Muharrem Bayraktar yazdı Türkiye'ye ağır kurşun

Yavaş yavaş bir siyasi mevtaya dönüşen Ahmet Davutoğlu’nun Cizre için söylediği o “şiirsel vaadi” hatırladınız mı? Ne diyordu eski başbakanımız:

Muharrem Bayraktar yazdı Türkiye'ye ağır kurşun
03 Ocak 2017 - 21:03
“Cizre’yi Toledo gibi yapacağız.”

Toledo, İspanya’nın başkenti Madrid’in 80 km güneyinde, deniz kenarında, şirin bir turizm kenti. Unesco tarafından dünya miras listesine eklenmiş bir sükûnet şehir.

Davutoğu’nun “stratejik derinlik” siyaseti, Cizre’yi Toledo’ya çevirmedi ama bütün Türkiye’yi Bağdat’a çevirdi.

Hemen her hafta Türkiye’nin bir tarafında askerlere, polislere ya da sivillere yönelik bir saldırı oluyor, onlarca kişi ölüyor. İstanbul, Ankara, Kayseri, Gaziantep ve bütün Türkiye bir biri ardına patlıyor, kana, acıya, gözyaşına boğuluyoruz.

Hatta daha ileri gidelim, Davutoğlu’nun “stratejik derinlik hayali” Türkiye’yi Bağdat’tan bile beter bir hale getirdi.

Zira ülkemizdeki terör saldırıları yoğunluğu Bağdat’ı bile geçmiş durumda.

Suriye’deki iç savaşa açık olarak müdahil olma ve bu savaştan bir fütuhat yaratma hayali sonucu sınırlarımızı olabildiğince açınca, bugün bu politikalardan sert bir şekilde dönüş yapsak bile faturasını çok ağır bir şekilde ödüyoruz.

Yeni yıla Reina saldırısıyla başladık, bilanço, 39 ölü.

Bu satırları yazarken, saldırıyı IŞİD’in üstlendiği haberleri geliyordu.

O üstlenmiş, bu üstlenmiş bir önemi yok, bence sınır kapılarımızı kim yolgeçen hanı yapmışsa asıl hesaba çekilmesi gereken o “stratejik derinlik” sahibidir.

Sokağa çıktığınız zaman, İstanbul’un bazı ilçelerine gittiğiniz zaman (Zeytinburnu, Bağcılar, Küçükçekmece, Fatih v.d) adeta yabancı kolonilerin oluştuğunu görüyorsunuz. Suriyeli, Afganistanlı, Nijeryalı bilmem nereli ve çoğunda oturma izni olmayan on binlerce insan ülkeyi mesken tutmuş. Kontrolleri, takipleri, denetlemeleri pek mümkün olmayan yüz binlerce insan içimizde “bomba” gibi yaşıyor.

Bu “bomba”, yukarıda anlattığımız “yanlış dış politikanın tezahürü.”

Eski dışişleri bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil,

“Ben önce hata yapıp, sonra da hatalarımı düzeltmek için uğraşarak vakit geçiremem.”

Suriye politikası baştanbaşa bir hata idi. Bugün bu hatadan dönülmeye çalışılıyor ama geçen 5 yılın vahim faturası acı şekilde ödeniyor. Üstelik Moskova Anlaşması ile “Suriye’deki ateşkesin garantörü” olmak gibi bir fatura da elimize tutuşturularak…

Bence bütün dışişleri bakanları, o makama oturmadan önce, rahmetli Çağlayangil’in sözlerini çerçeveletip odalarına asmaları lazım.

Yüzlerce hata yapıp sonra da sonra da bu hataları düzeltmekle vakit geçirmemeliyiz.

YORUMLAR

  • 0 Yorum