"Ölmeniz, tedaviden daha ucuzsa…"

Devlet, ağzındaki baklayı çıkardı: "Ölmeniz, tedaviden daha ucuzsa…" Devlet, ölüm durumunda ödeyeceği tazminat yüksek değilse, ilaç bedelini ödemek yerine ölmemizi tercih ediyor

"Ölmeniz, tedaviden daha ucuzsa…"
13 Nisan 2024 - 11:14

İnsanlığın, devletlerin insanlar için kurulduğunu anlaması maalesef çok uzun bir zaman aldı.

Ancak bu kadar uzun zaman almasına rağmen, bu anlayışın ömrü fazla da uzun sürmedi.

 

Neoliberal politikalar, kapitalizm, iktidar istenci, kısa sürede bu anlayışın kâğıt üzerinde kalmasına yol açtı.

"Kutsal devlet" anlayışı, bütün yönetim biçimlerinde iktidarı eline aldı. Sosyal devlet olma iddiasındaki refah devletlerinde bile insan hayatı ikinci plana itildi.

Devletin insanlar için var olmadığı asıl insan hayatının devletin varlığı karşısında bir öneminin bulunmadığı gizli olmayan sırlardan biri.

 

Bizim ülkemizde ise bu tartışmalar zaten yok. Öylesine içselleştirilmiş bir "kutsal devlet" anlayışı var ki, insanlar ortada bir savaş ya da saldırı yokken bile, söylemi satın alıp, "Ne var yani kuru soğan ile ekmek yeriz" diyebiliyor ve bu durumu kendiliğinden kabullenebiliyor.

İktidarın büyük başarılarından biri, bu komik hikâyeyi en iyi satan iktidar olmasından geliyor.

 

Bir süre önce yine bu köşede, Yargıtay'ın, kanser hastaları ve nadir hastalıklara yakalananları yakından ilgilendiren, skandal bir kararı yer almıştı. Yargıtay, özetle, sadece iyileşeceği garanti olan hastaların akıllı ilaç ücretlerinin ödenebileceğine hükmetmişti.

Üzerinde fazla durulmasa da o kadar önemli bir karardı ki bu, hastaların elinden birçok ihtimali de alıyor-du.

Huzurlu ve görece sağlıklı biçimde hastalığın son evresini yaşama şansı yok.

Ömür uzatma şansı yok.

Binde bir ihtimal de olsa kurtulma ihtimali olanlara bir kapı açma olanağı yok.

 

Yargıtay, gelen tepkilerden sonra kararını bir ölçüde yumuşattı ancak ortadan kaldırmadı.

Yargıtay'ın kararına en büyük tepkiyi sağlık çalışanları verdi aslında. Doktorlar, hiçbir sağlık çalışanının bir hasta için, "yaşayacak, ölecek, ilaç yüzde yüz yararlı olacak" gibi garantiler veremeyeceğini, hastaların elinden bu ihtimallerin alınamayacağını belirtti. Bilirkişi raporları, bu anlayışı açıkça ortaya koyuyor.

Yargı bu kararı verirken, doktorlar bu görüşleri savunurken SGK'nın sessizliği dikkat çekiciydi. Akıllı ilaçların, ödeme listesine alınmaması tavrı elbette gösteriyordu ancak hangi durumlarda akıllı ilaç ödemesi yapılacağı konusunda net bir görüş belirtilmiyordu.

 

Bu sessizliğin nedeni yine bir dava ile ortaya çıktı. Yargıtay'dan bile sert, anlaşılması zor bir bakış açısı, SGK avukatlarının istinaf mahkemesi başvurusu ile kendini ele verdi.

Bir yandan Cumhurbaşkanlığı danışmanlarından, AKP'deki kimi isimlere yönelik "neoliberalizm" suçlaması geliyor ama halkla en doğrudan ilişkiye sahip olan kurumlardan SGK, neoliberalizme sıkı sıkıya tutunuyor.

Bakış açısı, bunu net biçimde gösteriyor.

 

Bir kanser hastasına akıllı ilaç bedelinin ödenmesine ilişkin davada Ankara 41. İş Mahkemesi, olumlu karar verdi. SGK avukatları, bu karara itiraz etti.

İtiraz dilekçesi ibretlik.

