Dönüşen doğa, dönüşen yaşam

Ayşe Pınar Köprücü’nün yazdığı, Pelin Turgut’un çizimleriyle görsel bir şölen yarattığı, İletişim Yayınları tarafından yayımlanan ‘Bir Sonbahar Öyküsü; büyüme korkusunu şefkatle ele alırken her yaştan okura yaşama sevinci ve cesaret aşılayan şiirsel bir hikâye. Kahramanı da sonbaharın gelişiyle sararmaya başlamış, yuvası bildiği ağacında bir başına kalmış, kendini dönüşüme ve yeniliğe bırakamayan belki de her gün karşılaştığımız bir yaprak.

Dönüşen doğa, dönüşen yaşam
05 Ekim 2021 - 10:22 - Güncelleme: 05 Ekim 2021 - 10:30

“Atlayamıyordu.” Vakti gelmesine rağmen, dalından bir türlü atlayamıyordu yaprak. Artık “evinde” işlevini yitirdiğini bilmesine ve yeni yollara, başlangıçlara bakması gerektiğini bilmesine rağmen, yine de kendini rüzgâra bırakamayan yaprak. Yaşam böyle bir şey değil mi zaten? Hele ki global olarak, güç bela içinden geçmeye çalıştığımız pandemi sürecinde… İnsan her şeyi kontrol edebileceğini zannederken; aslında akışa kapılması gerektiği halde nasıl da kendini bırakamıyor ve hâlâ kontrol etme çabasıyla tüm gücünü harcıyor…

 

Böyle sıkışık zamanlarda, bunları fark edebilmek için uzman olmanıza gerek yok. Etrafı gözlemleyebilmek çoğu zaman yeterli oluyor aslında. Neyse ki, yine de bir “fark edebilme alanı” açan unsurlar da söz konusu ve kanımca bu unsurların büyük çoğunluğunun çocuk kitapları olması da tesadüf değil.

 

SONBAHAR’DAN ÇOK DAHA FAZLASI

İletişim Yayınları’ndan çıkan Bir Sonbahar Öyküsü isimli çocuk kitabı, belki de çoğumuzun içinde bulunduğu, evi bildiği yerden; vakti geldiği için gitmesi gereken yere yumuşakça varmasını sağlayacak. Ayşe Pınar Köprücü’nün yazdığı, Pelin Turgut’un çizimleriyle görsel bir şölen yarattığı kitap; ilk bakışta bir mevsim geçişi gibi, tatlı bir sonbahar hikâyesi gibi görünüyor. Aslında bundan çok daha fazlası…

Kitabın, doğanın renklerine eşlik eden, gerçekten büyük ve öykünün bütünlüğüne de katkı sağlayan çizimleri kitabın duygusunun okura geçmesine de bu anlamda ayrıca katkıda bulunuyor.

Kitabın kahramanı, sonbaharın gelişiyle sararmaya başlamış, yuvası bildiği ağacında bir başına kalmış, kendini zamanı gelen dönüşüme ve yeniliğe bırakamayan ve bırakmak istemeyen, belki de her gün karşılaştığımız bir yaprak.

 

DÖNGÜYE DİRENEN BİR YAPRAK!

Sonbaharın renk şöleni içinde, en başta renginin dönüşümüyle aslında uyum sürecini, kendiliğinden, doğası gereği başlatmış ama yine de korkusundan, fark ettiği bu dönüşümü bir türlü kabul edemeyen ve buna direnen bir yaprak. Aslında döngüyü biliyor: Yaşam-ölüm-yaşam. Zamanı gelmiş olmasına karşın yapamadığı için de oldukça hayıflanıyor. Kendine, yapması gereken şey için bir neden arıyor.

Yaprağın, ağaçtaki tüm arkadaşları ile iyi ve kötü günleri olmuş. Bazı yaprak arkadaşları başka sebeplerden ağaçlarını terk etmek zorunda kalsalar da; şimdi kendisini gösteren bu yenilik hali hepsinin başına geliyormuş. Hiçbirini diğerinden ayırmadan, tek tek ve sırayla… Hatta kendinden önce düşen tüm arkadaşları, ona destek olmaya ve yardım etmeye söz vermişler.

Yapabileceğinden emin olması için arkadaşlarını inandırmaya çalışmışlar, ona ineceği yerde yumuşak bir zemin bile hazırlamışlar. Yine de atlamak öyle kolay mı? Değil tabii… Çünkü o hep temkinli olmuş. Güçlü rüzgârlarda dalına sımsıkı tutunmuş, ufacık bir titreme yetmiş de artmış ona. O kadar gözü pek ve korkusuz olamamış belki de hiç.

Şimdi de etrafındaki herkes, ona ne yapması gerektiğini söylese de, yardımcı olsa da yapamıyormuş bir türlü. Ta ki bir yerden beklemediği bir neden gelip, içinde sonsuz bir merak duygusu uyandırana dek. Yeni ve farklı olana ilişkin bir merak…

BÜYÜME, ÖĞRENME, ANIMSAMA

Bir Sonbahar Öyküsü, tam da yukarıda bahsettiğim gibi, bir çocuk kitabından çok daha fazlası… Aslında bir büyüme, farklılaşma, yeniden öğrenme ve belki de unuttuklarını yeniden anımsama öyküsü. Yaşam tam da buna işaret etmez mi zaten?

İnsan yaşamının en zor olduğu zamanlar, aslında ne kadar yıkıcı görünse de, bir yandan da büyümeye ve belki de olduğumuz yerden farklı bir noktadan yaşama bakmaya ve görülemeyen ne çok şey olduğunu göstermeye çalışır.

Her ne kadar, değişim ve dönüşüm doğa için bizim deneyimlediğimizden daha kolay gerçekleşiyor gibi görünse de; her dönüşümün bedeli de beraberinde mutlaka gelir. Kahramanımız yaprak için de bu dönüşüm evi bildiği ağacından ayrılmak zorunda kalmak, bu dönüşümün en büyük bedeli belki de…

Ayşe Pınar Köprücü, doğa üzerinden çok sıcak bir değişim ve dönüşüm öyküsü yaratmış. Yarattığı öyküyü çocuklara en somut şekilde anlatabilecek aracı, doğayı seçerek kurgulamış. Doğadaki dönüşümle yaşamın dönüşümü neredeyse paralel, sadece görmeyi ve bakmayı bilmek gerekiyor belki de.

Yetişkinler için de bu kadar “basit” aslında ama yetişkinlerin, o meşhur ve bitmek bilmeyen, sonsuz “yetişkin” gibi davranma görevi ve ihtiyacından ve çocuk kalmayı bir an önce terk ederek, çocukluğun içinde kalmayı beceremediklerinden; aslında özünde varoluşsal bir nitelik barındıran anlatımı, bir çocuk öyküsü olarak paylaşmak ve okurlara sunmak son derece etkili bir yol gibi görünüyor. Çünkü tüm bunları bir yetişkin hikâyesi olarak anlatmak, kanımca bu kadar etkili olamazdı.

Tam da bu sıkıcı yetişkin hâl ve tavırlar yerine, çocuklar gibi hislerinin, değişimlerin, dönüşümlerin, büyümelerin, doğanın ve çevrenin farkında olabilsinler diye…

YORUMLAR

  • 0 Yorum