbaşkanı'na "insanlık görevi" hatırlatması

"Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama" nedeniyle cezaevinde yatmaları hayati sakıncalar yaratan insanlar, yetersiz tıbbi destek nedeniyle hayatlarını kaybederlerse, kusura bakmasın ama bunun sorumlusu bizzat devleti yönetenler olur.

Cumhurbaşkanı'na "insanlık görevi" hatırlatması
07 Eylül 2023 - 07:49

Türkiye Cumhurbaşkanı, kişisel intikam duygularıyla mahkûmları cezaevlerinde ölüme terk eden bir insan olarak tarihe kaydedilir

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Madımak Oteli'nde 33 kişinin yakılarak öldürülmesinden sorumlu bir katili daha affetti.

Böylece Erdoğan'ın affettiği Madımak katillerinin sayısı 2'ye çıkmış bulunuyor.

 

Gerçekte affettiği katil sayısı ise üçe çıkıyor, çünkü Saadet Partili sandık görevlilerini öldüren katili de "kocama" gerekçesiyle affetmişti.

Erdoğan, Madımak Oteli katillerinden ikincisini affederken "sağlık durumunu" gerekçe gösterdi.

Sağlık durumları cezaevinde yatmaya uygun olmayan mahkûmların affedilmesi de zaten "insani" bir durum.

Çünkü en temel insan hakkı, yaşama hakkıdır ve başkalarının yaşam hakkını ortadan kaldıran katillerin bile böyle bir hakkı vardır.

Bu durumda Cumhurbaşkanı'nı "bir katili affetti" diye eleştirmek doğru olmaz, çünkü "sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebeplerine bağlı olarak" mahkûmları affetme yetkisi var ve zaten bu bir yetkinin ötesinde "insanlık görevi" de sayılmalı.

Ancak genel tutumuna bakarak Cumhurbaşkanı'nın af yetkisini kullanırken "insani gerekçelerle hareket ettiğini" ne yazık ki söyleyemiyoruz.

Çünkü affedilen katil ile aynı koşullar altında cezaevinde yatan çok sayıda mahkûm var ve Cumhurbaşkanı onlar için bu yetkisini kullanmıyor.

 

Bu yılın başında Adalet Bakanlığı sürekli hastalık ve kocama halleri bulunan hükümlülerin durumlarının tespit edilmesi için bir genelge yayımladı.

Adli Tıp, bu durumdaki mahkûmları inceledi ve bazılarının "kocama hâli bulunduğunu", bazılarının da "kronik hastalık" sorunu yaşadıklarını tespit etti.

Adli Tıp'ın kronik hastalık ve kocama hâli tespit ettiği mahkûmlar arasında 28 Şubat Davası'ndan hüküm giyen eski generaller de var: Çetin Doğan (83), Fevzi Türkeri (82), Yıldırım Türker (82), Cevat Temel Özkaynak (78), Erol Özkasnak (77).

Adli Tıp raporlarına göre bu kişiler cezaevinde tek başlarına yaşamlarını sürdürebilecek durumda olmayan kişiler.

Ancak Erdoğan bu kişileri affetmiyor.

Mahkûmlar arasında ayrımcılık yapıyor, siyaseten akraba olduğu katilleri affederken, diğer mahkûmları görmezden geliyor.

İnsan Hakları Derneği'nin verilerine göre şu an cezaevlerinde 651'i ağır olmak üzere bin 517 hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor.

Sayı bunun çok üzerinde olabilir çünkü hatırlarsınız belki eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bile Adli Tıp Kurumu'nun, hasta mahkûmlara rapor vermek konusunda gönülsüz tutumunu "çok rahatsızım" diyerek eleştirmekten çekinmemişti.

Yaşamını cezaevinde kendi başına sürdüremeyecekleri tıbbi raporlarla kanıtlanmış kişileri bile isteye hapiste tutmaya devam etmek, insani tutum ve davranışlarla bağdaşmaz.

"Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama" nedeniyle cezaevinde yatmaları hayati sakıncalar yaratan insanlar, yetersiz tıbbi destek nedeniyle hayatlarını kaybederlerse, kusura bakmasın ama bunun sorumlusu bizzat devleti yönetenler olur.

Türkiye Cumhurbaşkanı, kişisel intikam duygularıyla mahkûmları cezaevlerinde ölüme terk eden bir insan olarak tarihe kaydedilir.

Recep Tayyip Erdoğan, adının gelecekte böyle anılmasını umursamıyor olabilir çünkü belli ki o cenahta "dava" için katil olanlar bile makbul kabul ediliyor.

Ama ben yine de "tebliğ görevimi" yerine getireyim, "kul hakkı" meselesini de aklının bir köşesinde tutsa iyi olur; o hesabı vermek bildiğim kadarıyla çok zor olacakmış çünkü.

* * *

Oynatmaya az kaldı!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a göre hayat pahalılığının nedeni psikolojikmiş.

Erdoğan'a göre psikolojiyi bozanlar:

1 – Türk siyasetindeki kifayetsiz ve muhteris iklim.

2 – Türkiye'nin hayrına fikirler ortaya koyan aydın sayısının azlığı.

3 – Fahiş fiyatlar isteyerek enflasyonla mücadeleyi engelleyenler.

4 – Fiyatlama güdüsü.

Bütün bunlar Cumhurbaşkanı'na göre "sorunun ekonomik değil psikolojik olduğuna işaret ediyor"!

Bunu okuduğuma sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.

Sevindim, artık dış güçleri saymadığına göre onların bileği bükülmüş, ekonomimizi karıştırıp fiyatları yükseltemiyorlar.

Üzüldüm, memleket şizofren dolu!

Bir kişilik bölünmesi içinde yaşıyoruz. Aslında son derece ucuz olan ürünleri pahalı zannediyor ve sonra bundan yakınıyoruz.

Doğrusu kafam da karıştı ama benim kafam mı karışık, Cumhurbaşkanı'nın kafası mı karışık, yoksa konuşmalarını yazan danışmanların mı kafası karışık, karar veremedim.

Çünkü konuşmasında aynı paragraf içinde şunu da söylüyor:

"Allah'ın izniyle enflasyonu da dize getireceğimize tüm kalbimizle inanıyoruz. Döviz kuru, enflasyondaki yükseliş fiyatları doğrudan etkiliyor."

Allah'ı bu konuda yardıma çağırmak elbette inançlı insanlara huzur verir ama göklerden gelen bir ses olsa, o da şunu söyleyebilirdi gibi geliyor bana: Önce sen gerekenleri yaptın, sana verdiğim aklını kullandın mı ki benden yardım bekliyorsun?

Neyse teolojik bir tartışmaya girmek niyetinde değilim.

"Döviz kuru ve enflasyondaki yükseliş fiyatları doğrudan etkiliyor" önermesine takıldım.

Döviz kuru Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtiğimizde 5 lira bile değildi, şimdi niye 27 lira civarında geziniyor?

Döviz kuru niye durduk yerde arttı, hani "yetkiyi bu kardeşimize verdiğimizde" her şey güllük gülistanlık olacaktı?

Enflasyon artışı ile bunun arasında bir bağlantı var mıdır?

Var ise bunu engellemek kimin göreviydi?

Kendisini bizlere "iktisatçıyım" diye tanıtmamış mıydı?

Yoksa diploma, akademinin dış kapısından mı alındı?

Böyle çılgın sorular kafamda dönüp dururken bir de baktım, psikolojim bozulmuş; şarkı söylüyorum: Oynatmaya az kaldı, doktorum nerde?

Recep Tayyip Erdoğan, 5 Eylül'de Kabine Toplantısı'nın ardından açıklama yaptı.

* * *

Hafize Hanım aynı fikirde değil

Geçtiğimiz ay son 18 yılın "en pahalı Ağustos ayını" yaşadık.

Bitti diye sevinmeyin, önümüzdeki günlerin iyi olması "Allah'ın iznine" bağlı ve bu izin kolayca çıkacak gibi görünmüyor.

Merkez Bankası'nın Ağustos Ayı Fiyat Gelişmeleri Raporu'na göre enflasyonu arttıran faktörler şunlar: Vergi artışları, yönetilen fiyatlardaki ayarlamanın Temmuz'dan sarkan etkisi, TL'deki değer kaybı, enerji (elektrik, gaz, benzin, mazot vs.) fiyatlarındaki artış.

Gördüğünüz gibi "delilik" bu listede yer almıyor, Merkez Bankası Başkanı Hafize Hanım ile Cumhurbaşkanı farklı düşünüyor.

Hatta Hafize Hanım'ın raporuna göre fiyat artışlarının baş sorumlusunun Cumhurbaşkanı'nın geçmişte aldığı kararlarla yarattığı ekonomik ortam olduğu da görülüyor.

Neyse, ben araya girmeyeyim, sonra araları bozulursa benden bilmesinler.

Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan

Mehmet Y. Yılmaz

@MHMTYKPYLMZ[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum