İnce, gördüğü iyiliğin bedelini ödetiyor

Avcıların kovaladığı yılan karşısına çıkan çiftçiye: “Beni bu zalim avcılardan kurtarır mısın?” dedi… Çiftçi yüzükoyun yere uzandı…

İnce, gördüğü iyiliğin bedelini ödetiyor
19 Mart 2023 - 10:31

Ağzını açtı…

 

“Gir şuradan” dedi Yılana…

Tehlike geçince…

“Çık artık” diye seslendi…

Yılan çıkmayı reddetti…

Bulunduğu yer sıcak ve güvenliydi…

Adam eve dönerken gördüğü balıkçıl kuşuna yaklaştı…

Fısıldayarak:

Olan biteni anlattı…

Balıkçıl:

“Çömel ve ıkın…”.

Çiftçi ıkındı…

Yılanın başı dışarı çıktı…

Balıkçıl onu yakalayıp öldürdü…

Çiftçi, yılanın zehrinin hâlâ içinde olmasından korkuyordu…

Balıkçıla danıştı:

“Yılan zehrinden kurtulmanın yolu nedir?” diye sordu…

“Altı beyaz kuşu pişirip yemek” diye cevapladı balıkçıl…

“Sen de beyaz bir kuşsun ve ilki sen olacaksın” diyen çiftçi, balıkçılı yakalayıp torbasına koydu…

Eve geldi…

Olan biteni karısına anlatırken, içinde balıkçıl kuşu olan torbayı kapıya astı…

“Bu yaptığına çok şaşırdım” dedi karısı, “kuş sana bir iyilik yapmış, karnındaki kötülükten kurtulmanı sağlamış, hatta hayatını kurtarmış, ama sen onu yakalamışsın ve öldürmekten söz ediyorsun…”.

Sonra kapıya yöneldi…

Torbanın ağzını açtı…

Balıkçıl uçarak giderken:

Kadının gözlerini oydu…

Bu kıssayı anlatan Afrikalılar sonunu şöyle bağladılar:

“Suyun yukarı doğru aktığını gördüğünüzde bilin ki birisi bir iyiliğin karşılığını ödüyordur.”

Muharrem İnce halen…

Ve…

Hiç de inandırıcı olmayan gerekçelerle…

Cumhurbaşkanı adayı olmak için…

“Haklı sebepleri” olduğunu:

İleri sürebiliyor…

Ve böylece… Kendisini…

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı Adayı göstererek onurlandıran:

Eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan gördüğü iyiliğin bedelini:

İhanet ederek:

Ödüyor…

Bak Muharrem

AKP’li araştırmacı İhsan Aktaş dedi ki:

“CHP ve İYİ Parti, HDP konusunda bu kadar sıkışmışken Muharrem İnce güçlü bir bayrak açma cesareti gösterirse Milli CHP’yi kurmuş olur…”.

Muharrem kardeş…

Seni…

5 yıl önce aşağılayan…

Bugün ise:

“Yiğitsin” deyip candan…

“Cömertsin” deyip maldan eden…

İşte bu tipler destekliyor…

Sivil dikta ve korku

Toplumları:

Ezik…

Başarısız…

Beceriksiz…

Ve az gelişmiş bırakan en berbat duygu:

Korkudur…

Ve fakat…

Ne var ki…

Bir ülkenin:

“Az gelişmiş ülke” olarak tanımlanmasının sebebi…

O ülkeleri oluşturan halkların…

Sivil despotlar tarafından:

Korkutularak yönetilmeleridir…

İyi ama…

Bir kişiyi…

Ya da bir toplumu…

Sonsuza kadar:

Korkuyla…

Veya…

Bir başka yazımda okuduğunuz fıkradaki gibi…

Sürekli bir şeyler vererek:

Yönetemezsiniz ki…

Önünde sonunda kişi ya da toplum…

Sizden boşuna korktuğunu öğrenir…

Veya…

Vereceğiniz bir şey kalmaz…

Dünün tweeti

Sadık Usta

@Sadik0707

İlahiyatçılar “doğal aklı”, “ilahi akılla” tamamlamayı zorunlu görürler.

Felsefe ise “ilahi aklı” mutlak biçimde şüpheyle karşılar ki, din ile felsefenin en önemli çatışma noktası budur.

Fakat buna rağmen felsefe, din karşıtlığı değildir, sadece iddiasını kanıtlamasını ister.

Ne yaptık ki

Önce:

AKP’nin %70 ve üzerinde oy aldığı kentlerimizi:

Deprem vurdu…

Her ne kadar resmen 48.000 yurttaşımızın hayatını kaybettiği açıklandıysa da…

Uzmanlara göre bu rakam:

En az 200000…

Daha sonra:

Erdoğan’ın 2018 seçimlerinde:

%70.49 0y aldığı Urfa’yı sel bastı

Ve en son:

Erdoğan’ın yine aynı seçimlerde:

%71.84 oy aldığı Kilis’i:

Süper hücre vurdu…

Yani:

Şimşek…

Yıldırım…

Gök gürültüsü…

Dolu…

Fırtına…

Ve yağmur…

Aynı anda etkili oldu…

Yeni Akit gazetesi…

17 Ağustos 1999 depremi için:

Gölcükteki Donanma Komutanlığı görevlilerinin ve eşlerinin seküler (Modern) yaşayışlarını:

“Gerekçe” olarak göstermiş…

Depremin.

