Nüfusun azalması dünyada neleri değiştirebilir?

Küresel düzeyde, doğum oranları insanlığın geleceğini etkileyebilecek hızda bir düşüş gösteriyor. Böylesi bir değişim hayatı nasıl değiştirebilir, kimleri, nasıl etkileyebilir?

Nüfusun azalması dünyada neleri değiştirebilir?
17 Temmuz 2020 - 09:10 - Güncelleme: 18 Temmuz 2020 - 09:57
Bu hafta yayımlanan bir araştırma küresel düzeyde, doğum oranlarının insanlığın geleceğini etkileyecek hızda düşüş gösterdiğini ortaya koydu. Bu, bildiğimiz dünyayı radikal bir şekilde değiştirecek sonuçlar yaratabilir.

Washington Üniversitesi'nin sağlık istatistikleri bölümünden uzmanlar (Institute for Health Metrics and Evaluation) bugün dünya çapında ortalama 2,4 civarında olan doğum oranının, 2100 yılına gelindiğinde 1,7'ye kadar düşeceğini, dünya nüfusunun da 2064'ten itibaren düşüşe geçeceğini öngörüyor.

1. Yoksul ülkeler açısından olumlu olabilir



Gezegenin farklı bölgelerinde farklı kesimler değişimden farklı etkilenecek.

Doğum oranlarının düşmesi aslında ekonomik gelişmişlikle yakından ilgili.

Yoksul ülkelerde kadınların eğitim ve iş hayatına daha çok katılımı, daha iyi iş imkanları bulmaları ve doğum kontrolüne erişimin artması, daha az doğum, daha az çocuk ölümü demek.

Dolayısıyla düşük gelirli ülkeler için doğum oranları yaşam standartlarının yükselmesi anlamına gelebilir.

Her bir çocuğa gelirden düşen payın artması ile sağlık ve eğitim imkanlarının da gelişeceği söylenebilir.

Ama doğum oranları zaten yıllardır düşmekte olan ülkeler açısından bu düşüşün devamı yeni sorunlar yaratacaktır.

Bu ülkelerin yaş ortalaması yükselirken, çalışabilir aktif nüfusun, vergilerin azalması ile birlikte, büyüyen yaşlı nüfusun bakımı için neler yapılabileceğini planlaması gerekiyor.

2. Emeklilik yaşının yükselmesi gerekebilir



İnsanların emekli olmak için daha uzun süreler çalışması gerekebilir.

Nüfusun yaşlanmasıyla ilgili en büyük kaygılardan biri, bu insanların yaşlandıklarında hasta ve sağlıksız olacağı öngörüsüne dayanıyor.

Ama tıpta ve bilimde sağlanan ilerlemeler ile insanların yaşam beklentisi yani ömrü giderek uzarken genel olarak "sağlıklı ömür beklentisi" de uzuyor.

Savaş gibi olağan dışı koşullar yaşayan Suriyecdışında dünyanın hemen her yerinde yeni doğan bebeklerin, çok değil yirmi yıl önce, 2000 yılında doğan bebeklere kıyasla, sağlıklı ömrünün beş yıl daha uzun olacağı öngörülüyor.

Ruanda'da yeni doğan bir bebeğin sağlıklı ömür beklentisi, 2000 yılında doğan birine göre ortalama 22 yıl uzadı.

Birleşik Krallık, Almanya, ABD gibi kişi başına gelir düzeyi daha yüksek ülkelerde aynı dönem içinde sağlıklı yaşam beklentisi bir ila üç yıl arasında artış gösterdi.

Bu nedenlerle Oxford Yaşlanan Nüfus Enstitüsü'nden profesör Sarah Harper yaşlanan nüfus konusundaki kaygıları abartmamak gerektiğini söylüyor.

"Yaşlanan yetişkinlerin sağlığı 20-30 yıl öncekilere kıyaslandığında bile çok daha iyi" diyen Harper'a göre yaşlıların daha uzun süreler sağlıklı bir şekilde yaşayıp çalışabilir ve gayet aktif bir hayat sürebilirler.

Oxford Üniversitesi'nden Dr Hannah Ritchie de, buna ek olarak, 50 yıl sonra iş yaşamının, çalışma koşullarının tamamen değişmiş olabileceğini de göz önüne almak gerektiğine dikkat çekiyor.

iki kuşak

YORUMLAR

  • 0 Yorum