Kadınların kadınlar için yaptığı bir film

Karşımızda uzun, ama ilgiyle seyredilen bir film var. Bir aşk hikâyesi, bir peri masalı, kadını savunan bir tez filmi; bir dönem filmi, bir polisiye, bir hukuk filmi...

Kadınların kadınlar için yaptığı bir film
09 Eylül 2022 - 10:08

Kendine özgü bir film. Tipik bir Amerikan taşrası filmi, neredeyse bir Yeşilçam melodramı, inanılmaz güzellikte bir doğa tasviri. Ve de kahramanlarının çoğu erkek olsa da temelde kadınların elinden çıkma tam bir 'kadın filmi'. Bir kadın yazarın (Delia Owens) çok satan romanından uyarlanmış; senaryosu, yönetmeni, görüntüleri ve de ana kahramanı da hep kadın olan...

Tanınmış oyuncu Reese Witherspoon'un yapımcılığını üstlendiği film, ABD'nin Kuzey Carolina yöresindeki Barkley körfezinde geçiyor. Burada ülkenin en görkemli gölü ve onu çevreleyen bataklığı vardır. İnsanları da, belki yöreden etkilenmiş olarak hayli zalim gözükür. En azından 1950-60'ların derin Amerika'sında...

Asıl adı Catherine Clark olup Kya diye anılan genç kız inanılmaz bir çocukluk geçirmiştir. Öylesine zalim bir babası vardır ki, tüm aileyi evden kaçırmıştır: Kya'nın annesinden sonra erkek kardeşini de... Ve adam içine sığamadığı zalimliğinden sonunda kendisi de kaçmıştır.

Böylece Kya oralarda tek başına büyümeyi becerir: Bataklık Kızı gibi gizemli bir ad edinerek... Elbette ne okul vardır (dener, ama yürümez), ne aile veya komşu şefkati... Birden karşısına çocukluk arkadaşı Tate çıkagelir. Büyümüş ve son derece yakışıklı bir genç olarak, ama aklı üniversitededir ve çekip uzaklara gider. Tam 5 yıl boyunca Kya'yı hiç aramadan...

Sonra bir başka yakışıklı çıkar. Bu kez zengin bir çevreden gelen küstah ve kendini beğenmiş Chase Andrews... Kya biraz ona meyleder. Ama genç adamın acıklı akibeti, onu bu olayın suçlusu konumuna getirir: Bataklık Kızı'ndan daha iyi bir katil olur mu? Ve tüm çevrenin nefretini üstüne çekmiş bu yalnız kadın, uzun ve insafsız bir yargılamanın kurbanı olur. Neden sonra çıkagelen bir Tate'i bu kez yanıbaşında bularak...

Filmin dekorları gerçekten olağanüstü. Örneğin olayların bir bölümünün yer aldığı o görkemli ağaç... Hiç bu kadar heybetlisini görmemiştim!.. Acaba gerçek mi, film dekoru mu, kestiremedim. Ama genelde son derece etkileyici bir doğanın mekan olarak kullanımı sıra dışı.

Bir diğer ana tema kuşkusuz iyilikle kötülüğün çatışması. Bu savaşımda siyahların hep iyiler arasında olduğunu belirteyim!.. Hele o dükkan sahibi Mabel ve Jumpin çifti... En zor zamanlarında bile Kya'nın yanında yer almalarıyla sempati topluyorlar. Tüm genç oyuncuların iyi seçilmiş olduğunu da söyleyeyim. Kya'nın savunmasını yüklenen avukat Tom Milton'da ise bir dönemin ünlü karakter oyuncusu David Strathairn güzel bir dönüş yapıyor.

Ayrıca Kya'nın o olağanüstü çevresinden etkilenerek tüm doğayı özel çizgiler, renkler ve bakışlarla doldurduğu defterler de çok çarpıcı. Resim sanatına ilgi duyanlar bunların peşine düşebilir!..

Evet, karşımızda uzun, ama ilgiyle seyredilen bir film var. Bir aşk hikâyesi, bir peri masalı, kadını savunan bir tez filmi; bir dönem filmi, bir polisiye, bir hukuk filmi... Yapısı da hayli ilginç olan: hikâye sürekli ileri-geri zamansal sıçramalar içeriyor, ama bu ustaca yapılmış ve seyri zorlaştırmıyor. Belki finalin biraz muğlak kaldığı ve aşırı biçimde geleceğe uzandığı söylenebilir...

Ama kesin bir final çizgisinin ve apaçık bir 'happy end'in yerine geçen bu karmaşık finalin yandaşları, hatta tutkunları olacaktır sanıyorum!.. Filmin müziğine ve o güzel Taylor Swift şarkısına da dikkatinizi çekerim.


 

Atilla Dorsay

[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum