FETÖ, aslında bir hırsızlık çetesidir

2010 yılında yapılan KPSS sınavında soruların FETÖ çetesi tarafından çalındığını ve kendi yandaşlarına sızdırıldığını biliyoruz. Gerçek anlamda sınavı kazanması gerekenlerin yerine hırsızlar sınavı kazandı. Hırsızlar işe yerleşti. Hırsızlar maaşa bağlandı. Hırsızlar evlendi, barklandı.

FETÖ, aslında bir hırsızlık çetesidir
10 Ağustos 2017 - 11:27
Deliler gibi çalışıp alınlarının teriyle sınava hazırlanan ve sınavı kazanması gereken on binlerce kişi açıkta kaldı. İşsiz, aşsız kaldı. Cebindeki mühendislik diplomasıyla, cebindeki öğretmenlik diplomasıyla pazarda limon satmaya, simit tezgâhı açmaya mahkûm edildiler.

Bu hırsız şerefsizlerin hocası, Kelime-i Tevhid’den Hz. Peygamber'i çalmak gibi bir itikadî cinayete imza attığı için, soruları çalmak onun için çocuk oyuncağı idi.

Şimdi 2010 sınavı mağdurlarının kurduğu grupları, sosyal toplulukları, siteleri görüyorum, içim cız ediyor:

“KPSS emeği çalınanlar topluluğu.”

“KPSS mağdurları grubu.”

“KPSS mağdurları medya grubu.”

Vesaire, vesaire...

Feryat ediyorlar, “Emeğimiz çalındı, hakkımız gasp edildi, 7 yıldır perişanız" diyorlar.

Sadece KPSS soruları mı, hâkim ve savcılık sınavı sorularını, TSK’ya giriş için subaylık ve hatta kurmaylık sorularını, öğretmenlik sınavı sorularını ve tabi polis okulu sorularını, habire çalmışlar.

Çalıp çalıp kendi adamlarına vermişler.

Bu hırsızlıklarla devletin her kademesine ‘haram süt emmiş, başkasının hakkını gasp etmiş’ hırsızlar çetesi ‘hocaefendinin has ekibi’ olarak yerleştirilirken, helal süt emmiş, hak-hukuk tanıyan masum Anadolu gençleri devlet kapılarından dışlandı.

FETÖ adım adım devleti ele geçiriyordu. Adım adım devlete sızıyordu. Gerek soruların çalınması gerek FETÖ’nün devlete sızması iddiaları karşısında en ön cephede cevap veren kişi ise dönemin hızlı “FETÖ müdafii Hüseyin Çelik’ti.

Çelik şöyle diyordu:

“Türkiye’de zaten yağmuru da cemaat yağdırıyor, karı da cemaat yağdırıyor. Biliyorsunuz fırtına olunca da cemaat çıkarıyor. Bu bir moda oldu. Birisi bir şey yapmış olacak, bunu ciddiye bile almak mümkün değil. Geçin bunları. Cemaat böyle bir şey yapmaz”

Devam ediyordu Çelik: “Cemaat devleti ele geçirmiş, devlete sızmış, soruları çalmış, buna kargalar bile güler. Bu paranoyaları bir tarafa bırakalım. Yok böyle bir şey. Cemaat böyle bir şey yapmaz.” 

Oysa 'baş hırsız Gülen' yıllar öncesinden şakirtlerine şöyle talimat veriyordu:

“Durmadan hazırlanmalıyız. Hem de hiç durmadan... Zamanı gelince, uygun boşluk bulunca maratona geçeriz. Dikkatli olmalıyız. Erken harekete geçersek tepemize binerler. Başka kuvvetler var bu ülkede. Bunları hesap ederek temkinli yürümekte yarar var. 

Taa ilerilere gitme, can damarları içinde dolaşma ve eğer sonra dönülüp gelinecekse yara almadan geriye gelme meselesi. Gelecek adına çok önemli esaslardır, hususlardır. Gelecek için bunlara mutlaka riayet edilmelidir. 

Adliye’de, Mülkiye’de veya başka bir hayati müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti öyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir.”

Ben, bir yandan KPSS mağdurlarının sosyal medyaya düşmüş feryatlarını okurken bir yandan da Hüseyin Çelik’in o günlerde neden apar topar bu “hırsızlar çetesini” savunma gereği duyduğunu sorguluyorum.

'Çete reisi' devleti ele geçirmek için televizyon kanallarında bile çarşaf çarşaf yayınlanan böyle açık mesajlar verirken, Hüseyin Çelik’in bu ‘hırsızlar çetesinin’ devleti ele geçirme çabalarını neden önemsemediğini sorguluyorum.

KPSS mağdurlarının feryadı ayyuka çıkmışken, o menfur hırsızlık dönemlerinde, bu hırsızları savunmak için anında öne atılan 'aktif siyasi ve bürokratik aktörlere' bu soruların sorulma vakti gelmedi mi?

YORUMLAR

  • 0 Yorum