Hayatta yolun sonu nedir?
..

Filmin sonu varmış gibi, filmin sonunu görecekmişiz gibi yürümeye devam!

Hayatta yolun sonu nedir?
..
15 Kasım 2020 - 10:46
Gri kurşuni kasvetli bir hava.

Yağmur yağıyor.

Boğaz'ı sis kuşatmış.

Anadolu yakası zar zor seçiliyor.

Hayalet gemiler geçip gidiyor

sislerin arasından...

Ruhum ağırlaşmış durumda...

Virginia Woolf güncesinde

şöyle der:

"Hayat neden böyle trajik.

Neden böylesine bir uçurumun

üzerindeki daracık bir kaldırım gibi.

Aşağı bakıyorum, başım dönüyor.

Sonuna kadar nasıl yürüyeceğim,

bilemiyorum."

Hayatta yola herkes sonuna kadar

yürümek için çıkar.

Yarıda bırakmak istemez yolculuğunu.

Hayatta yolun sonu nedir?


Var mı böyle bir son?


"Asıl hayat, yazmaktır!" diyor

Virginia Woolf, "İnsan yazarken

derin duygulardan yola çıkmalı"

der Dostoyevski. "Peki, ben çıkıyor

muyum? Yoksa kelimelerle bir şeyler mi

uyduruyorum, o kadar çok sevdiğim

kelimelerle? Hayır, sanmıyorum.

Bu kitapta neredeyse çok fazla düşünce

var. Hayatı, ve ölümü,

aklı ve deliliği vermek istiyorum.

Toplum düzenini eleştirmek istiyorum."

(Hasan Cemal, Hayat İşte Böyle

Geçip Gidiyor, sayfa 19)



Virginia Woolf içimdeki hüzün

yumağını büyütüyor.

Ama haklı.

Dediği gibi:

Asıl hayat yazmaktır!

Yazmaktan başka ne kaldı ki

elimizde ya da elimde...

Oya Baydar'ın demokrasi ittifakı

isteyen yazısı içimi ısıtıyor.

Şu satırlarını altını çiziyorum:

Ümit Özdağ'ın İyi Parti konusundaki

iddiaları keşke doğru olsaydı!

Keşke CHP, İyi Parti, HDP,

Saadet Partisi bir araya gelip,

onlara DEVA Partisi,

diğer muhalefet güçleri de katılıp

"ortak vatanda ortak yaşam

anayasası"nı konuşmaya,

tartışmaya başlasalardı!

Keşke yeni Türkiye'nin toplum

sözleşmesini, yurttaşlık senedimizi

birlikte hazırlasalardı!

Bekir Ağırdır'ın Hikâyesini Arayan

Gelecek kitabına göndermeyle,

Türkiye'nin kitlelere umut aşılayacak

yeni hikâyesi, Özdağ'gillerin,

Bahçeli'gillerin mezarlarından

çıkardıkları hayaletlerden

korkmayanlarca yazılacak.

Muhalefet, estek köstek demeden

demokratik ittifakın

asgari müştereklerinde birleşip

Türk usulü faşizmin karşısına,

"Biz halkız, biz Türkiyeyiz" diye

dikilebilirse, seçim ve

oy pazarlıklarını aşan

gerçek demokratik ittifakta buluşabilirse

ülkemiz ağır ağır rayına girecek.

Keşke sevgili Oya, keşke böyle bir

demokrasi ittifakı gerçekleşse...

İşte o zaman Türkiye'nin

gerçek hikâyesi yazılmış olacak,

Bekir Ağırdır'ın kitabında

öngördüğü hedef vurulmuş olacak...

Ama bugünden bakınca

uzak bir hedef değil mi bu?

Sevgili Bekir'in kitabından da

şu satırların altını çiziyorum:

Bu ülkenin birinci sorunu,

demokrasi anlayışımızın

demokratikleştirilmesinden

geçiyor. Bunun birinci yolu da

önce siyaseti doğallaştırmak,

siyaset yapabilmenin önündeki

engelleri kaldırmak.

Siyaset her türlü farklılığa

ve talebe açılmadıkça, yani toplumu

kavrayacak bir çoğulculuğa

erişmedikçe, demokrasi anlayışımızı

demokratikleştirmemiz

mümkün olmayacak.

Başlangıç noktası ise

yasalardan ve uygulamalardan

fikir, ifade ve örgütlenme özgürlüklerini

ihlal eden her türlü unsuru temizlemek...

Evet sevgili Bekir;

Hikâyesini Arayan Gelecek isimli

güzel kitabında belirttiğin gibi,

Türkiye hâlâ "gelecek hikâyesi"ni bekliyor.

Ne yazık ki öyle.

Filmin sonu varmış gibi,

filmin sonunu görecekmişiz gibi

yürümeye devam inatla,

havlu atmak yok.

İyi pazarlar kardeşim.



 

Hasan Cemal



[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum