Gay bir dehaya aşık olan kadının azabı

Cannes 2022'de gösterilip hayli sükse yapan bu film bence son dönemin o en büyük sürprizi getiren filmlerinden bir

Gay bir dehaya aşık olan kadının azabı
30 Mart 2023 - 08:24

 

ÇAYKOVSKİ'NİN KARISI

X X X X

(Tchaikovsky's Wife)

Yönetim ve senaryo: Kirill Serebrennikov
Görüntü: Vladislav Opelyants
Oyuncular: Alyona Mikhailova, Odin Lund Biron, Ekaterina Ermishina, Natalya Pavlenkova, Filipp Avdeev, Nikita Elenev, Alesandr Gorchilin, Varva Shmykova

Rus filmi, 2022

Cannes 2022'de gösterilip hayli sükse yapan bu film bence son dönemin o en büyük sürprizi getiren filmlerinden biri. Bir kez daha, bir büyük kitle filmi olmasa da, izlenmesi ve en güzel sinemasal anılarımız arasında yer almayı hak ediyor.

Bu aslında ünlü Rus bestecisi Pyotr Tchaikovsky'nin (kısaca Çaykovski mi desek?) yaşam öyküsüdür. Daha önce de İngiliz yönetmeni Ken Russell'ın Music Lovers - Müzik Aşıkları filminde çok farklı bir bakışla anlatılmış olan... Doğrusu bu filmi tercih ederim.

Opera, bale, enstrümantal ve oda müziği ile şarkı gibi birçok tarzda eser veren besteci, günümüz klasik müzik repertuvarındaki en popüler eserler ortaya koymuş. Kuğu Gölü, Uyuyan Güzel, Fındıkkıran bale müzikleri, 1812 Uvertürü, ilk Piyano Konçertosu, son üç senfonisi ve Yevgeni Onegin operası ilk akla gelenler...

Film 1893 yılında Saint Petersburg kentinde açılıyor. Ve son derece ilginç bir atmosfer içinde bize Rusya'nın o kendine özgü ortodoks inanç ve kültür atmosferini duyuruyor. Hikâyenin ana kişisi Pyotr Çaykovski'nin yeni öldüğünü öğreniyoruz. Sayısız keder dolu insan arasında... Ama birden o hareketsiz yatan ceset doğruluyor ve etrafa kafa tutmaya başlıyor!.. Yazar-yönetmen Kirill Serebrennikov'a özgü bir fantastik yaklaşımı bir kez daha kullanarak...

Oradan geçmişe dönüyoruz. Moskova 1972. Son derece kalabalık, soğuk, kasvetli bu kuzey kentinde görkemli bir düğün vardır ve bu arada ünlü besteci Çaykovski de sarhoş olmuştur. O ününün doruğuna doğru yeni yeni yükselmektedir; eğlenmeyi çok sever; dostları arasında da kadınlardan çok erkekler vardır.

Ama peşine düşen bir kadın, müzik tutkunu genç Antonina Miliukova ona tüm kalbi, tüm varlığıyla tutulur. Elbette biraz müziği için... Ama aynı zamanda son derece farklı bulduğu kişiliği için... Bu belki perdede şimdiye dek karşılaştığımız en tutkulu aşkların başına geçebilir. Ve bu aynı zamanda bu sevgi için tüm hayatını feda etme hikâyesidir.

Böylece Antonina adamın peşine düşer. Avını kesinlikle bırakmayan gözü dönmüş bir avcı gibi... Ama gerçekler yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır. Çaykovski bir eşcinseldir; modern tabirle bir gay... Aşkı, hele bir kadın aşkını hiç bilip tatmamıştır: "Hayatımda hiçbir kadını sevmedim" diye itirafta bulunur. Dostları için o "kadınlara hiç ihtiyacı olmayan biridir". Ama Antonina öyle bir kararlıdır ki... Mektuplar yazar, çiçekler yollar; "Sonuna dek sizinim; sizde sevdiğim şeyleri kimselerde bulamadım" türünden laflar eder. Sonunda besteci kabul eder ve görkemli bir düğünle evlenirler.

Ama bu sadece birkaç ay sürer. Çaykovski fazlasına dayanamaz; çeker gider. Çünkü kadınla ne duygusal, ne de cinsel yönden bir ilişki kurabilmiştir. O işini yapabilmek, yani bestelerini sürdürebilmek için tam özgürlük isteyen biridir. Ancak bu Antonina'nın inadını kıracak değildir; o sonuna dek sanatçının hayaliyle yaşayacaktır. "Karısıyım ben, hep öyle kalacağım" der. Ve boşanmayı asla kabul etmez. Bunun için önerilen ve büyük maddi imkanlar içeren koşulları da reddeder. Oysa bu hem kendisi ve ailesi, hem arada doğan iki çocuğu için öylesine önemlidir ki... Onunkisi gerçek bir aşktır. Şimdi nerelerde öyle aşklar!..

Film çok kalabalık bir figüran kadrosuyla çekilmiş alabildiğine zengin bir görsellik içerir. Bir zamanların Rusya'sındaki elit tabakayı gösteren sahnelerde arada Fransızca konuşulması ilginçtir. Özellikle sona doğru kimi sahneler son derece çekicidir. En çok da erkek bedeninin ve çıplaklığının son derece erotiko-estetik bir karışımını içeren sahneler... Filmin bir anlamda içerdiği gay atmosferle de gayet barışık olan...

O ilginç yangın sahnesi de hatırlanabilir. Antonina'nın kendini kurtarmak için aşağıya atlayıp da düğün yüzüğünü yukarda unuttuğunu hatırlaması ve yeniden tırmanmak istemesi... İlginç olan daha küçük şeylere gelince... Çaykovski'nin bir yerde hayli ırkçı sözler etmesi. Özellikle de Yahudilere karşı... Veya 'Bektaşi üzümü reçeli'nden söz edilmesi... Final ise apayrı bir güzellik taşır.

Birkaç not daha... Çaykovski 1893 yılında öldü. Oysa Antonina Miliukova çok daha uzun yaşadı: 1917 yılına kadar... Zaten filmin gerçek bir Çaykovski biyografisinden çok daha fazla bir Antonina hikâyesi olduğu açık.

Yönetmene gelince... Kirill Serebrennikov 2018'de Summer - Yaz, 2021'deyse Petrov's Flu filmleriyle Cannes'a katılmış, ama ikisinde de ülkesinden izin alamadığı için gidememişti. Bu yıl ise nasılsa gidebildi. Üstelik bu yıl Putin'in Ukrayna müdahelesine açıkça karşı olduğunu belirttiği halde... İlginç bir durum değil mi?


Yarın: KAYIP
 

Atilla Dorsay

[email protected]


YORUMLAR

  • 0 Yorum