İmana ve inanca köle edilmiş akıl

FOX TV’de yayınlanan Kızıl Goncalar isimli dizi, topluma: “Dindar ile dinci...”. “Bilim ile inanç” arasındaki farkı anlatabilirse muazzam bir iş yapmış olur...

İmana ve inanca köle edilmiş akıl
27 Aralık 2023 - 11:51 - Güncelleme: 27 Aralık 2023 - 20:43

Ancak...

Daha ilk bölümden sonra dincilerin ortalığı ayağa kaldırması...

Filmin çekildiği mekânlara girişi yasaklaması:

Bunun çok da kolay olmayacağını gösterdi...

İnsanî gelişmişliğini tamamlamış uluslarda bile henüz tam olarak anlatılamamış olan:

“Dindarlık, dincilik, bilim ve inanç...”.

Veya...

“İman etmek ya da bilmek” gibi kelimeler...

Bizim halkımıza bir dizi filmle anlatılabilir mi?..

Çok zor...

Ama...

Yine de anlatılması sürdürülmeli...

İmanı akıldan...

İnancı bilgiden üstün tutmanın:

İnsanî gelişimin...

Ve haliyle:

Ekonomik büyümenin önündeki en büyük ve hatta...

Ölümcül engel olduğu, ilkokul birinci sınıftan itibaren anlatılmalı...

Kişi henüz çocukken...

Bilginin:

Taşıyıcı kolonlar ve kirişler...

İman ve inancın ise:

Kapılar ve pencereler olduğunu öğrenmeli...

Ancak...

Seçim sandığı ile (Demokrasinin tek zafiyeti) devlet gücünü (Yasaları, kurumları ve servetiyle) ele geçiren...

Ve...

Toplumları:

Dinle...

Kutsal kitaplarla...

Peygamberlerle kandıranlar...

Bu öğrenim ve eğitim reformunun önüne geçebilmek için...

Çocukları:

Beş yaşından itibaren “yeniden yazılmış” dini eğitim çamurunun içine atmaktan çekinmiyorlar...

İnsanı hayvanlardan farklı kılan:

Aklı ve bilme yeteneğidir...

Bu akıl ve bilme yeteneği, eyleme döküldüğünde:

Sanat adını alır...

İnsanın aklını ve bilme yeteneğini köreltmek (Sanatın içine tükürmek...).

Buna karşılık:

İman etme ve inanma uyuşukluğunu öncelemek:

Ortaya “dindarlık” çıkarmaz...

Ama:

Kolayca kandırılabilen...

Korkutulabilen...

Ve kolayca yönetilebilen insan yığınlarını çıkarır...

İmana ve inanca köle edilmiş akıl ise kişiyi:

Dincilerin emirlerine itaat eden bir kul haline getirir...

Günün sözü

“Şehitlik söylemini hatalarımızın örtüsü haline getirmeyelim...”.

Emekli General Ahmet Yavuz

TOPLU KATLİAM

İskenderiyeli Clement, neden; inancı bilginin önüne koyduğunu şöyle açıklamıştı:

“Anlamak İçin inanıyorum...”.

Oysa...

Anlamak için inanmak:

Anlamış olmayı zorunlu kılar...

İnanmak için anlamak ise önce:

Öğrenmeyi ve bilmeyi gerektirir...

Clement bu lâfı ettiğinde yıl, M.S. 150 idi...

Bugün 21. yüzyılın ilk çeyreği bitiyor...

Binlerce yıldır insan hayatını etkileyen...

Yöneten sınıfı tanrılaştıran dinin etkisini, birkaç yılda silmek elbette mümkün değil...

O halde tek seçenek var:

Dinde reform yapmak...

Sadece İslâm ülkelerinde değil...

Dünyanın bütün ülkelerinde ve BM nezaretinde...

Güçlü liderliklerin...

Ve...

Vicdanı ile aklını ortak kılabilen ilahiyatçıların öncülüğünde:

Yeni bir müfredat...

Dini reddetmeyen ama...

Akıl ve bilimi:

İmanın ve inancın önüne alan bir reform...

Ya olmazsa?..

Dinciler, kıyameti erkene çekebilmek...

Ve kalan dünyayı aralarında paylaşabilmek için:

4-5 milyar insanı topluca katledebilirler...

İlk önce öldürecekleri ise emin olun ki:

Dindarlar olacaktır...

ZOR OLMAYACAK MI?

Seçim dönemiyle birlikte, her seçim öncesi olduğu gibi şehitlerimiz gelmeye başladı...

Şehitlerimizi CHP vermiyor çünkü iktidar değil...

İhmalde hiçbir payları yok...

Haliyle ve haklı olarak iktidarı suçluyor...

Ama...

İktidar:

Şehit kanlarını yine seçim kazanmak için lojistik yaptığı iddiasına elbette itiraz edecek...

Ama...

Askerlerimiz:

Kendi iktidarları döneminde...

Ve...

İhmalleri nedeniyle şehit edildiklerine göre:

Şehitler üzerinden siyaset yaptıkları iddiasını yalanlamaları:

Zor olmayacak mı?..

NEDEN DİRSEĞİYLE

Hüsmen yeni bir eve taşındı...

Evin badanası, boyası, temizliği, eşyaların yerleştirilmesi derken aradan bir ay geçti...

Bir gün alışverişe giderken yolda Ramiz’le karşılaştı...

“Aga be ya” diye girdi söze “yengemle aala yeni evimize güle güle oturuna gelmedin, n’oldu be ya?... Küstün mü bana?..”.

Ramiz, “Senin yeni evin adresini yazdıın kââdı bizim karı pantolonla birlikte yıkamış be aaretlik” dedi...

Hüsmen evini tarif etti, Ramiz not aldı...

Hüsmen, tam yoluna devam edecekken o an aklına gelmiş gibi:

“Bu arada unutma, zile dirseenle basacaksın” dedi...

Ramiz merak etti:

“Elim dururkene niye dirseemle basacam be aaretlik?..”.

“Te be eşşek değilsin yaa... Gelirken muakkak, elin dolu olacak ondan ötürü üle derim...”.

DOKUNULMAZ

Şehit cenazesinde Özgür Özel’e yönelik provokasyonu destekleyen Bahçeli, daha da ileri gitti ve şöyle dedi:

“Özgür Özel aklını başına almazsa sokakta bile yürüyemeyecektir...”.

Sıradan biri bu lafı etse tehdit olarak kabul edilir ve tutuklanır...

Bahçeli neden tutuklanamaz?..

O bir milletvekili...

Dokunulmazlığı var...

MASALLAR BÖYLEDİR

Mısır yazıları (Hiyeroglif) okunduğunda Tanrı Osiris ile Kız kardeşi Tanrıça İsis’in öyküsünü de öğrendik...

O öyküyü öğrenince:

Kutsal kitaplardaki yaratılış öyküsüne ne kadar da benzediğini görüp sorguladık:

Kutsal kitaplar vahiy değil de birer efsane mi?..

Osiris, yeryüzünde sıkça karşılaşılan aile içi kavgalardan birisini gökyüzünde yaşadı...

Ve...

Akrabaları tarafından öldürüldü (“Akrabanın akrabaya yaptığını akrep akrebe yapmaz” Türk atasözü.).

Bedeni paramparça edildi, Nil Nehri’nin derinliklerine atıldı...

Kız kardeşi ve aynı zamanda sevgilisi (Evet, iki kardeş birbirlerine âşıktı çünkü ahlâk anlayışı bugünkü gibi değildi. Habil de kız kardeşi Alkida, ikiz kardeşi Kâbil ise Labuda ile evlendirilmemişler miydi?) İsis, suya daldı...

Onun parçalarını topladı...

Çamur yardımıyla (Çamurun erdemi) birbirine yapıştırdı...

Eksik kalan parçayı da...

(Tahmin edin lütfen) Yine çamur yardımıyla:

Kendisi yaptı...

Bulunması gereken yere ekledi...

Beden tamamlanınca...

Onu, nehrin kıyısında boylu boyunca yatırdı...

İsis’in erkek kardeşi ve sevgilisi Osiris’in parçalanmış bedeninin birleştirebilmesi için kullandığı Nil çamurunda:

Arpa ve diğer pek çok bitkinin tohumları bulunuyordu...

Osiris’in bedeni canlandı...

Ayağa kalktı...

Ve...

Yürüdü...

Yaaaa...

Masallar böyledir...

Tahtayı ve taşı canlandırır...

Bir atı, füzeye dönüştürüp yedi kat, gökyüzüne çıkarır...

DÜNÜN X’İ

Suat KINIKLIOĞLU

@kinikli88

Kendimizi kandırmayalım. Biz bir ulus değiliz. Biz bir arada yaşamak zorunda kalan ve her biri kendi yaşam biçimi ve değerlerini diğerlerine -gerekirse zorla- empoze etmeye çalışan farklı kabilelerin mütemadiyen birbiri ile savaştığı tuhaf bir uğultuyuz. Çoğumuzun Türkçe konuşuyor olması bizi ulus yapmak için yeterli değil.
MEMDUH BAYRAKTAROĞLU
KORKUSUZ.COM


YORUMLAR

  • 0 Yorum