“Allah’ın dinsiz askerler ve ailelerine karşı gazabı” olduğunu iddia etmişti…

Sorayım o zaman:

Her biri AKP’ye en az %70 oy veren kentlerdeki depremler…

Ve:

AKP’ye %70.49 oy veren Şanlıurfa’daki gazap:

Kimin gazabı?..

Hollandalı kurtarma ekibi görevlilerinden biri:

Bu sorunun cevabını…

Bir başka soruyla verdi:

“Tanrı’yı bu kadar çok kızdıracak ne yaptınız ki?..”.

Ve min şerri

İnsanî gelişmişliğini tamamlamamış toplumlarda halkın çoğunluğu bilir ki:

“İyi insan kesinlikle çok başarılıdır” sözü ne kadar uyduruksa…

“Her başarılı kişi mutlaka iyi insandır” iddiası da o kadar uyduruktur…

Ve tabii ki:

Her başarılı kişi kötü insan olmayacağı gibi…

Her iyi insan da başarısız olmaz…

Meselâ:

“Çok lâfta yalan, çok malda haram vardır” diyen atamız bilin ki:

Para kazanamamış…

Güzel konuşamayan…

Kıskanç biriydi…

Yani…

Felâk Suresinde anlatıldığı gibi:

“Ve min şerri hâsidin izâ hased” idi…

Çok temiz, dürüst zenginler olabileceği gibi:

Kirli siyasetçi ve bürokratla el ele verip…

Devletin hazinesini soyan:

Ahlâksız zenginler de vardır…

Çok temiz ahlâklı…

Vicdan sahibi…

Dürüst fakir olabileceği gibi:

Ahlâksız…

Vicdansız…

Acımasız…

Irz düşmanı fakir de çoktur…

Basit yalanlar

AKP Meclis Grup Başkan Vekillerinden Özlem Zengin’den 6284 açıklaması:

“Tartışılamaz demedim, keşke daha İslami bir ortamda tartışabilsek. Camiamızın içinde bulunduğu durumu değerlendirirken de hüzün duyuyorum…”.

Az gelişmiş ülke halklarının geneli:

Basit insanlardır…

Basit insanlar:

Basit yalanlara kolayca inanırlar…

Halkların genelinin:

Fakir ve cahil kalmasını sağlayarak…

İktidardaki ömürlerini uzatan bencil hesapçı siyasetçiler:

İşte bu basit insanları…

Basit yalanlar uydurarak…

Kandırır…

Ve…

Kolayca oylarını alır…

Kolayca da yönetirler…

Kuzuyla aslan kardeşliği

Yaklaşık 2 yıl kadar önce…

Yine bu köşede…

İktidar partisiyle “iletişim kurmak” isteyen kimi muhalifleri uyarmak için anlattığım bir fıkrayı bir kez daha anlatacağım…

İzninizle…

Bir akademisyen:

“Aslanla kuzuyu aynı kafese koyalım, göreceksiniz ki birbirlerine alışıp barış içinde yaşayacaklar” der…

“Deli misin?” diye karşı çıkarlar: “bir lokmada yer kuzuyu aslan…”.

“Bana bir hafta mühlet verin, ispatlayacağım” der akademisyen…

“Kabul” derler…

Bir hafta sonra aslanın kafesine bir gelirler ki…

Kuzu da aslan da canlı canlı kafesteler…

Birbirlerine şaşkınlıkla bakan akademisyenler:

“Yahu bunu nasıl başardın?” diye sorarlar…

Deneyci akademisyen güler:

“Kafese her gün yeni bir kuzu koydum…”.

★ ★ ★

Şaşkın akademisyenler…

Kuzunun kuzuya benzediğini…

İlk gün kafese konan kuzuyla…

Son gördükleri kuzunun aynı kuzu olabileceğini akıl etmezler…

Bu kez fıkrayı ekonomiyle değil…

Kimilerinin:

“Bölücülük” olarak nitelendirdikleri…

Kültürel coğrafyayla ilgili anlattım…

Canlarım…

Gerçekçi olalım

Aslanla kuzuyu kardeş yapmaya uğraşmak yerine…

Onları ayrı ayrı kafeslerde…

Ancak…

Birbirlerine müdahale edemeyecekleri bir ortamda…

Adaletli bir şekilde yaşatmanın:

Yolunu bulalım…

NOT:

Buradaki “kafes” metaforunu “eyalet” olarak da alabilirsiniz…

Zira…

Üniter birer devlet olan pek çok gelişmiş ve zengin ülkedeki (Meselâ; ABD, Almanya, İtalya, Fransa ve benzeri pek çok ülke) zenginliğin ve huzurun temel sebeplerinden biri:

Eyalet sistemidir…
YazarlarMemduh Bayraktaroğlu

YORUMLAR

  • 0 Yorum