Gazeteci-yazar Soykan: Şeyhle cinsel ilişki ibadet sayılıyor

2011’de küçük bir tarikatta yaşanan cinsel ilişkiler o dönem çok ses getirmiş ancak kısa süre içinde gündemden düşmüştü.

Gazeteci-yazar Soykan: Şeyhle cinsel ilişki ibadet sayılıyor
21 Temmuz 2019 - 09:22
 Türkiye’deki tarikat ve cemaatleri yakından izleyen isimlerden gazeteci- yazar Timur Soykan, ‘Badeci Şeyh’ olarak tanınan ve kadın-erkek tüm müridleriyle cinsel ilişkiye giren tarikatın iç yüzünü, müridlerin ve şeyhin anlatımıyla kitaplaştırdı. Biz de tarikatta yaşananları Timur Soykan ile konuştuk. 

Soykan’ın Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan son kitabı ‘Badeci Şeyh’in Sır Odası’nın yanısıra ‘Sapan’ (Demet Bilge ile birlikte), ‘Tanrı Misafirleri Oteli’‘Zavallı’ ve ‘Liste’adlı eserleri bulunuyor. 

Yıl 2011, Bursa. Bir şeyh ve yüzlerce müridi cinsel istismar suçlamasıyla gözaltına alınıyor. Tarikat ve cemaatleri yakından izleyen bir gazeteci olarak “Böylesini ilk kez gördüm” diyorsunuz. Niye bu tarikatı seçtiniz?

Bu tarikat diğerlerinden çok farklıydı. Badeci Şeyh denilen Uğur Korunmaz, kadın, erkek tüm müritleriyle cinsel ilişkiye girmişti. Üstelik daha da çarpıcı olan hem şeyh hem de müridler dergahta yaşanan cinselliği, yaptıkları pozisyonların ayrıntılarına kadar olağanüstü bir şeffaflıkla anlatıyordu. 

Cinsellik gibi mahrem bir olguyu nasıl bu kadar rahat paylaşabildiler? 
Reklam

 

Şeyhleriyle girdikleri cinsel ilişkileri ibadet olarak tanımladıkları için. 

‘Müridler ‘cennete gitmek için’ şeyhin cinsel organından gelen sıvıyı yutuyor’

Dergahta bir sır odası var. Neler yaşanıyor bu odada? 

Cinsellik burada yaşanıyor. Müridler, şeyhleri tarafından badeleniyor. Kimisi de ona tabi oluyor. Şeyh cinsel organından gelen sıvıyı müritlerinin yutması gerektiğini belirtiyor ve ancak bu yolla cennete gidebileceklerini söylüyor. Bu eyleme badelemek deniyor.



Bir de ‘tabi olmak’ diye bir kavram var. O nedir?

Şeyh, müridlerini badeledikten sonra bu kez “Bana tabi olmanız gerekir” diyor. Yani cinsel ilişkiye giriyor. 

Yine hem kadın hem de erkek müridlerle birlikte mi oluyor? 

Evet! Yine kadınlarla hem anal hem oral, erkeklerle de anal yolla ilişkiye giriyor. Bitince de “Sen artık cennetlik oldun, hayırlı olsun, sana şahitlik yapabilirim” diyor. 

‘Sır odasını polis sorgusunda anlattılar’ 

Her mürid şeyhleri tarafından badelenme ve tabi olmayı birer kez mi yaşıyor?

Hayır, pek çok kez yaşıyor. Örneğin bir erkek mürid polis sorgusunda “Badelenme işini iki ayda bir yaparım” diyor. Keza ifade veren tüm müridler de şeyhleriyle sık sık cinsel ilişki yaşadıklarını anlatıyor. 

Bu adamın ‘şeyh’ olduğunu kim belirlemiş? 

Polis sorgusunda her şeyi bir önceki şeyhi “Hasan Burkay Hüdaverdi’den öğrendim”diyor. Bu kişinin Ankara’daki Kırklari Tarikatı’nın Halidiye kolunun şeyhi olduğunu söylüyor.

Peki kendi şeyhi de onu badelemiş mi?

Evet, “Hüdaverdi beni de badeledi” diyor ve sistemin tüm inceliklerini anlatıyor. Böylece tüm bu yaşananların aslında geçmişe dayalı, köklü bir yapı olduğu şüphesi doğuyor. Korunmaz, “Şeyh olmak bir iktidar mücadelesidir. Tarikatlarda eski şeyhden sonra biri çıkar ve kendini yeni şeyh ilan eder” diyerek nasıl şeyh olduğunu anlatıyor. 

‘Tarikatlar istismara çok açık’

Peki dergahta badeleme işlemini bir tek şeyh mi yapıyor? 

Aslında şeyhin yardımcısı Mesut K. var. Bu adam ifadesinde “Şeyh bana yetkiyi verdi. Bundan sonra benim de badeleme yetkim var. Ancak hocamız hep yanımızda o yüzden ben yapmıyorum, hocamız yapıyor” diyor. 

Türkiye’deki diğer tarikat ve cemaatlerde de cinsellik bu kadar ön planda mı? 

Küçük küçük yüzlerce tarikat var ve hepsi de şüphesiz istismara çok açık.

Peki bu tarikatın inanç boyutu ne?

Aslında cinsellik çok geride kalıyor. 

Nasıl geride kalıyor? 

Şeyh, önce vird ve zikir denen ritüellerle müridlerini hazırlıyor. Aynı ritm ve pestilleri çıkıncaya tekrar edilen sözler… Şeyh de zaten sorgusunda “Bunlar zikirden sonra cezbe gelirler. Ben onları badelemezsem, bana tabi olmazlarsa delirirler” diyor. Hem zikir hem de virdler sırasında şeyhin iki kaşının ortası ve ona olan aşk düşleniyor. 

Müridler bu ritüeller ve ardından yaşanan cinsellik için nasıl savunma yapıyor? 

“Bizi anlayamazsınız, zikir yaptıktan sonra badelenmek, tabi olmak çirkin bir şey olarak gözükmüyor” diyenler var. Bir diğeri “Bir kadının memesi, eşine ayrı bebeğine ayrı gözükür. Bizim de şeyhimizin cinsel organı anne memesi gibidir” diyor. Zaten sorgularında şeyhlerinden duydukları memnuniyeti anlatıyorlar. “Kalp gözümüzü açtı”diyorlar.

‘Cinsellik köleleştirmenin yöntemi oluyor’ 

İnsanları köleleştirmenin en kestirme yolu cinsellikten mi geçiyor?

Bunu bir yöntem olarak kullandıkları kesin. Şeyh açısından bu insanları kendine bağlamanın en  güçlü yolu. Düşünün şeyh dergahta bir kağıda Arapça ‘Allah’ yazıyor. Yazıyı ters çeviriyor ve bu halinin bir cinsel pozisyonu temsil ettiğini söylüyor. Yine Arapça Muhammed’in de bir cinsel pozisyon anlattığını söylüyor. Müridlerini cinsellik konusunda ikna etmek için Mürselat suresindeki bir ayetten söz ediyor.

Ne anlatır bu ayet?

Şeyhe göre bu ayette badelemek yazıyor. Gerçekte öyle değil tabii. Yine şeyh “Elif Arapçanın ilk harfi. Benim cinsel organımı simgeliyor” diyor. Bir başka örnek de “Hz. Muhammed, Hira Dağı’na badeleme ve tabi olmak için geldi ama devam ettiremedi. İşte ben bu yüzden geldim” diyor. 

Peki mürdilere ne getirisi var bu tarikatın? Oraya giderek ne elde ediyorlar? 

İnsanlar bu tarikatlarda bir kimlik ve aidiyet buluyor. Zaten pek çoğu tarikat arayışında. “Biz çok tarikat gezdik. Hiçbirinde gönül gözümüz açılmadı” diyorlar. Büyük bir boşluk hissi var. Yaşamı sorgulamayan ve her şeyi dini motivasyonla açıklamaya çok yatkın cehaletin kıskacındaki insanlar bunlar.  “Eğer bir şeyhin yoksa cennete gidemezsin” algısı bizim düşündüğümüzden çok daha yaygın onların yaşamında. 

Maruz kaldıkları istismarı sorgulayamıyorlar yani? 

Sorgulamak günah zaten. Karşılarında Allah ile aralarında bir aracı olarak gördükleri şeyh var. Düşünün bu insanlar nişanlılarını, eşlerini, annelerini, kız kardeşlerini, kuzenlerini de götürüyor şeyhe. Gerçekten pek çoğu yaptıkları eylemlerin cinsellik olduğunu düşünmüyor. Akıl ve mantık süzgeçlerini yok edecek, yüzyıllara dayanan bir tarikat öğretisi var. Bu cahillikle birleşince benlikleri kayboluyor, yok ediliyor. 

‘Eşler kadınları ısrarla şeyhe sürüklüyor’

Müridlerin tamamının eğitim ve gelir seviyesi düşük mü? 

Birkaç tane yüksekokul ve lise mezunu da var. Maddi durumu iyi olanlar da bulunuyor aralarında. O kişi bir arazisini şeyhine bağışlıyor. Müridler içinde esnaf kesim ağırlıkta. 

Kadın müridlerin durumu ne? Hayata karışmış, çalışan kadınlar mı bunlar? 

Kitabın en dramatik tarafı kadınlar. Pek çoğu kendi isteğiyle gitmiyor. Kocaları zorla Uğur Korunmaz’ın sır odasına sürüklüyor kadınları. Mesela Birgül Ş.’nin hikayesi çarpıcıydı. Temizliğe giden, evin geçimini sağlayan tek kişi bu kadın. Kocası tüm gününü tarikatta geçiriyor, çalışmıyor. Karısına devamlı tarikata gelmesi için baskı yapıyor, kazandığı parayı da elinden alıp tarikata bağışlıyor. Kadın iki yıl direnebiliyor. Kocasının badelendiğinden, tabi olduğundan haberi yok. Kadın sadece tarikat işine girmek istemiyor. 

İki yıl sonra ne oluyor? 

Sonunda dergaha gidiyor. Şeyh, badelenmezse cennetlik olmayacağını uzun uzun kadına anlatıyor. Ancak Birgül Ş.’nin bence ifadesinde çarpıcı olan şey, “Şeyh bana kocamın bile söylemediği güzel sözler söyledi” oluyor. Sır odasında yaşananlardan sonra bunalıma giriyor. Tedavi görmeye başlıyor. Kocası da sonunda karısının halinden ötürü tarikattan ayrılıyor. Sonra kadın bir kez daha dergaha gidiyor. 

‘Erkekler sır odasını savunuyor’

Niye? 

Şeyh telefon açıyor ve o da gidiyor, ilişkiye giriyorlar. Bu kez daha da büyük bir bunalıma sürükleniyor. Birgül’ün ifadesi, “En büyük suç kocamın” diye bitiyor. 

Erkekler yaşanan cinsellikleri kadın müridlerden daha mı normal karşılıyor? 

Kesinlikle. Erkekler hala şeyhlerini, badelenme ve tabi olma eylemlerini savunmaya devam ediyorlar. Kadınlar ise genelde depresyona giriyor, sıkıntı yaşıyorlar.

Ne yaşanıyor da bu küçük tarikata baskın yapılıyor? 

İki mürid tarikattan ayrılıyor. Uzun süre kendi aralarında tarikatta yaşananlar hakkında konuşuyorlar. Daha sonra Bursa Emniyet Müdürlüğü Ahlak Şubesi’ne gidiyor ve her şeyi en ince ayrıntısıyla anlatıyorlar. 

‘Polis soruşturmayı geciktiriyor’

Polis hemen soruşturma başlatıyor mu? 

Hayır, her şeyi dinliyor ve ikisini gönderiyor, ifadelerini de çekmeceye kaldırıyor. Üç ay sonra ismini vermek istemeyen bir kişi, “Uğur Korunmaz diye bir tarikat şeyhi var. Kur’an öğretme bahanesiyle kız çocuklarını istismar ediyor” diyor. Bu ihbar resmi kayıtlara giriyor. Çocuk istismarı ihbarını soruşturmak şart olduğu için polis adrese gidiyor, kapıyı açan kadın da her şeyi anlatıyor. Polisler de bu kişileri alıyor ve hemen emniyete götürüyorlar. 

Müridlerin ifadelerinde pişmanlık duyan, bu baskınla kurtarıldığı için rahatlayanlar oluyor mu?

Kadınlarda biraz var ama üçü dışında erkeklerde bir pişmanlık yaşanmıyor. Hepsi “Biz buna devam etmek istiyoruz, bu bizim inancımız ve şeyhimizden de çok memnunuz. Kendi rızamızla bu işi yaptık. Bu yüzden ortada bir suç yok” diyor.

İlginçtir ki pişmanlıklarını dile getiren kadınlar da daha sonra şikayetlerini geri çekiyor. Dosyada tek bir şikayetçi mürid kalmıyor. Neden? 

Çok araştırdım ama bulamadım. Tehdit ediliyor olabilirler. Bir baskı olmalı. Hepsine tek tek ulaştım. Kimi direkt yüzüme kapadı, kimi bir cümle kurup konuşmayı hemen bitirdi. Şunu gördüm ki, pek çoğu duyulmasından çekiniyor. Biri “Ben Doğulu bir ailedenim. Duyarlarsa mahvolurum” diğeri, “Unutmak istiyorum, zaten ilaç kullanıyorum”diyor. 

Şeyh Uğur Korunmaz neler söylüyor sorguda? 

Tam anlamıyla dökülüyor. Kimi kaç kez badelediğini, cinsel ilişkiye girdiğini bir bir anlatıyor.

‘Tarikatlar holdingleşti, altın dönemlerini yaşıyorlar’

Bu tarikat ekonomik gücünü nasıl sağlıyor?

Şeyh kendi ve ailesinin geçimini müridlerin bağışlarıyla sağlıyor. Yani fakir fukaranın parasıyla geçiniyor. 

Şeyhin ilk gözaltıdan sonra ertesi gün serbest kaldığını söylüyorsunuz. Bu şeyhi kim koruyor? 

Siyasi iklim koruyor. 

Türkiye’deki tarikatlar siyasette nereye oturuyor?

Hepsi holdingleşmiş durumda. Çok ciddi ekonomik yapılar bunlar. Pek çok insan, iş, destek için buralara gidiyor. Tıpkı Fethullahçıların yaptığı gibi okumak için başka şehirlere taşınan garibanlara yemek, barınak, cep harçlığı sağlayarak bünyelerine katıyor. Mezun olduktan sonra da işe yerleştiriliyorlar.

‘Menzil cezaevlerinden çok besleniyor’

Gülen Cemaati’nin tasfiyesinin ardından tarikatlar hala güçlü mü?

Tarikatlar bu ülkede hep vardı ama AKP ile altın dönemlerini yaşıyorlar. Siyasal İslam iktidarında hala çok güçlüler. Bunlara her şey serbest. Denetlenmiyorlar. Siyasi pazarlıklar da çok ustaca yapılıyor. Oy karşılığında milletvekillikleri, bakanlıklar isteniyor. Hatırlayın, Sağlık Bakanlığı’nın uçak ambulanslarının kuyruk numaralarında GVS yazılıydı. Yine üst makam araçların plakaları da GVS idi. 

GVS ne demek? 

Gavs (Kutub, aziz kişi) demek. Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın sözünü hatırlayın. Ankara’da bir hastanede yenidoğan ünitesindeki çocuklar öldüğünde, Gavs’ı (Menzil Tarikatı şeyhi) arayıp “Bir istihareye yatın da bu olayın neden olduğunu bize söyleyin”demişti.

Türkiye’deki tarikatlara sızabilmek, iç işleyişini görebilmek mümkün mü? 

Çok kolay. İçeriye kolaylıkla girebilir ve aylarca takılarak gözlem yapabilirsiniz. Tövbe denilen tuhaf bir sistem var zaten. “Ben tövbe ettim” diyerek adım atıyorsunuz. Menzil bunu çok yapıyor. Özellikle cezaevlerinden çıkanlar katılıyor. Bu yüzden cezaevleri, Menzil’in çok beslendiği bir yer. Bir dünya insan beş kuruş para almadan Menzil’in şirketlerinde çalışıyor. Bu devasa holding hepsini sömürüyor. 

Bir tarikata müntesib olanla olmayan kişinin hayatı bir yerde çakışıyor mu? Tarikat bağı olmayanların hayatları nasıl etkileniyor mesela?

Dramatik olan bir kısım bu. Bu kesimlerin aslında seküler kesimle temasları yok denecek kadar az. Ancak siyasi karar verme süreçlerinde birbirimizin hayatlarına dolaylı olarak değiyoruz. Tüm tarikatlar ve cemaatlerin toplamı neredeyse bir siyasi partinin oy oranına denk geliyor. Üstelik bir süre sonra tıpkı Fethullahçılar’da olduğu gibi her yere yerleşiyorlar. Önceden Menzilcilerde devlet örgütlenmesi, devlete sızma gibi bir gaye yoktu. Ancak Fethullahçılardan çok şey öğrendiler. Artık Sağlık Bakanlığı’ndan Emniyet’e kadar boşalan her yeri bunlar dolduruyor.

‘Çocuk istismarı örtbas edilmek isteniyor’

Bu dergaha ait bir YouTube videosunda çocuklar da var. Yapılan aramada çocuk ve hayvan pornosu da çıkıyor. Tarikattaki çocukların varlığı neden örtbas ediliyor? 

Mahkeme, duruşma savcısına “Çocuk istismarı konusunda soruşturmanın genişletilmesini istiyor musunuz” diye soruyor. Savcı, “Hayır” diyor. Oysa bir müridin ifadesine göre şeyh Korunmaz, kendi çocuğunu da badelediğini söylüyor. Zaten çok hızlı işleyen bir dava oluyor. Düşünün bu adamın iddianamesi sadece dört sayfa. Üç celse sonunda Korunmaz’a altı yıl ceza veriliyor. 

Bu kısacık iddianame ve hızlı yargılama süreci ne anlama geliyor? 

Siyasal İslam’ın güçlü olduğu bu iklimde, polis de yargı da böyle bir vaka ile karşılaştıklarında kendilerini de vuracak bir şeye dönüşeceğini düşünüyorlar. Başlarına bir iş gelmesin diye mümkün olduğunca hızlı ve derine inmeden kapatıyorlar. 

Yargıtay cezayı bozuyor ve şeyh 34 yıl hapse mahkum ediliyor. Avukatı ona “İtirazlar yapalım” diyor ancak şeyh Korunmaz “Boşver” diyor. Şeyh, “Burası Türkiye nasılsa erken çıkarım” mı demek istiyor? Neye güveniyor?

Hayır. Bence şeyhin güvendiği bir şey yok. Tarikatlarda çile çekme denen olgu çok yaygındır. YouTube’daki bir videoda, “Beni zindanlara atsınlar” gibi sözler sarfediyor. Yani o bu süreci çile doldurmak gibi görüyor. Yaptığım tüm araştırmalar sonucunda şu kanıya vardım: Uğur Korunmaz gerçekten şeyh olduğuna ve badelemek ile tabi olmanın birer ibadet biçimi olduğuna yürekten inanıyor. 

Sizce bu tarikatın faaliyetleri devam ediyor mu? 

Ben ettiğini düşünüyorum. Neticede dantel gibi işlenmiş, belki de yüzyıllardır süren bir sistem bu. Zaten ifadelerden bu tarikatın yoluna aynı şekilde devam edebildiği intibası alıyorsunuz. Neticede çok sayıda kişi pişmanlık duymadığını, ibadetlerine bu şekilde devam etmek istediğini anlatıyor. Zaten Mesut K. adında, şeyhin halifelik verdiği biri de var. 

[email protected]

MİNEZ BAYÜLGEN

YORUMLAR

  • 0 Yorum