Dilekçede, özetle, mahkemeden, hastaya akıllı ilaç bedelinin ödenmesi durumunda devletin gireceği masrafı hesaplaması isteniyor.

Ama bununla yetinilmiyor. Akıllı ilaç bedelinin ödenmemesi ve hastanın vefatı durumunda, devletin ödemek zorunda kalacağı tazminatın da hesaplanması talep ediliyor.

Her iki durumdaki masraf miktarının hesaplanarak bir karar verilmesi isteniyor. Bu hesap yapıldıktan sonra kamu yararı gözetilerek karar verilmesi bekleniyor.

Kamu yararına bakın.

Dilekçenin ilgili kısmı şöyle:

"Kişinin bir an için vefat ettiği düşünüldüğünde kişiye ödenecek maddi tazminat üst sınırının ilaç bedeli ile kıyaslanması, ilaç bedelinin maddi tazminat üst sınırını aşıp aşmadığının araştırılması, kamu yararının gözetilip gözetilmediği…"

 

Dilekçede, istinaf mahkemesinden kararı bozması talep ediliyor. Sadece bu gerekçeyle değil…

Yargıtay'ın kararına atıf yapılarak, hastanın ilaç bedelinin ödenmesi halinde iyileşip iyileşmeyeceğinin belirlenmesi isteniyor ve bu araştırmanın yapılmadığı söyleniyor.

Eşdeğer ilaç ve alternatif tıp yöntemlerinin de araştırılması gerektiği ifade ediliyor.

Uluslararası mahkeme kararlarının araştırılması isteniyor.

 

Bu görüşlerin kabul görmesi için her zamanki taktikle, uluslararası belgelerdeki kimi kısımlar, kırpılarak konulmuş dilekçeye…

SGK, bu kısımlarda özetle, "Sağlık hakkının sağlıklı olmak hakkı anlamına gelmediğini", "yoksul ülkelerin pahalı tedavi yöntemlerini uygulaması anlamı taşımadığını" belirtiyor.

 

İbretlik bir görüş daha var:

"Hiçbir ülke mevcut olan tüm sağlık hizmetlerine vatandaşlarının hepsinin erişimini sağlamak gibi bir yükümlülüğe ya da bunu mümkün kılacak kaynaklara sahip değildir."

Müthiş bir genelleme…

Muhtemel ki birçok ülkeden örnekler vererek bu görüşü kanıtladıklarını da düşünebilirler.

Oysa itibar dediğimiz şey hanlar, hamamlar, makam araçları, koruma ordusu değil.

Misal bunlardan tasarruf ettiğinizde, hepsinden bile değil, mesela konforlu koltuklarda oturanların koruma ve araçlarını altlarından aldığınızda bile, nadir hastalıklara yakalananların akıllı ilaç bedellerinin tamamını ödeyebiliyorsunuz.

Yok bunu yapamıyorsanız başka bir eylemde bulunmalısınız.

Misal, SGK'nın tüm sağlık hizmetlerine ulaşma hakkının hangi vatandaşlara ait olduğunu, hangi kriterlerle bunun belirlendiğini açıklaması yerinde olacaktır.

 

Bu ibretlik dilekçeden anlıyoruz ki devlet, ölüm durumunda ödeyeceği tazminat yüksek değilse, ilaç bedelini ödemek yerine ölmemizi tercih ediyor.

Anlıyoruz ki devlet, bütün vatandaşlarının sağlık hizmetlerinden eşit biçimde yararlanmasını çok da gerekli görmüyor.

Anlıyoruz ki örnek bir ülke olmak yerine, daha az sağlık harcaması yapan ülkeleri örnek almak istiyor.

Anlıyoruz ki mesele bin yıllık videolarla SGK hastanelerinin 30 yıl önceki halini göstermekle bitmiyor. İyi kötü vatandaşa hizmet etmek için kurulan bütün bu sistemin yıkılması, sadece zenginlerin tedavi görebileceği bir sistemin inşası arzulanıyor.

Başka bir açıklaması yok.

Devlete bin yıl prim ödeyen yoksullara da ölmek dışında pek bir seçenek kalmıyor.
 

Gökçer Tahincioğlu | Yüzleşme

@gtahincioglu[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum