Kılıçdaroğlu...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Tele 1 TV'de yayınlanan 18 Dakika Özel programında Tele 1 TV Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ ve Prof. Dr. Emre Kongar'ın sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamalarda gündeme dair konuları değerlendirdi.

Kılıçdaroğlu...
20 Mayıs 2020 - 22:17 - Güncelleme: 20 Mayıs 2020 - 22:23
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Tele 1 TV'de yayınlanan 18 Dakika Özel programında gündeme dair açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu, CHP'nin İş Bankası'nda yetkisinin olmadığını belirterek, CHP'li belediyelerin, valilerin tüm taleplerini yerine getirdiğinin altını çizdi:

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

"Ciddi sorunlar var. Pandemi, ekonomi, işsizlik, yoksulluk, yatağa aç giren çocuklarımız var. Ülkemizde çok sorun var. Bu sorunları aşmak için sağ duyulu hareket etmek gerekiyor. Kavgadan uzak durmamız gerekiyor. Bu sorun, hepimizin ortak sorunu. Sorunları böyle bir ortamda daha rahat çözebiliriz. Korona virüs sadece bizim ülkede değil, her ülkede var. Ancak her yerde parlementolar açık, bizim ülkede kapalı. Esnaflar diyor ki, bizim dükkanlarımız kapalı ama kira ödemeye devam ediyoruz. Ama milletvekilleri parlemento kapalı olmasına rağmen maaş alıyor. 1 kişi ülkedeki her şeye egemen. Konuşmaya, görüşmeye ve tartışmaya gerek yok diyorlar. Hep beraber güllük gülistanlık yönetiyoruz diyorlar ancak gerçek hayat öyle değil.

Geçen televizyonlarda vardı, bir kadının yemek artıklarını toplaması olayı. Bu 21. Yüzyılın Türkiye’sinde bir fotoğraf. Öyle bakmamız lazım. Bu bağlamda, kriz döneminde Valilerin, kaymakamların bizim belediye başkanlarından talep ettiği her şey yapılmıştır. Araç dediler verdik, eleman dediler sağladık. Bizim Yüreğir Gençlik Kolları Başkanımız, Erdoğan’ın isteği üzerine hapse atıldı. Başkanımızı hapse atanlar, savcı ve hakim değiller. Onlar bir makamdan talimat alarak, bir genci hapse atıyorlar. Burada hapis kararı yanlış. Adana’da 195 personelimiz valilik ve kaymakamlığın emrinde çalışıyor. Türkiye genelinde 254 personel, valiler ve kaymakamların emrinde çalışıyor. Adana’da 65 araç, yine valilik ve kaymakamların emrinde. Türkiye genelinde de 720 araç tahsis edilmişti. CHP’li belediyeleri terör ile bir tutmamanın akla sığar bir yanı yok. Eğer biz araç ve personel vermezsek, anlarım."


"BELEDİYELERİMİZ AYRIM YAPMIYOR"

"CHP’li belediye gerçekten de bütün engellemelere rağmen tarih yazıyorlar. Ümraniye’ye CHP’liler dediler ki, diğer yoksullar var. Onlar dedi ki CHP’li belediyeler yapsın, biz yapmayız. Bizim belediyelerimiz hiçbir şekilde ayrım yapmıyor.

Belediye başkanı arkadaşlarıma söyledim, hiçbir çocuk beldelerinizde yatağa aç girmesin dedim. Dolayısıyla bizim Yüreğir Gençlik Kolları başkanımızın haksız yere tutuklanması, kamuoyu vicdanını sızlatmıştır. Gençlik kolları başkanı tutuklandı, CHP’li gençler sokağa çıkın ve kargaşa olsun istiyorlar. Hayır, haksızlıklara rağmen, inandığımız şekilde halka hizmet etmeye devam edeceğiz. Televizyonlarda silahlar hazır, şunu asacağız keseceğiz diyorlar. Bizim ruhumuzda Kuvayı Milliye ruhu var. Biz 3-5 kişinin bağırmasına papuç bırakacak bir parti değiliz. Biz barıştan ve herkesi kucaklamaktan yanayız. Sosyal devlet anlayışını benimsiyoruz. Erdoğan ne derse desin, vız gelir tırıs gider. Ben arkadaşlarıma söyledim, sizin beldenizdeki hiçbir çocuk yatağa aç girmesin dedim."

Cumhuriyet Halk Partisi’nin hemen hemen her yerde, gerek ben, gerek belediye başkanlarımız, gerek parti sözcümüz her yerde teröre karşı durmuşlardır. Terör bir insanlık sücudu. Terör, yer, mekan, kişi ayırmaz. Teröre karşı ortak bir duruş sergilememiz gerektiğini her ortamda söyledik. Terörün Türkiye’ye maliyetinin ağır olduğunu iyi biliyoruz. Sorununun büyük ölçüde çözülmemesinin de siyasetçilerden kaynaklandığını düşünüyoruz. Sorunu kim çözecek, vatandaşın oy verdiği siyasi otorite çözüecek. Eğer bir yerde gerçekten terör ile mücadele ediliyorsa, biz onlara destek veririz, ki veriyoruz da zaten. Erdoğan, CHP’yi nasıl suçlayabilirim diye düşünüyor. CHP’nin toplum nezdinde kötülenmesi istiyorlar. Milletin büyük bir kısmı Erdoğan’ın söylediklerine inanmıyor. Erdoğan’ın Osman Öcalan’ı TRT’ye çıkarması, İmralı’dan özel demeçleri canlı yayınlamaları. Herkes bunları çok iyi biliyor. Kişinin kimliği ve inancı ne olursa olsun, ben o kişinin işi, gücü, o kişi akşam evine huzur içinde gidebiliyor mu bunlara bakıyorum. Onun kimliği ve yaşam tarzı başımın üstüne. Biz bunları ilgilenmiyoruz. Biz, Allah ile kul arasına giremeyiz. Kimsenin anne ve babasını seçme özgürlüğü yok. Biz, Erdoğan’ın kurduğu tuzaklara düşmüyoruz ama o tuzak kurmaya devam ediyor.

"CHP'DEN BİR ŞEY ÖĞRENMEK İSTİYORSAN BİZ AÇIĞIZ"

Gençlik kolları başkanımız, Kaymakamlık ile çalışan bir arkadaşımız. Kaymakam’ım koruması arkadaşımıza silah çekiyor. Erdoğan’ın devleti yönetme kapasitesi bitmiştir. Erdoğan, CHP’yi nasıl köşeye sıkıştırırımın arayışı içerisinde. Arkadaş, CHP’den bir şey öğrenmek istiyorsan biz açığız. Muhalefet olarak bir yanlış yaptıysak bunu kabul ederiz. Ama bu olay, en üstteki kişinin, en alttaki kişi hapse attırması olayıdır. Hakimlik ve savcılık nitelikleri olmayan kişiler bu kararı uyguladı. Bugün bütün savcıların, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün genelgesini okumasını isterim.


Dünya, korona virüs ile karşı karşıya. Görüş ne olursa olsun, Amerika’dan Japonya’ya kadar her ülke, yaşanan bu travma dolayısıyla devleti harekete geçirdi. Bakanlıklarımızın kararnameleri ile 256 bin iş yeri kapandı. Buna benzer kafeler, berberler çok yer kapandı. Kapanması doğru muydu evet doğruydu ancak şu sorununun yanıtını bulmak gerekiyor. İşletmeleri kapattın ama peki kiralar nasıl ödenecek. Geliri yok insanların. Diğer ülkeler, Kanada, İtalya evinizde oturun dediler. Bizde böyle bir şey oldu mu, hayır olmadı. Sosyal devlete bu nedenle çağrı yaptım. Olayın kitlesel boyut kazanması durumunda sorunu çözecek tek bir kurum var, o da devlet. İş yeri kapanan kişiye devletin yardım etmesi gerekiyor. Oteller kapandı, turistler gelmiyor. Sosyal devlet kavramının ne olduğunu milyonlarca kişi öğreniş oldu. Neoliberal politikaların özü, minumum maliyet, maksimum kar demekti. Ortada bir denge yok. Bu dengeyi sosyal devlet sağlamalı. Türkiye’nin neler yapması gerektiğini 16 madde halde saydım." 

CUMHURİYETİ BÜYÜK MÜCADELELER SONUCUNDA KURDUK"

“Biz Cumhuriyet’i büyük mücadeleler sonunda kurduk. Cumhuriyet’i de demokrasi ile taçlandırmamız gerektiğini söylüyorum. Avrupa Parlementosu’nda yaptığı konuşmada da Marks’ın meşhur sözü ile Türkiye’deki bütün demokrasilerin birleşmesi ve baskıcı rejimlerden dünyanın arınması gerektiğini, dünyada açların ve yoksulların olduğu bir yapıda, baskıcıların ve demokrasiyi içselleştiremeyen birçok aktörün olumsuz gelişmelere kulaklarını kapattıklarını söyledim. Demokrasi olmalı ve dünyadaki demokratlar birleşmeli. Odak noktamız insan olmalı ve insanın geleceğini düşünmeliyiz. Ben bürükselde bir toplantıda şunu söyledim. Suriyeli göçmenlerle ilgili Avrupa’ya sorumlulukları olup olmadığını sordum. Neden iç savaşın sonlanması için müdahale etmediniz. Ülkeler oraya silah gönderdiler ve insanlar birbirlerini vurdu."

"Bana ne yapalım diye sordular, Suriye’deki iç savaşın birlikte bitirilmesi gerektiğini söyledim. Ancak bununla da yetmez, Suriye’de yeni bir hayat kurulması gerektiğini söyledik. O zaman gelişmiş bir ülke olarak sorumluluğunuzu yerine getirmiş olursunuz dedik. Özellikle Müslüman dünyasında savaş var, verilen silahlar da egemen güçlerin silahları. Almanya sürekli cari fazla veren bir ülke, bu ne demek. Diğer ülkelerin gelirlerini ülkesine getiriyor demektir. Almanya’nın burada sorumluluğu var. Yargı bağımsızlığı ve siyaset kurumunun hesap vermesi çok önemli. Her yıl yapılan 23 Nisan törenlerinde 16 dakika verdiler, ben de yazdığım makaleyi özetledim. Bu saydığımız 16 madde, benim ve gelecek için çok önemli. Burada nasıl bir Türkiye beklediğimizi anlatmak çok önemli. “

HANGİ GEREKÇEYLE SINAVLAR ÖNE ÇEKİLDİ

"Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorun yok. Akıl, mantık ve birikimle tüm sorunlarımız çözülebilir. Sorunu çözmek değil, var olana soruna yeni sorun ekliyorlar. 20 bin öğretmenin kurası çekildi ancak atamaları yapılmıyor. Şimdi biz bunları atarsak, maaş alacaklar. Bir devletin Cumhurbaşkanı, öğretmenin sırtından tasarruf yapmaya çalışıyor. Kura çekildiyse, görev yerine göndereceksin. Ortama alışacaklar, biz geldik diyecekler. İşe başlayacaklar. Hayır, biz senin kulağını çektik, bekleyeceksin diyorlar. Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olsaydı, ki inşallah olacak. Yerel yönetimlerimizde elde ettiğimiz başarıyı genel seçimlerde de elde edeceğiz. Nerede öğrenci varsa orada öğretmen de olacak. Aslı ile Kerem’i buluşturacağız. Taşımalı eğitimi, birleştirme sınıfları kaldıracağız. Bu bir utanç değil midir? 1 yılda çözülecek sorun, 18 yılda çözülemedi. Soruları soruyoruz, yanına çözümleri de koyuyoruz. Yerel yönetimdeki başarıyı, genel seçimlerde de sağlayacağız.

Hangi gerekçe ile sınavlar ele alındı. Ertelenme doğru muydu, doğruydu. Kimse itiraz etmedi. Ailelerimiz, çocuklarımızın sağlığını doğal karşıladı. 1 vatandaşımızın bile hayatını kaybetmemesi için çalışıyoruz. Sağlık çalışanlarımız emek veriyor. Sınavı, tatiller yüzünden erkene aldılar. İnsan açsa nasıl gidecek tatile? Siz sınavı ertelediğiniz zaman öğrencinin da kafası karışır. Siz bir gece tarih değiştirmek için kimden yetki aldınız. Kararı alanlar kim? Turizm, Maliye Bakanı ve Saray. Bırakın sınav zamanında olsun. Gençlerle sohbet ettim ve onlara dedim ki, inadına sınavı kazanacaksınız ve inadına oy vermeyeceksiniz. Sizin geleceğinizle oynayan kişiye kırmızı kartı göstereceksiniz.  "

"3 alanda devlet tasarruf yapamaz. Sağlık, eğitim ve güvenlik konularında tasarruf yapılamaz. Hala öğretmen açığı olan, sağlık açısından açığı olan, güvenlik açısından açığı olan bölgelerimiz var. Bu alanlar sosyal devlette açık kabul etmez. Ben bunu çok sık tekrar ederim. Türk hukuk sisteminin, darbe hukukundan arındırılması gerekiyor. Eğer darbe hukukunan arındırabilirsek, Avrupa Birliği standartlarında demokrasiyi ülkemize getirirsek, demokrasi açısından bu kadar köklü sorunlarımız olmaz. Hem darbeye ve darbecilere karşı çıkıyorum diyeceksin, hem getirdiği hukuk ile uola devam edeceksin. Yüzde 10 seçim barajını darbeciler getirmedi mi? Bu demokrasiye darbedir. Biz milletin oyun parlementoya olduğu gibi yansısın istiyoruz. Makul bir seviyeye çekilmesi gerekiyor.

RTÜK'E SERT TEPKİ

Demokrasiyi savunan herkesin 12 Eylül ve 20 Temmuz sivil darbesinin tüm düzenlemelerinin kaldırılması lazım. Birisinin, egemen bir kişinin talimatı ile savcının hareket geçirilmesi çok yanlış. Bir öğrenci, bir şey söyledi ve evine girilerek derdest edildi. Gazeteciler korkudan yazı yazamıyor. RTÜK, bu yorumu niye yaptın diye soruyor. Medyayı neden çağdaş demokrasiler 4. Güç olarak kabul ediyor. Çünkü vatandaşın gözü kulağıdır. Medya, gücün arkasında durur ve her şeyi doğru yapıyorsun derse, kötülük yapmış olur. Medyanın gücü denetlemesi lazım. Devleti yönetenin de medyanın eleştirilerinden ders çıkarması lazım. Erdoğan hep söylüyor ya, hastaneye, tünele karşısın diye. Ben AK Partili vekillere söyledim, biz bunlara karşı değiliz ama kaça yaptığınızı soruyoruz, haydi ben bilmiyorum siz Ak Parti milletvekilisiniz, siz de bilmiyorsunuz. Bütün vatandaşların bunu bilmesi gerekiyor. Medya da sormadığı zaman görevini yapmamış olacak. Kürsüde biraz yakın yerde duruyor. Yine onlara söyledim. Biz gerçekten demokrasiden yanayız. Biz gerçekten düşünceyi ifade etme özgürlüğünden yanayız. Bir üniversitede, üniversite hocası düşündüğünü rahatlıkla söyleyemezse, oraya üniversite diyebilir misiniz? Üniversiteler üretecek. Kesin hesap kanunu çok önemli.” 

 

"Kesin hesap kanunu, harcamaların yapıldığını gösteren kanundur. Memura ne kadar verdin, yolun maliyeti ne kadar. İşsizliğin sözünün tutulup tutulmadığını göreceğim. Kesin hesap kanunun tutulduğunu görmemiz gerekiyor. Dolayısıyla iktidar gelip, bir hedefi gerçekleştirmediyse hangi gerekçe ile yapamadığını anlatsın. Bu, çağdaş bir demokraside çok önemlidir. İktidarın özellikle de parlementoya hesap vermekten onur duyarım demesi gerekiyor. Diğer türlü vatandaşlar harcamaların nereye gittiğini anlayamaz. CHP’nin iktidarın ilk yapacağımız işlerden biri budur. Neden siyasi ahlak kanunu yok, siyasetin de etik kanunlarının olması gerekiyor.”

“Ben bütün siyasi partilerin parlementoda temsil edilmelerini isterim. Hatta yüzde 1 oy alan partinin genel başkanı dahil mecliste olmalı. Parti çoğunluğu, demokrasinin güvenliği açısından da önemlidir. Belki bunun için Türkiye milletvekilliği diye bir kontenjan açılır. Yüzde 1 oy alan 1, 2 oy alan 2 vekil ile kendini temsil eder. Erdoğan, darbe hukukunun arkasına sığındığı için yeni bir siyasi partinin parlementoya gelmesini istemiyorum. İYİ Parti için de bir altyapı oluşturdular, ama biz bunu engelledik. DEVA Partisi veya Gelecek Partisi için de kumpas kurulursa, biz bu kumpası bozmak ile yükümlüyüz. İktidar partisinin seçime girecek partiye kumpas kurup, siyasetin dışına itme arayışı, tamamen korkudandır. O zaman devleti yönetemiyorlardır. Biz yeni partilere milletvekili vereceğiz die bir teklifte bulunmadık. Ben iki genel başkanla da bu konu ile ilgili hiç konuşmadım. Ama bir kumpas kurulursa, biz bu kumpası bozarız. Eğer bir siyasal parti halkın oyuna ihtiyaç duyuyorsa, bırakın seçmen kimi tercih etmek istiyorsa etsin. İktidardan gideceklerini biliyorlar. Biz Millet İttifakı olarak bunları göndereceğiz. Bu memlekete temiz siyaseti, herkesi kucaklamayı, kimseye öfke ve kin duymamayı, her hocanın istediği gibi düşüncelerini ifade edebileceği bir atmosferi yaratacağız.” 

“Darbe dönemlerinde yapılan uygulamalar, 20 Temmuz sivil darbe döneminden sonra devam ediyor. İş Bankası, CHP’nin de bankası değil. Biz, Mustafa Kemal’in hisselerini temsil ediyoruz sadece. Banka ile de hiçbir bağlantımız yok. CHP’nin bunu yapmaya yetkisi yok. İş Bankası’nın kendine göre bir kültürü var. Çağdaş bir banka, milli bir banka, kuruluşunda Celal Bayar da var Mustafa Kemal de var. Bugün Türkiye’nin gözbebebeği olan bir kuruluş. Kenan Evren geldi, Atatürk’ün mirasını çiğnedi. Şimdi insanlar da bunu istiyor. Finans açısından yaşanan dram görünmesin istiyorlar. CHP’nin bütün eleştirilerini İş Bankası’na kilitlemek istiyorlar. Biz hukuki olarak duruş sergileyeceğiz. Bizim İş Bankası üzerinde bir yetkimiz yok. İş Bankası’nı siyasete alet etmek yanlış. İş Bankası, kimsenin bankası değil. Türkiye Cumhuriyeti devletinin saygın bir kuruluşu. Biz hiçbir şekilde gelir elde etmiyoruz bankada. Bunların derdi, İş Bankası’ndan TÜRGEV’e nasıl hisseleri aktarabiliriz diye özel bir arayış içerisindeler. Bu konuda elimde herhangi bir veri yok ama düşüncem bu yönde. “

İHALELERİ ERDOĞAN'IN TALİMATIYLA ALIYORLAR

5’li çete diye tanımlanan ve devletten ihale alanlar var. Bunlar ihaleleri direk Erdoğan’ın talimatları ile alıyor. Finans açısından besleniyor, başka açılardan besleniyor. Dolayısıyla ortaya çıkan tapelerden, bu millete nasıl küfür edildiğini hepimiz biliyoruz. Bunlar ihaleleri döviz bazında aldı. Yarın CHP iktidar olsa, bunları kamulaştırsa ne yapacağız. Londra Mahkmelerinde biz bu kararları bozarız dediler. Yerli ve milliyiz diyorlar, ne yerli ve millisi. Biz CHP iktidarında bunların hepsinin kamulaştıracağız.

“Bu beylerin oturdukları yerde dolar geliri var. Vatandaşın oturduğu yerden borçları artıyor ancak 5’li çetenin geliri artıyor. Ben bunları çağıracağım ve Türk lirasına çevir diyeceğim. Bunu yapacağız. Maliyetler o kadar şişirildi ki, devletten 1 liralık iş karşılığında 50 lira istiyorlar. Bakın ben sevgili hocam, şunu söylüyorum. Benim bütün mal varlığımı incelediler, hiçbir şey bulamadılar. Ancak Trump dedi ki, beni kızdırma senin mal varlığını araştırırım. Sesini çıkaramadı. Ağzından bir kelime bile çıkaramadı. “ 

ANITKABİR'DE NELER YAŞANDI

“Ben Anıtkabir’e gittiğimde arkadaşlarım oradaydı. Mansur Yavaş’ın da orada olmasını istedim. 10 kişinden fazla olduğu için komutan ben 10 kişiden talimat aldım, 20 kişiyi kabul edemem dedi. Bunun üzerine biz gittik, diğer arkadaşlar da kendi aralarında biz gelmeyelim, kadın vekillerimiz gelsin dedik. Dolayısıyla onların gelişini biraz bekledik. Bu çarpıtılarak kutladı. Anıtkabir’e gittik, saygı duruşunda bulunduk ama 19.19’a denk gelmedi. Biz sembolik bir ziyaret yapmak istedik. Saat 17’de Anıtkabir’in kapandığını söylediler ancak bizim için bir ayrıcalık yaptılar. 19’da ayrılabilirseniz daha da memnun oluruz dediler.

Biz halkın oylarına başvuruyoruz demokrasi için. İster milletvekilliği, ister muhtarlık seçimi olsun. Halk bir kişi seçiyor. Onu görevden alıyorsunuz, yerine kayyum atıyorsunuz. Niye, darbe dönemindeki yasalar için atıyorsunuz. Melih Gökçek görevden alındığında buna da karşı çıktık, yanlış yapıyorsunuz dedik. Seçilen belediye başkanını görevden alamazsınız dedik. Başkanının suçu varsa, bu ülkede mahkemeleri var. Gerçek hakim ve savcıları ayırarak, sarayın savcılarını ayrı tutuyorum. Bu ülkede saygı değer Cumhuriyet’in hakimleri var. Eğer başkanının kusuru varsa, verirsiniz dosyayı incelerler. Bunlar yok, biz seni görevden aldık diyorlar. Eğer görevden alma olduysa belediye meclisi yeni bir başkan seçsin, ben bunu da anlarım. Ancak siz tasfiye yapıyorsunuz ve birini atıyorsunuz. Ey Kılıçdaroğlu sen teröre destek veriyorsunuz diyorlar, hayır efendim ben milli iradeye destek veriyorum. Sen anayasal kurala uymuyorsunuz sonra bana kalkıp adalet ve hukuktan bahsediyorsun. Buna inanmıyorum” 

ATATÜRK HAVALİMANI'NDAKİ HASTANE İÇİN İHALE KİME VERİLDİ BELLİ DEĞİL

“Belediye başkanlarımıza seçildikten sonra 7 maddelik bir ilke koyduk. İlkelerden birisi harcadığınız para sizin paranız değildir. Harcadığınız her kuruşun hesabını millete vereceksiniz dedik. Bunu kamuya açık yerlerde yapacaksınız. Bazı belediye başkanlarımızı Youtube’dan ihale yapıyorlar. Dolayısıyla gizli kapaklı bir durum yok. Atatürk Havalimanı’nda bir hastane inşatı var. Sahra hastanesi, Adana’da Zeydan Bey’in yaptığdır. Bu hastaneyi bir firmaya verdiler, ne kadar olduğu belli değil, kimin verdiği belli değil. Hastanenin masraflarını kim ödüyor, memurumuz, emekçimiz ödüyor. Yollar yapılırken, ihale tabelası asarlar. Böyle bir tabela var mı dedim yok dediler. Belki de firmalar bağış olarak yapıyorlar. Örnek mi almak istiyorsanuz, bizim Yılmaz Büyükerşemn hocamız var. Eskişehir’in orta anadolunun en güzel şehri haline getirdi. İnsanların birbirini kucakladığı bir yere getirdi. Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımız Aydın’ı güzel bir noktaya getirdi. Kent konseylerinden alınan kararlar var, bunları gerçekleştirin dedik. Ekrem Bey İstanbul’da Ankara’da Mansur Yavaş olağanüstü bir çaba gösterdi. CHP’li belediyeler sosyal devlet anlayışının tarihini yazıyorlar. Belediyelerimiz çalıştığı sürece, oy vermeyenler bile belediyelerin çalıştığını görecek. İstanbul’daki vatandaşların yararlandığı belediye hizmetinden Türkiye’deki herkes yararlanacak. “

"Baskıcı yönetimler, bağımsız yayın organlarının yayınlarına tahammül edemezler. Onlar, medyanın çok güzel işler yapıyorsunuz denmesi bekliyor. Bağımsız televizyon kanallara tahammül edemiyorlar." 

"Baskıcı yönetimler, bağımsız yayın organlarının yayınlarına tahammül edemezler. Onlar, medyanın çok güzel işler yapıyorsunuz denmesi bekliyor. Bağımsız televizyon kanallara tahammül edemiyorlar.

Bir iktidar, medyadan rahatsız olma sürecine girdiyse artık gidicidir. Neden, çünkü artık küpünü doldurmuştur ve küpünü büyütmek istemektedir. Dolayısıyla yazılı ve görsel medyadan rahatsız oluyor, susturmak istiyorlar.

Nadir Nadi bir baş yazı yazdı. Ben Atatürkçü değilim diye. Rahmetli İlhan Selçuk da ben Gardrop Atatürkçüsü değilim dedi. Bunlar da esen rüzgara göre şekil alıyorlar. Dünya kadar televizyonları var, besleme gazeteleri var ancak hiçbiri izlenmiyor, okunmuyor. Doğruları hangi gazeteler yazıyorsa onlar satın alınıyor. Beylerin düzeni bozulmasın istiyorlar. Herkesin özgürce yayın yaptığı bir düzeni yeniden inşa edeceğiz. Ecevit’in dediği gibi hakça bir düzen inşa edeceğiz."

 

Kaynak Yeniçağ: Kılıçdaroğlu, canlı yayında konuştu

YORUMLAR

  • 0 Yorum