Gazete krizleri

Başkalarının hayatlarına bakmak ve gerçeği haber yapmak gazeteciler için bir görev değilse ne olabilir?

Gazete krizleri
03 Mart 2023 - 11:12

Gazetecilik krizinden söz edilmekte, dünyasallaşmış toplumlarımızda. Politika ve ekonomi ilk sırada yer almakta. Kamusal alanın tartışmalarının içinde medyanın rolü bilinmekte. 19. yüzyıldan beri medyaya kanaat oluşturma ve yayma gücü olan yeni bir iktidar olarak bakıldı. Alman sosyolog ve filozof Jürgen Habermas 1960'larda medyayı, ortak çıkarlar üzerine kanaat oluşturan ve insanları burjuva kamusal alanında devlet ve vatandaşları arasındaki tartışmayla sistemi demokrasiye çeken bir aygıt olarak gördü.

Bilhassa 1980 sonrası dünya, neoliberal ekonomiye oturtulduğundan beri bazı gazete patronlarının iş dünyasına ait büyük iş insanlarının idaresine geçti. Böylece para kazanmanın yolları habercilik yapmaktan çok haberleri popüler dünya üzerine odaklamaya doğru yönlendirdi. Büyük iş insanları, sadece kendi çıkarları üzerine değil, aynı zamanda bu çıkarları sağlayacak koşulların oluşturulmasından da faydalanmak amacıyla medyanın patronları olmaya başladılar. Medya ile mücadele içinde olanlar, kimi zaman muhalefettekiler kimi zaman ise muhaliflikten iktidara yürüyerek bu konumu ele alanlar medyayı kullanılmak istediler: Bir güç mücadelesiyle siyasi partiler gazeteleri parti organı gibi kullanarak "organik aydınları" (bugün troller adı verilmekte) ortaya çıkardı.

"Organik aydın" Gramsci'nin ortaya attığı kavramlardan biriydi. İdeoloji kaynaklı bir siyasi partinin yayın organı olarak iş gören gazeteci-organik aydın iktidar bloku veya iktidara blok oluşturmak amacıyla hizmet vermekteydi. İtalya'da, merkezi iktidarı siyaseten oluşturamayanların arasındaki burjuva çıkar çelişkileri bu çekişmenin alanıydı. Kuzey, Orta ve Güney'deki burjuvazi tam olarak kendi çıkarlarının ortaklığına kavuşamamıştı. Gazeteler bu ortaklığın oluşması için çıkarılmaktaydı. Gramsci'ye göre, her ne kadar hâkim sınıfların çıkarları birbirleriyle çelişki içinde olsalar da gazetelerin rolü bu merkezileşmeyi sağlayamayan siyasi partilerin yerine iş görmekteydi. Gramsci, daha 1930'larda İtalya'da, merkezi siyasi iktidar oluşmamış bir durumdayken, günlük veya haftalık gazetelerin siyasi partilerin oynayamadığı rolü oynadığını ve siyasi partiler gibi işlediğini yazdı Gazetelerin neredeyse birer siyasi parti oluğunun altını çizmekteydi.

Antonio Gramsci

Bu dönemde iki tür gazeteciliğin olduğunu belirtmekteydi, Gramsci: Propaganda gazetecileri ve haber gazetecileri. Kendisi; İtalya ve Osmanlı İmparatorluğu mücadelesi sırasında 1911 Trablusgarp savaşında, İtalya'nın diğer Batılı devletler gibi sömürge arayışı içinde olduğu sırada, bu savaşa sıcak bakmamaktaydı. Yazılarında ön planda tuttuğu gazetecilik görevini önemsemekteydi. Diğer bazı propagandacı gazetecilerin yaptıkları gibi okuyucularına iktidarın propaganda sözleriyle hitap etmek yerine, onlara akıl yürütme yoluyla, durumun olgularını sıralayarak gerçek haberi vermenin önemini "haber gazeteciliği" olarak ortaya koyuyordu. Cepheden haberler taşımak yerine, cephenin gerisindeki insanların gündelik yaşam sorunlarının, eksiklerinin, çektikleri acıların üzerine haber yapmayı tercih ediyordu. Ve şaşkınlıkla her şeye rağmen olaylara rıza ile boyun eğen madunların tavırlarını tespit ediyordu. Gramsci'ye göre; gazetecinin görevi, siyasi bir partinin veya bir çıkar grubunun, burjuvazinin propagandasına ve zorla kabul ettirmeye çalıştığı hayali gerçeğe hizmet etmek değil, gerçeği ortaya çıkarmak üzere halkı haberdar etmektir.

Daha o yıllarda iki türlü gazetecilik birbirlerinden ayrılmaktaydı. Bugün ise, neoliberal kapitalizm sonrasında dünyanın zenginliği varlıklı bir azınlığın eline geçtiğinde, medya rolünü yapmakta sınıfta kalıyordu. Siyasi partiler gazeteleri parti organı gibi kullanmayı tercih ettiler. Siyasetçilerin kendilerini ve yapmakta olduklarını savunan organik-gazeteciler fake news dünyasında kolay hareket etmeye başladılar. Trolleler olarak adlandırıldılar.

Bir yeni örnek vermeye kalkarsak, bundan yüz yıl evvel Gramsci'ni yapmış olduğu gibi Fransa'da bir gazeteci arka plana önem vermekte. Le Monde gazetesinde "Burada ve Başka Yerde" adlı köşesinde yazan gazeteci Florence Aubenas madunların hayatıyla ilgili röportajlar yapmaktadır. Onların hayatlarıyla ilgili yazılar kaleme almaktadır. Mesela; Fransa'da "adam yerine konulmayan" banliyölerde yaşayan Müslüman gençlerin Tayland, Phuket adasında Patong seyahatlerinde gece kulüplerinde gezmelerini, ananas ve pizza yiyerek birinci sınıf vatandaş olarak her türlü eğlenceye hakları olduğunu veya Rusya'ya 15 km uzaklıkta yaşayan 23 yaşında ülkesini savunmak için savaşan Ukraynalı bir askerin üniversite sınavlarına hazırlandığını ve savaştan sonra işsiz kalmamak için hayatını sürdürdüğünü bize haber olarak vermektedir.

İnsanların yaşadıkları zorluklar, salgın, afet sırasında ve sonrasındaki hayatları ele alınmaktadır. Medyatik olmayanların, madunların hayatları önemlidir, tıpkı siyahların hayatının ırkçılığa karşı mücadelede önemli olduğu gibi. Bu söylem "habercilik gazeteciliğin" ne anlama geldiğini bize göstermektedir.

Başkalarının hayatlarına bakmak ve gerçeği haber yapmak gazeteciler için bir görev değilse ne olabilir?
 

Ali Akay

[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum