Evren ve Yalnızlık: İnsanlık Terk Mi Edildi?

Sokrates savunmasında: “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir” sözü, insanlığın evren olgusunu nasıl algıladığını tek cümlede özetlemektedir.

Evren ve Yalnızlık: İnsanlık Terk Mi Edildi?
01 Ekim 2018 - 09:41 - Güncelleme: 01 Ekim 2018 - 20:24
Öğrendiğimiz her türlü bilgi aslında keşfedilmeyi bekleyen bir hazinenin ta kendisidir. Bu haftaki yazımda insanlık olarak her ne kadar muasır medeniyetler seviyesine ulaştığımızı düşünsek de, evren denilen sonsuzluğun dehlizinde aslında bir kum tanesinden daha da küçüğüz. Evrenin başka yerlerinde yaşayan canlıların olup, olmayacağını ve varsa neden bizlerle iletişime geçmediğini tartışacağız.



Işık Hızı, Evren ve Devasal Boşluk



Geçen haftaki İzafiyet Teorisi yazımda ışık hızını bolca konuşmuştuk. Ancak aslında ne kadar görkemli ve etkileyici olduğunu sadece teorik olarak tartışmıştık. Işık hızı saatte 300.000 km ulaşabildiğinden, dünyanın çevresini 1 saniyede 7 kez turlar.



Işık yılı olarak bildiğimiz olgu ise zaman birimi değil, uzunluk birimidir. Işığın uzay boşluğunda kat ettiği mesafeyi ifade eder.



Işık yılına örnek vermemiz gerekirse: Y gezegeni ve dünya arasındaki mesafe 10.000 ışık yılı ise; ışığın Y gezegeni ve dünya arasındaki mesafeyi 10.000 yılda kat ettiğini anlamına gelir.



Star Wars’daki yıldızlar arası seyahatler için kullanılan ışık hızı bile, evrenimizi keşfetmek için çok yavaş kalır. Gözlemlenebilen evren yaklaşık 90 milyar ışık yılı çapında olduğundan hayal gücümüze bile sığdıramayacağımız genişliktedir.



Evrende 100 milyar galaksi olduğu tahmin edilmekte ve bu evrenler de 100 milyar-1 trilyon arası yıldıza ev sahipliği yapmaktadır.



Evrende Yalnız Mıyız?



Seksilyon (21 tane sıfır) tane gezegen ve yıldızın olduğu evrende başka hayatların varlığı bilinmemektedir. Ancak biliminsanlarının yaptıkları araştırmalarla başka gezegenlerde su veya yaşanabilir koşulları gözlemlemektedirler. Bu da bize başka yaşamların olabileceğini kanıtlar niteliktedir.



Ancak insanlık tarih boyunca her türlü figürü kendi yaşantısına benzetmiştir. Şeytan veya melek gibi kavramlar bile doğadaki varlıklarla özdeşleşmiştir. Hayal gücümüzü aşan, insanüstü varlıkların olabilme ihtimalini beynimiz algılamakta zorlanmaktadır.



Film sektöründeki klasik uzaylı figürü bile geniş kafalı ve kocaman gözlü bir insan gibi çizilmektir. O zaman neden hala uzaylılarla karşılaşmadık ? Diğer galaksilerde uzaylılar olsaydı bile bundan hiçbir zaman haberimiz olamazdı.



Zira galaksiler arasındaki mesafeler devasal boyutlara ulaşmaktadır. Biz yalnızca Samanyolu’na odaklanacağız.



Samanyolu’nun Gizemi



Samanyolu’nda 400 milyar yıldız sistemi bulunmaktadır. Bu yıldız sistemlerinden en az %1’inin güvenli yaşam kuşağında bir gezegen bulundurduğu tahmin edilmekte.



Bu gezegenlerin 1/1000’inde bile yaşam olsaydı galaksimizde 1 milyon civarında yaşam koşullarını taşayan gezegenler olurdu.



Samanyolu 13 milyar yaşında eski bir galaksidir. Başlangıcında çok fazla patlama yaşadığı için ilk birkaç milyar yıl yaşama elverişli değildi. Günümüzden en az 10 milyar yıl önce yaşama uygun ilk gezegenler oluşmaya başlamıştır.



Dünyamız 4 milyar yaşında olduğu için dünyadan önceki 6 milyarda Samanyolu’nda yaşamın çoktan başlamış olması gerekmektedir.



Uzaylılar ve Teknoloji



Bizden milyarlarca yıl önce gelişmeye başlayan uygarlıklar varsa o zaman bunlar şu an ne durumdadır sorusu karşımıza çıkmaktadır. Bu uygarlıkları 3’e ayırabiliriz:



1) Birinci Dereceden ​Uygarlık



Kendi gezegeninin tüm enerjisine ulaşabilen ve kullanabilen bir uygarlıktır. Teknolojik olarak günümüz dünyasına en yakın tipte olan uygarlık bu olacaktır. Günümüzde ise bizler dünyamızın kaynaklarının ¾’ünü verimli olarak kullanmaktayız.



Yine de bahsettiğimiz birinci uygarlığın seviyesine ulaşmamız için birkaç yüzyıla daha ihtiyacımız olacak.



2) İkinci Dereceden Uygarlık



Bu uygarlık Dyson Küresi gibi güneşi çevreleyen dev kompleksler inşaat ederek kendi yıldızının tüm enerjisini kullanabilmektedir. Dyson küresi Star Trek adlı dizi&filmde de konu edilmiştir.



3) Üçüncü Dereceden Uygarlık



İçinde yaşadıkları galaksinin tümünü kontrol edebilen ve enerjisini kontrol edebilen bir uygarlıktır.



Peki o zaman neden hala bu uzaylıları görmedik? Bizlerden kaçıyorlar mı?



Uzaylılar Nerede?



İnsanlıktan 6 milyar önce ortaya çıkmış varlıkların olduğu ihtimalde neden bizlerle iletişime geçmiyorlar ? Bunu açıklayan 7 tane teori vardır:



1) Kısır Döngü



Uygarlıklar belli bir gelişmişlik seviyesine ulaştıklarında, kendi ürettikleri teknolojiler tarafından yok olmaktadırlar. Bu ihtimalin günümüz dünyasına son derece uygun düşmektedir. İnsanlık tarih boyunca hep savaşmış ve savaşmaya devam edecek.



Einstein’ın “3. Dünya Savaşında hangi silahlar kullanılacak bilmiyorum, ama dördüncüsü taş ve sopalarla yapılacak” sözü bizi bekleyen son olabilir.



2) Denetleyici Süper Güç



Bu teoride evreni gözlemleyen çok gelişmiş 3. tip bir uygarlık var. Diğer uygarlıklar teknolojide çok ilerleyince bu uygarlık tarafından birden yok ediliyorlar.



Dolayısıyla onları keşfetmemiz bizim de sonumuz olduğu için henüz onlarla temasa geçmedik.



3) Hayvanat Bahçesi Hipotezi



Uzaylılar, tıpkı insanların hayvanat bahçesini gözlemlediği gibi bizleri izliyorlar. Bizi izlemelerinde yatan temel kavram bizi merak etmeleri olabilir. Ya da insanlık bu uygarlık seviyesine ulaşınca bizlere ulaşacaklar.



Bu teoreyi daha da ileriye götürerek bir simülasyonda olduğumuzu da öne sürenler vardır. Buna ilişkin yazımı sizlerle daha sonra paylaşacağım.



4) Umurlarında Değiliz



Yağmur yağdığında etrafta biten salyangozları görünce onları umursamadan yolumuza devam ederiz. Bu örneğe insanlığı koyduğumuzda, uzaylılar için salyangoz kadar önem arz etmemekteyiz. Bunun sebebi: teknolojik olarak geride olmamız olabilir.



5) Terk Edildik



Bizden 6 milyar önce gelişmeye başlayan uzaylılar aradan geçen milyarlarca yıl boyunca yıldızlar arası yolculuk yapabilecek seviyeye ulaştılar. Topluca daha verimli gezegenlerin ve enerji kaynaklarının bulunduğu evrenlere göç ettiler.



Dünyanın evrende bulunduğu nokta Samanyolu Galaksisi’nin güvenli bir yerinde konumlanmaktadır. Bu da bizlere terk edildiğimiz ve yalnız başımıza kaldığımız anlamına gelmektedir.



6) Bizleri Göremiyorlar



Işığın, dünyadaki görüntünün uzaylıların gezegenine ulaşması, aradaki mesafenin devasal olmasından dolayı çok geç gitmektedir.



Yani 65 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunan uzaylı şu an dünyayı izlediğinde dinazorları görüyor olacaktır.



7) Evrenin Tek Misafirleriyiz

Dünya dışında bir yaşam olduğunu kanıtlayamamış bulunmaktayız. Evren bizler için devasal bir ölü boşluktan ibaret olsa da biz insanlar bunu keşfetmeye meraklı varlıklarız. Evrenin farklı yerlerine sinyaller yollasak da geri dönüş hiçbir zaman olmadı.



İnsan egoist bir varlık olduğu için bizim anlayamayacağımız hayat koşulları da evrenin farklı yerlerinde olabilecektir.



Sonuç olarak şu anki teknolojimiz ile başka hayat formlarının evren denilen sonsuzlukta olup olmadığını bilmemekteyiz. Ancak hayatı da bir bakıma güzel kılan bilinmezliğin esrarengiz büyüsü olduğunu unutmamalıyız. Ölümden sonra ne olacağı, başka varlıklar olduğunu bilerek dünyaya gelseydik belki de aynı merak ve heyecanda olmayacaktık. Bu haftayı Neil deGrasse’dan bir alıntı ile kapatıyorum: “Meraklı olan kimse, aptal değildir.”

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum