Halep'ten İstanbul'a giden yol

Yapılan yanlışta ısrar etmenin bu ülkeye ne büyük felaketler getirdiğini maalesef hala göremiyoruz. Suriye politikasının yarattığı boşluğun ülkemizde nasıl “bomba” olup patladığını hala kabullenemiyoruz.

Halep'ten İstanbul'a giden yol
17 Aralık 2016 - 12:38
Reyhanlı’dan, Ankara’ya, Gaziantep’ten İstanbul’a kadar bir biri ardına patlayan ve ülkemizi kana bulayan canlı bombaların Suriye politikasının sonucu olduğunu hala idrak edemiyoruz.

İdrak etsek bile bunu “bir mağlubiyet” olarak görmenin verdiğe öfke ile hala “Halep’te her şey bitmedi, sonuna kadar oradaki kardeşlerimizin arkasındayız, meydanı katillere bırakmayacağız” diye hamaset peşindeyiz.

Oysa Halep düştü. Halep, rejimin eline geçti. Sadece rejimin değil, Ortadoğu’da Türkiye’nin tam tersi politikalar uygulayan Rusya ve İran’ın elinde geçti. Rusya ile varılan anlaşma ile Halep’ten sivillerin tahliyesi denilen anlaşma, Halep’teki Nusra cephesi mensuplarının aileleriyle birlikte yine Nusra cephesinin elinde olan İdlib’e kazasız belasız geçişinin sağlanmasından ibaret!

Halep’e fetih ruhuyla yapılan müdahaleler, Halep’teki isyancıların kaçışına koridor hazırlama noktasına vardı ve biz hala gerçeği göremiyoruz.

Bu ülkenin Müslümanları hala Halep’in yapılan ince pazarlıklar sonucu teslim edildiğini görmememin gafleti içinde “dua ile beddua ile” meşgul oluyorlar.

Evet, Müslüman, Müslüman için dua etmeli, şer güçler için beddua etmeli ama “oynanan oyunu görmeden, dua ile beddua ile oyalanırsanız” daha büyük belalara maruz kalmanız mukadderdir.

Bizi ilgilendiren öncelikle kendi ülkemizin huzur ve güvenliğidir.

Yapılan dış politika yanlışları bugün bizi mağlubiyetler, hezimetler, yalnızlıklar, bombalar ve kaoslar ülkesi haline getirmişse ve bu durumu kamufle etmek için hala hamaset peşinde koşuyorsak daha kötü günlere zemin hazırlıyoruz demektir.

Türkiye’yi Berlin gibi, Brüksel gibi, Milano gibi yapmak politikaları, ülkemizi Bağdat gibi Halep gibi Yemen gibi yaptı.

Bağdat’ta da, Halep’te de, İstanbul’da da bombalar patlıyor.

Halep’in harabe halini konuşuyoruz ama mesela Şırnak’ın harabe halini konuşamıyoruz.

Emperyalizmle dansa kalktığınız zaman “kanın siz sıçramaması” mümkün değil.

Ortadoğu’da emperyalizm bize bir rol biçti, biz bu rolü sevinçle üstlendik, bunun sonucu olarak Halep’in harabe olması gibi Şırnak’ın harabe olması gerçeği önümüze düştü.

Emperyalizm kendi menfaati için dost-düşman dinlemeden her tarafı “harabe haline” getirmekten çekinmez ve çekinmiyor da.

Türkiye, Beşiktaş saldırısından sonra bombalama eylemini PKK’nın yaptığını açıklayıp “bizim için PKK da, PYD de, YPG de aynıdır” demesine rağmen ABD’den “PYD’ye desteğimiz sürüyor” açıklaması bu gerçeğin teyididir.

PYD karargâhlarında dalgalanan ABD bayrakları da bunun ispatı idi aslında.

Ama biz, bu ülkeye bu büyük oyunu oynayan güçlerin dümen suyuna girerek Halep’te harabe olan dış politikamızdan ders almak yerine hamaset kokan açıklamalarla yeni maceraların kapısını aralayıp, “25 bin kişi bile kaybetsek üzülmeyelim” sığlığına gömüleceksek bu ülkeye yazık olacak.

Muharrem Bayraktar

YORUMLAR

  • 0 Yorum