Mustafa Mutlu 'Futbol'ca siyaset!

AKP, “ikinci parti” konumuna düştüğü son yerel seçimlerden sonra kısa süreli bir “şaşkınlık” yaşadı. Temel felsefesi olan “En iyi savunma hücumdur”u unuttu.

Mustafa Mutlu 'Futbol'ca siyaset!
15 Ocak 2025 - 09:57

Yıllardır hep “savunma”da kalan CHP ise belki de tarihinde ilk kez “atak” oynamaya başladı.

Ama dediğim gibi... Bu, sadece birkaç ay sürdü.

AKP ve Recep Tayyip Erdoğan kısa sürede toparlandı. Tam 22 yıldır uyguladığı “toplu hücum” anlayışına yeniden döndü.

Önce teğmenler meselesinde yine “mağdur” edebiyatı yaptı, sonra barış güvercinliğine soyunup MHP üzerinden yeni bir “açılım” süreci pompaladı.

Bir de Suriye’deki dönüşümden kendisine “başarı destanı” çıkarmaya kalkışınca, rüzgar tekrar eskisine döndü. Şimdi tüm gücüyle, “birinci parti” ünvanını bir süreliğine de olsa eline geçiren CHP’yi eritmeye çalışıyor.

Belediyelerini silkeliyor, prim borçları için köşeye sıkıştırıyor, belediye başkanlarını tek tek yolsuzluk ya da terör soruşturmalarına dahil ediyor!

★★★

Peki; CHP yönetiminin yapması gereken şey ne?

“Hücum futbolu” oynamak...

Savunmada kalıp kalesinde gol tehlikesi yaşamaktansa, hücuma çıkmak.

Bunu yaparken de elbette işin savunma kısmını da fazla ihmal etmemek.

Bana göre “kırmızı kart” sallamakla falan olacak şey değil bu... Gol atmak gerek, gol atmak!

Mesela... Genel başkan olmadan önce Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı gibi her gün bir “yolsuzluk dosyası”yla gündem yaratmak...

Eşleri, çocukları, yakın akrabaları dahil iktidardakilerin nasıl zenginleştiğini ve bu
paraları hangi ülkelere kaçırdığını anlatmak...

Şirketlerine, tarikat vakıflarına, derneklerine, yapılanmalarına aktarılan kamu kaynaklarını gözler önüne sermek...

★★★

Tereciye tere satacak halim yok, siyasetçi değilim... Onlar benden iyisini bilir!

Ama ben de bunca yıllık seyirciyim be kardeşim!

Kırmızı kart falan tamam ama... Senin de şut çekmen lazım...

Şut olmadan, gol olmaz ki!

‘Şey’in çocukları!

Menzil tarikatındaki miras kavgasını izlemişsinizdir... Menzil şeyi (şeyhlik, şıhlık anayasal olarak yasak ya; böyle kavramları tanımıyor ve kullanmıyorum) Abdulbaki Elhüseyni’nin 12 Temmuz 2023’teki ölümünün ardından oğulları dini, tarikatı, öteki dünyayı unuttu; herkesin gözü önünde mal, mülk ve “şeylik” kavgasına girişti.

Konuyu önce kendi kurdukları “şariat mahkemesi”nde çözmeye çalıştılar; olmadı... İş, yumruk yumruğa dövüşmeye kadar vardı.

Müritlerine, “aç kalmanın erdemlerini, yoksulluğun faziletini” anlatan din tacirleri,  babalarından kalan inanılmaz servet için sonunda kendi yandaşlarını taşlı sopalı kavgaya bile soktular.

Şimdi can güvenliklerinin kalmadığını görünce, Türk jandarmasından, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinden medet umuyorlar.

★★★

Ölen “şey”in adı Abdulbaki Elhüseyni...

Kavgaya tutuşan çocuklarının adı Muhammed Saki, Muhammed Fettah ve Muhammed Mübarek...

Gördüğünüz gibi hiçbiri Türk adı taşımıyor. Belli ki Türk değiller!

Diyorum ki acaba bunları toptan Suudi Arabistan’a göndersek de konuyu krala mı havale etsek?

O, ne yapacağını iyi bilir!

GÜNÜN SORUSU

AKP iktidarı, CHP’li belediyelere uyguladığı yargılama standardını kendi belediyelerine de uygulasaydı acaba kaç AKP’li başkan bugün hâlâ görevde kalırdı? 

Kağıt paralar!

Hafta sonunda Merkez Bankası’nın eski bir üst düzey yöneticisi ile tanıştım. Kendisi AKP döneminde görev yapmış ve “hızlı başkan değişimleri” sırasında kendi deyimiyle “kim vurduya” gitmiş.

Şimdi özel sektörde danışmanlık yapıyormuş...

Hazır bulmuşken yanıtını merak ettiğim bir soruyu sormadan edemedim:

“Cebimizdeki en büyük bonknot olan 200 liraların hiçbir hükmü kalmadı. Neden 500 liralık ya da bin liralık banknot piyasa sürülmüyor?”

Son derece net bir yanıt aldım:

“Bir asgari ücretli ya da emekli bankamatikten maaşını çektiğinde öyle ya da böyle eline bir tomar para geçiyor. Diyelim ki 20 bin lira alan birinin cebine tam 100 tane 200’lük banknot giriyor. 500’lük banknot çıkarırsanız, cebe girecek banknot miktarı 40’a, bin liralık banknot çıkarırsanız 20’ye düşer. İktidardakiler bunun yaratacağı olumsuz psikolojiden korkuyor.”

★★★

Yani, “Aç kalsanız da olur; yeter ki cebiniz şişkin olsun” demeye getiriyorlarmış...

Yılmaz, yılmaz!

Yıllarca aynı gazetede birlikte çalıştığım Yılmaz Özdil kalp krizi geçirmiş... Sağlık durumu iyiymiş.

Benim bildiğim Yılmaz, asla yılmaz ve bir an önce sağlığına kavuşup yorumlarına döner.

Kendisine acil şifalar diliyor, sevgili eşi Hülya’ya ve kızı Pelin’e “Geçmiş olsun” diyorum.
Mustafa Mutlu
korkusuz.com


YORUMLAR

  • 0 Yorum