Ne şirin şeymiş bu hilafet

Türkiye iyice garipleşti. İktidar demokrasi, hukuk ve insan haklarını rafa kaldırdığı gibi artık anayasa da yok gibi.

Ne şirin şeymiş bu hilafet
05 Ocak 2024 - 09:40

Her gün sayısız anayasa suçu işleniyor ülkede “tık” yok.

Laiklik zaten neredeyse tamamen ortadan kalktı.

Hatta öyle ki laikliğe aykırı eylemleri eleştirdiğiniz anda “halkı kin ve nefrete tahrik etmek” gerekçesiyle hakkınızda soruşturma açılıyor hatta tutuklanıyorsunuz.

Son günlerde “anayasaya aykırı” eylem ve söylemlerde ciddi artış oldu.

Özellikle Filistin halkıyla dayanışma mitingleri adı altında düzenlenen organizasyonlarda “tevhid bayrakları” açılıyor kabalalıklar koro halinde “şeriat isteriz” ve “hilafet isteriz” diye bağırıyor.

Erdoğan fotoğraflı sosyal medya hesaplarından “Anıtkabir yıkılmalı, şeriat gelmeli” mesajları paylaşılıyor.

Savcılıklar bunların hiçbirini görmüyor.

Bir eski manken çıkıp “Türkiye 2030’da şeriata geçecek, bütün şartlar oluştu” diye yazıyor örneğin ama yine ses seda yok.

Bunlar daha sert ve sinir uçlarıyla oynayan mesajlar, söylemler.

Bir de hilafeti şirin gibi gösterme çabaları var ki onu da bazı akademisyenler üstleniyor.

Aydın Üniversitesi öğretim üyelerinden profesör Naciye Selin Şenocak bir açık toplantıda hilafet çağrısı yaparak “Türkiye bunu düşünmeli” dedi.

Bu profesör “seküler hilafet” diye bir tanım da uydurmuş.

Konuşmayı izleyince “Bu hilafet aslında hiç de kötü değil” diyenler bile çıkabilir.

Çünkü dinci çevrelerdeki sert söylemlerin aksine bu profesör hilafeti İslam birliği olarak tanımlıyor ve Türkiye’nin tüm İslam aleminin lideri olabileceğini ileri sürüyor.

Böylelikle “Hilafet Türkiye için çok yararlıdır, Türkiye bu yolla bölgenin tek hakimi olur” algısı yaratılmaya çalışılıyor.

Hilafet 3 Mart 1924’te kaldırılmıştır.

Hilafet İslami ve hukuki olarak yönetim demektir.

Bir yönetim “İslami” ise seküler yani bir başka deyimle laik olamaz, bu profesör bu kadar cahil olamaz, ama belli ki konu cehaletle değil algı yaratmakla ilgili.

Türkiye 1923’ten bu yana cumhuriyetle yönetilmektedir ve din ve devlet işleri ayrılmış, inanç sahipleri sonsuz bir özgürlüğe kavuşmuştur.

Bugün hilafeti istemek ülkeyi yüzlerce yıl geri götürmek demektir.

Hepsinin ötesinde hilafet istemek anayasaya aykırıdır ve cezası da ağırdır.

Buna rağmen ülkede sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi davranmak, bu çağrıları duymazdan gelmek ve hata bunları teşvik etmek de suça iştirak sayılır. Ancak yaratılan “dini iklim” bir anayasa suçu olan hilafet çağrılarının dozunu artırdığı gibi yaptırımsız kaldığı için daha da cesaretlendirmektedir.

Bu kötü gidişi önlemek sadece kendini “laik, Atatürkçü, cumhuriyetçi” olarak tanımlayanları değil iktidarın da ilk görevidir.

Çünkü bu iktidar sahipleri seçildikten sonra anayasaya bağlılık yemini etmişlerdir ve anayasanın teminatı ve koruyucusu durumdadırlar.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Liderimiz Erdoğan diye yazınca her şey hak mı?

Sosyal medyada linç kampanyalarının yanı sıra milletin sinir uçlarıyla oynamaya kalkanlar da son günlerde adeta gemi azıya aldılar.

Bunlardan biri (ismi lazım değil) akıl almaz paylaşımlar yapıyor.

Şu ana kadar hiçbir savcı harekete geçmedi/geçemedi.

Bu Twitter hesabının profilinde “Liderimiz Erdoğan” yazıyor, profil fotoğrafı da zaten Erdoğan.

Hilafet çağrıları yapılıyor bu hesaptan.

Ama bunun da ötesinde Atatürk’e ağır hakaretler var.

Örneğin Anıtkabir’in yıkılmasını ve yerine bir dev cami yapılmasını istiyorlar.

Bunun için de Anıtkabir’in yıkımını gösteren temsili bir fotoğraf bile kullanacak kadar kendilerinden geçiyorlar.

Yine bu hesapta ve bazı benzerlerinde CHP, Zafer Partisi, DEM Parti ve İyi Parti için “onun bunun çocukları” küfrü açık biçimde yazılabiliyor.

Bu nasıl iştir böyle?

BUNU YAZMAK GEREK

Hani FIFA kararları vardı?

Riyad’daki büyük rezaletten sora iktidar ve yandaşları yapılanları örtbas edebilmek için muhalefete ve Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’a saldırıyor.

Sözleşme bahanesi arkasına sığınarak “Önceden yapılmış anlaşmalara rağmen Fenerbahçe başkanı son anda ortaya Atatürklü forma talebi getirdi, sahaya ‘yurtta sulh cihanda sulh’ pankartıyla çıkmak istedi, Galatasaray da buna uydu” diyerek Suudileri aklamaya çalışıyorlar.

Atatürk’ün sözünün ise zaten FIFA kuralları nedeniyle kullanılamayacağını, dünyanın hiçbir yerinde siyasi sloganlara izin verilmediğini söylüyorlar.

Bu yazıda fotoğraf Fenerbahçe’nin FİFA ve UEFA denetimindeki bir resmi maçında çekildi.

Ayrıca bugün bütün Avrupa statlarında, maç başlamadan önce üzerinde İngilizce ve Rusça “barış” kelimesi yazan bir poster seriliyor. Yani iktidar ve yandaşlarının “FİFA- UEFA kuralları” diye çırpınmalarının hiçbir anlamı yok. İstanbul’da yapılan tribün koreografisi “sözleşme” feryatlarının martaval olduğunun bir kanıtı.

ŞAŞIRDIM

Devletin içinde kaç devlet var

Sonunda Fatih Altaylı da uğradığı linç kampanyası sonunda soruşturmaya uğradı.

Bu yazıyı yazdığım sırada Fatih Altaylı savcıdan çağrı aldığını ve ifade vermeye gideceğini açıklamıştı.

Sonucu henüz bilmiyorum, ama dikkatimi çeken bir başka nokta var.

Fatih Altaylı ile ilgili en çarpıcı açıklaması şimdilerde spor yorumculuğu yapan, Erdoğan’a çok yakın Rasim Ozan Kütahyalı yaptı.

Bir dizi twit atan Kütahyalı şöyle diyor;

“Çok ilginç bir vaziyet var… Fatih Altaylı ile ilgili DEVLET içi hazırlıklar sürüyor bu saatte bile telefon trafikleri hızlandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nda da hareketlilik var. Benim de Serap Çil olayında tanık olarak ifademi rica ettiler. Bu iş nereye doğru gidiyor?”

Duruma bakar mısınız bir gazeteciden intikam alınması için devlet içinde çalışma yapılıyor, telefon trafiği oluşturulmuş ve savcılık gece olmasına rağmen hareketlilik içindeymiş.

Daha da garibi savcılık Kütahyalı’dan Fatih Altaylı’nın 13 yıl önce yaşadığı bir olayla ilgili tanıklık yapmasını “rica” etmiş.

Kütahyalı bununla da yetinmiyor.

Diyor ki; “Altaylı’ya bir şeyler olacak ama ne olacak ben de bilmiyorum. İslam Bayrağı taşıyan dindar amcanın oğlu yaşındaki çocuk tarafından ağzının burnunun kırılması ve bu şiddeti Altaylı’nın övmesi DEVLET içinde Müslüman kanatta, hatta Milliyetçi-Muhafazakar kanatta şalterleri attırmış.” 

Bu çocuk cehaletinden mi yoksa fazla öz güveninden mi bunları yazıyor anlamak zor tabii.

Ne demek “devletin içindeki Müslüman-Muhafazakar kanat” diye yazmak.

Türkiye’de kaç tane devlet var?

Bu devletin içindeki başka paralel yapılanmalar arasında bir çekişme mi var?

Devletin içindeki kanatlar intikam amaçlı operasyonlar mı yapıyor yani?

Neresinden baksanız olmuyor.

ÖNERİ

Muğla’ya Bahattin Yücel yakışır

Haberi Hürriyet’te Yalçın Bayer’in köşesinde okuyunca çok sevindim.

Yalçın Bayer CHP’nin Muğla Büyükşehir Belediyesi için eski turizm bakanlarından Bahattin Yücel’i düşündüğünü yazmış.

Bahattin Yücel 40 yılı aşkın süredir turizm sektöründe.

Turizmi dünyada en iyi bilen otoriteler arasında bir isim.

Muğla Türkiye’nin en gelişmiş turizm bölgelerinden biri.

Her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Bodrum, Marmaris, Fethiye, Datça gibi turizm merkezleri Muğla sınırları içinde.

Muğla deniz kıyısı en uzun ilimiz.

Böyle bir yerde, üstelik yıllardır Bodrum’u yıl boyu yaşam alanı olarak seçmiş bir turizmcinin belediye başkanı olması çok iyi olur.

Bahattin Yücel mesleğe başladığım günden beri tanıdığım, başarılarını adım adım izlediğim bir isim.

Her ne kadar CHP içinde konuşuluyor olsa da Bahattin Yücel’i Muğla’dan aday gösterirler mi bilmiyorum.

Ama bildiğim şu, böyle bir karar alınırsa sadece Muğla değil Türkiye kazanır.
CAN ATAKLI
korkusuz.com.tr


YORUMLAR

  • 0 Yorum