Deva ve Gelecek'e zor soru!..

Aynı soruyu MHP ve İYİ Parti’ye.. CHP ve HDP’ye sormuyorum, zaten onlar safını başından belli etmişti.

Deva ve Gelecek'e zor soru!..
29 Haziran 2021 - 08:07

Ama onların içinde de bu işten rahatsızlık duyanların varolduklarını biliyorum. Deva ve Gelecek’in şahsında herkese, hatta her örgüte ve her nefse yöneltilen bir soru! Bu iki partinin adını öne çıkarmam, yakınlık ve uzaklık meselesi değil, iktidar partisinden ayrılan iki YENİ oluşum olmasından; geçmiş ve gelecek davasında bugüne dönük bir politika arayışına yönelik bir sorgulama için. Evet anlatacağım konularla ilgili neden batının dayatmalarına karşı bir karşı görüş belirtmezler. Biliyorsunuz, İstanbul sözleşmesi gibi CoVID konusunda da karşı görüşleri yoktur bunların.

Geçen gün “AB’de LGBT savaşı!” diye bir haber vardı. Aslında bu savaş Türkiye’de de var. Mesela TGC’de var. Beni bu yüzden ihraç etmek istiyorlar, ama mesela FETÖ’den yurtdışına giden ya da cezaevindekilerin üyeliklerine dokunmuyorlar. Kaldı ki, savcılıkta birçok suç duyurusuna takipsizlik verildi. AK Parti, KADEM suç duyuruları ile ilgili açılan davalar sonuçlanmadı değil, hâlâ başlamadı!

AB ile ilgili haberin konusu şuydu: Macaristan’da 18 yaşından küçükleri eşcinselliğe ve cinsiyet değişikliğine “teşvik etmeyi” yasaklayan yasal düzenlemeyi eleştiren Hollanda Başbakanı Mark Rutte’ye Macaristan Adalet Bakanı Judit Varga sert tepki gösterdi. Hollanda Başbakanı Mark Rutte’ye, Facebook hesabından yaptığı paylaşımda, Rutte’nin, “eski sömürgeci kibriyle” konuştuğunu dile getirdi. Biliyorsunuz konu sadece AB içinde tartışılmıyor. Kanada da tartışılıyor, ABD’de. Hatta Vatikan’da da. Biden LGBT’ye özgürlük tanımayan ülkelerle ilişkilerini bu anlamda gözden geçireceklerini söylemişti. Varga, “Yaşadığım sürece tüm gücümle Macarların ne Rutte ne de bir başka sömürgeci önünde diz çökmemesi için mücadele edeceğim” ifadesini kullandı.  Rutte, bugün yaptığı açıklamada, söz konusu yasanın, eşcinselliği pedofili ile karıştırdığını belirtip, Macaristan’ın, yasayı geri çekmesi, aksi takdirde Avrupa Birliğinden (AB) ayrılması gerektiğini söylemişti.  AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen yaptığı açıklamada, “Bu Macar yasası utanç verici. Sadece cinsel yönelim temelinde ayrımcılık yapmakla kalmıyor, aynı zamanda AB’nin temel değerlerine de aykırı. Bu konuda taviz yok” değerlendirmesinde bulunmuştu. 

Tartışmanın Türkiye boyutunda başka şeyler de oluyor. Mesela; Tıp fakültesi öğrencilerine, Hipokrat Yemini’ne sonradan eklenen ve uluslararası tıp dünyasında tartışma konusu olan “cinsiyet, etnik kimlik ve cinsel yönelim ayrımı yapılamayacağı” ifadesini çıkararak yemin ettiren Sakarya Üniversitesi, LGBT lobisine destek veren Türk Tabipleri Birliği ile CHP tarafından hedefe alındı. Buna karşı kimseden ciddi bir tepki gelmedi.

Bakın bu tartışma, “kadına şiddet”le maskelenmeye çalışılan, aileyi hedef alan İstanbul sözleşmesi, Lanzarotte çerçevesinde “Birey”, “toplumsal cinsiyet”, “Cinsel deneyim”, “Cinsel yönelim”, “Cinsel tercih” “Gender tartışması”nın bir parçası.

Bakın, bu tartışmalarda “bizden” hemen hemen hiç kimse sesini çıkarmıyor. Açıkça savunmasalar da, bu gibi olaylar karşısında CHP’yi eleştirseler de batıya laf dokundurmuyorlar. Mesela açıkça bu rezalete karşı çıkanların yanında yer alamıyorlar.

Aceba hangi partiden kaç milletvekili Sakarya Üniversitesi’nin tavrını destekledi! Ya da hangi parti görüş açıkladı. Bu konuda CHP ve HDP daha dürüst“!” batıl da olsa duruşlarını savunuyorlar.

Mesela, AK Parti, MHP, İYİ Parti, AK Parti’den ayrılan DEVA ve Gelecek Partisi Macaristan’ın mı yanındalar, Hollanda’nın mı yanındalar. Biliyorum, Cumhurbaşkanının “Çekildik” sözü dışında İstanbul sözleşmesi konusunda bu partilerden hiç biri bu konularda cesaretle bir şey söyleyemiyor.

Söz konusu ABD, AB olunca kimse “zülfi yâre dokunmak”, ya da mayınlı tarlada top koşturmak istemiyor. Detaya girmeden, kısık sesle İstanbul sözleşmesine destek veriyorlar. Batıyı eleştiremiyorlar, çünkü ABD ve AB’de para var ve Türkiye’ye demokrasi getirecekler ya (!). Bize karşı bir şey söyleyemiyorlar, çünkü ufukta seçim var, vatandaşın elinde de bir OY var. Bu konularda yüksek sesle konuşan CHP, HDP ve FETÖ’cüleri gösterip, güya “ölümü gösterip, hastalığa razı etmek ister” gibi, “bize destek vermezseniz, bak sonra onlar gelir, o zaman aklınızı kullanacak ve mecburen bize razı olacaksınız” mı demek istiyorlar sanki! Öte yandan; sesinizi çıkarmaz, ehveni şer’e razı olursanız, o ehven olan güçlenir ve zaman içinde bakarsınız boynuz kulağı geçmiş. Bir haksızlığa karşı çıkarsak, umulur ki Allah (cc) onların oyununu bozar ve bizi esenliğe çıkarır. Zaten haklıya sahip çıkar, haksızlıklar karşısında susanlardan olmaz isek, yani adil şahidler olur ve bir topluluğa olan düşmanlığımız bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmeyecek olursa, sonuçta ehven-i şer dediklerinize daha çok sahip çıkmış olacağız ve el emin sıfatını hakkedecek olursak, karşı taraftaki erdemli insanlar için bir hılful fudul ve müellefetül gulub görevi yapmış olacağız. Dolayısı ile erdem kazanacak ve Allah’ın yardımı bize ulaşacak. Ama fırkacılık yapanların kurguladıkları dünyada erdeme yer yok. O zaman da Allah’ın yardımı gelmeyecek, aksine Allah onların işlerini sarp dağlara sardıracaktır.

Biliyorum, birileri için “değersiz, zamansız, can sıkıcı sözler” söylüyorum. Onların kurtarıcı liderleri, örgütleri, kutsal ideolojileri, manevi koruyucuları, zor elde edilen makamları, kazanımları, edinimleri vardır. Onlar “ıslah ediciler” ve onların gözünde ben “bozguncu”yum. Karar sizin.

Kuşkusuz ben de insanım ve yanılabilirim. Sonunda kimsenin adamı değilim. Kalemim de kiralık değil. Bir  konuda ötekilerden birinin bir söz ya da işini eleştirirse, “bizden biri” de o söz ve işi söylemiş ya da yapmışsa eleştiririm. Adil şahid olmanın gereğidir bu. Bizden birinin doğru söz ve işini desteklediğim gibi, ötekilerden birinin doğru söz ve işini de desteklerim. Kimsenin “ahval-i şahsiyeye müteallik meseleleri” ile alıp veremediğim yok. Ucu insanlara, kamuya dokunuyorsa, o kim olursa olsun onunla hesabım var. Hesaplaşırken bile sadece ceza değil, onu dünya ve ahiret ölçeğinde kazanma çabam merhametimin gereğidir ve merhametin öfkemden büyük olmalıdır.

Ha! Sahi, şu “AKP’nin Papatyaları” davasında, hadi AK Partililer konuşamadı, muhalefetteki diğer muhafazakarlar, “Basın özgürlüğü”, ”İstanbul sözleşmesi” bağlamında hiç seslerini çıkarabildiler mi? Hani elinize eleştiri fırsatı da geçmişti. Yoo. Aman, sakın ha, sizden yardım bekliyorum sanmayın, zaten buna cesaret de edemesiniz, hatta yarın döner yardım etseniz de etmeseniz de eleştireceksem eleştirir, savunacaksam savunurum. Hasbunallahu ve niğmel vekil! Ben kimim ki, siz batılı dostlarınızın gözüne girmeye çalışın!? :) Siz onların yerli işbirlikçilerinin öfkesinden sakının!

  Sen beni dostlarımdan (iyi gün dostlarından ve dost görünenlerden) koru, ben düşmanlarımla savaşabilirim!

Ben Müslümanlardanım (Elhamdülillah), “Müslümancı” da değilim. Kadere, rıza ve ecele, her şeyden önce Allah’a, resule ve “oku” diye başlayan kitaba, gaybe ve ahiret gününe iman ettim! Rabbim ve İlahım Allah’tır! Din ya da devlet büyüklerini İlah ve Rab edinenlerden değilim. Ya Rab beni ve dostlarımı rızanın tecellisinin vesilesi kıl ve bizleri bu ikrarımızla haşret. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil. Selâm ve dua ile.
Abdurrahman Dilipak  [email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum