Nuray Başaran Yazdı: Ceyhun Atuf Kansu'nun Oğlu'na …..
CHP 38. Kurultay’ında delegenin oyunun sakatlandığına dair- 1 yıldır süren ve benim de gazetecilik çerçevesinde fikri takibini yaptığım- soruşturmanın iddianamesi çıktı.

Delegeler; dolar, Türk Lirası, yemek kartı, iş, ihale, pavyonda eğlence, telefon, tablet aldıklarını bir bir gelip savcıya anlatmışlar.
Bunu nereden mi biliyoruz?
Hazırlanan iddianameden!
Sonuç:
Konu ağır cezalık!...
Ve mızrak çuvala sığmıyor.
Ama ‘babası’nı arkalayarak yıllardır kendine kariyer devşirmiş bazı arkadaşlar ; rahatsız olmuş bu durumdan.
İddianameyi , okumak , haber yapmak ve cevap vermek yerine, ‘miş ve mış’lar üzerinden, bunları haber yaptığım ve anlattığım için, bir iftira hikayesi anlat (MIŞ
)köşelerinde…
Bu arada hatırlatayım: Yazdığı ‘bayat iftiraların’ belgelerini de hazır etmeliler bu arkadaşlar ki kendilerine , mahkemede lazım olacak. Daha önce bu iftirayı atanlar ciddi tazminata mahkum oldu zira…
Öte yandan bu arkadaş , bu bayat iftiraları sözde Cumhuriyet ve bu ülkenin kurucu unsurlarının yaşatılması için yazMIŞMIŞMIŞ….
Ama Cumhuriyeti ve üniter yapıyı korumak , bugünün şartlarında yeni bir kurtuluş savaşını gerektiriyor. Ben bunları da anlatıyorum her akşam TV kanallarında. Arada izlemesini tavsiye ederim. Ancak bunu, ‘çukulata kutusu’ zaifiyeti olanlar yapamaz. Onlarla da yapılamaz!
Gazetecilik tanımına gelince; gazetecilik, ‘MIŞ’LAR, ‘MUŞ’LAR üzerinden yapılmaz! Belge ve deliller ile yapılır.
Ama madem bu dili seviyorsunuz, ben de size aynı dilden (anladığınızı düşündüğüm dil) üzerinden cevap vereyim:
Bu kişiye de biraz baktım:
Aynı zamanda yazı yazdığı gazetenin Vakfı’nın Genel Sekreteriymiş.
Yani paranın da başındaymış.
Bir de ne göreyim;
Gazetesinde haber yapmak karşılığında; ÇUKULATA KUTULARINDA PARA ALMIŞLAR(!)
Ortalık birbirine girmiş. Aynı Vakıfta Cumhuriyetin değerlerine gerçekten inananlar , bunları şikayet etmişler. Bildiri yayınlayıp kamuoyuna rezil etmişler!
O dönemdeki Genel Yayın Yönetmeni Tuncay Mollaveisoğlu isyan etmiş: ‘ Para karşılığı haber yapmam’ demiş. İstifa etmiş.
Bir de muhteşem bir açıklama yapmış!
Sonra ne mi olmuş?
‘Parayı iade ettik’ demişler ve böylece hala koltuklarını koruyabilmişler!
Ve harareti düşürmüşler.
Yargı devreye girmişmiş, neler neler…
‘Çukulata kutularında gelen rüşvet’ güya geri verilmiş. En azından , ‘Aldık ama geri verdik’ itirafında bulunmuşlar!
Vay be…
Bununla da kalmamışlar:
Yüzyıllık Cumhuriyet’in adını taşıyan gazetenin arşivini satmaya yeltenmişler.
Hem de kime?
(Haberi mutlaka okumuşsunuzdur:)
Kripto para şirketi ICRYPEX’e?
İlgili haberlerin tümü bu arada Google’da aradığınızda çıkıyor. Tüm detayları okumak isteyenler açık kaynaklardan görebilirler.
ICRYPEX’e gelince;
ICRYPEX , öyle sıradan bir şirket değil.
CEO’su Gökalp İçer , şirketinde SGK’lı olarak çalıştığı tespit edilen Murat Şirinov hakkında Azerbaycanlı üç diplomatın şikâyeti üzerine İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yedi buçuk yıl hapis istemiyle dava açılmış.
Sizin anlayacağınız DOLANDIRICILIK yapmakla suçlanmışlar.
‘Canım ne var bunda?’ demeyin.
Cumhuriyet’in arşivini bu şirkete satmak için her türlü pazarlık bitmiş ama gelin görün ki, bu da deşifre olunca, ‘biz konuştuk ama satmadık’ DEMİŞLER.
Zaten ‘para dolu çukulata kutularını da iade ettik’ DEMİŞLERMİŞ.
Onun gibi ‘çukulata’ tadında bir savunma işte.
Son zamanlarda ‘Cumhuriyet’i koruyorum’ şemsiyesi açan arkadaşlar, neden hep böyle para pul derdine düşmüş anlamış değilim.
Ama bunları okudukça, ‘ Cumhuriyet elitistleri’ nin çöküşünün, Cumhuriyetimize zarar vermemesi için ciddi bir mücadelenin şart olduğunu bir kez daha anlıyorum.
Neyse biz savaşçıyız.
Ben köyünden okuyarak çıkmış, liseye gitmek için her sabah 5 kilometre yol yürümüş, her okulu birincilikle bitirmiş, her makama tırnaklarıyla gelmiş savaşçı bir Cumhuriyet kadınıyım. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın Ankara Temsilcisiyim. Savaşmayı severim. Hiçbir tehdit ve iftiradan da korkmam! Kimsenin gölgesine de sığınmam!
Ha unutmadan; bu babasının ismiyle yürüyen arkadaş, benim internet gazetemin Yayın Kurulu üyelerine bakmış ve bazı isimler paylaşmış. Ama bazılarını -işine gelmeyince- yazmamış. Mesela Atatürkçü Düşünce Derneği ‘nin kurucu genel sekreteri ve aynı zamanda bu arkadaşın kızının da tez hocası olan Prof. Dr. Anıl Çeçen’i yazmaktan imtina etmiş. Genelkurmay Başkanlığı İletişim eski Başkanı Prof. Dr. Poyraz Gürson’u da yazmamış mesela…
Neyse yazdıkları da tel tel dökülüyor zaten. Özetle…MIŞ MIŞ, MİŞ MİŞ MİŞŞŞ……
Cumhuriyet; MIŞMIŞ, MİŞMİŞ ile savunulmaz. Bari babanın oğlu ol ve cesur ol!
Cumhuriyet umutla yazılmış bir direnişin adıdır. Boyun eğmeyenlerin hikayesidir.
Satılmayanların ve satın alınmayanların, satmayanların hikayesidir.
Sadece anmak yetmez.
Sadece geçmişin değil, geleceğin de hikayesidir.
Bu hikayeyi de ancak cesur olanlar yazar ve yaşatır.Ben de o cesurlardan biriyim ve BURADAYIM!
YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ CUMHURİYET!
KAMUOYUNA DUYURULUR!
NURAY BAŞARAN
YORUMLAR