Orta Sınıfın Düşüşü
Gazeteci İpek Özbey ve Siyaset Bilimci Doç. Dr. Onur Alp Yılmaz’ın kitabı, okuru orta sınıfın yükseliş ve düşüş hikâyesini anlamaya davet ederken Türkiye’nin yarım yüzyıllık hikâyesine de götürüyor.
Demokrasinin işleyişi, toplumun istikrarı, kamusal ahlakın sınırları ve tüm bunların ekonomik bedelleri… Orta sınıfın sadece ekonomik bir terim olmadığını anlamanız için yeni çıkan bir kitabı önermek isterim. Gazeteci İpek Özbey ve Siyaset Bilimci Doç. Dr. Onur Alp Yılmaz’ın birlikte hazırladığı, akademisyenler ve uzmanların sorulara yanıt verdiği ‘Orta Sınıfın Düşüşü’ bugün yaşadıklarımızın bir sınıfın ortadan kaldırılmasıyla ilişkisini ortaya koyuyor. Böylece okuru orta sınıfın yükseliş ve düşüş hikâyesini anlamaya çalışırken Türkiye’nin yarım yüzyıllık hikâyesine de götürüyor.
Orta sınıf neden düşüşte? Orta sınıfın hâkim olduğu toplumlarda nelere rastlamayız, hangi toplumlarda el üstünde tutulur, çöküşü kent sosyolojisini, ekonomiyi, eğitimi hatta eğlence hayatını nasıl etkiler? Orta sınıf olmadan demokrasi olur mu?
Hepsinin cevabında bugün yaşadığımız kaosa nasıl bilinçli bir şekilde sürüklendiğimiz çıkarımını rahatlıkla yapabiliriz. AKP iktidarının adım adım inşa etmeye çalıştığı ‘rejim’de orta sınıf çökertilecek, kültür, sanat, eğitim, kent yaşamı, ekonomi ve tabii ki demokrasi etkilenecekti.
Ortalamanın temsilcisi orta sınıf, değerler, yaşam tarzı, eğitim standartları ve tüketim kalıpları, toplumun geneline yayılırsa bunun kaynağıdır.
ROL MODEL LÜKS ARABAYLA GEZEN MÜTEAHHİT
İpek Özbey’in, ‘orta sınıf bir toplumda neyi temsil eder’ sorusuna, Onur Alp Yılmaz’ın cevabıyla bakalım: Modernleşme süreçlerinde orta sınıf, eğitim, şehirleşme, profesyonel meslekler ve kültürel üretim üzerinden toplumun kültürel yönünü belirlemişti. Ancak 1980’den sonra hem Türkiye’de hem de dünyada toplumu ortalama refahta buluşturma iddiaları, kişisel ‘köşeyi dönme’ hırsıyla ikame edildi. Edildi diyorum, çünkü bu toplumun edilgen, bunun böyle olmasını isteyenlerin ise etken olduğu bir süreçle, medya bombardımanıyla, zenginliğin ve zenginlerin kutsanmasıyla yapıldı. Bu dönemde orta sınıf, toplumun ‘başarılı olma’, ‘yukarıya tırmanma’ idealini temsil ediyordu. İnsanlar genellikle eğitim vasıtasıyla edindikleri sınıfsal ve mobilizasyonun sonucunda ‘ortalama’ bir yaşama kavuşmayı hedefliyordu. Bu dönemde rol model, hasta olduğunda gidilen bir doktor teyze, ulusal bayramda görülen bir kaymakam amcaydı. Şimdi ise son model lüks arabasıyla gezen, ilkokul mezunu, kadın budalası müteahhit. Dolayısıyla bugün gelinen noktada orta sınıf 1945-1980 arasının aksine güvencesizliği, popülizme savrulmuşluğu ve belirsizliği temsil ediyor.”
HERKES KENDİ KABİLESİNİ TUTUYOR
Güvencesizlik deyince ‘Hepimiz Prekaryayız’ kitabının yazarı Alphan Telek’in tespitine bakalım: “Prekaryalaşmış kesimler arasında kutuplaşma kadar güvencesizlik var. Günün sonunda herkes kimliksel açıdan kendi kabilesini tutuyor.”
Yine kitapta yer alan söyleşilerden birinde Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Yılmaz, orta sınıflarda merkez partilerin onların değerlerini ve yaşam standartlarını koruyacağına dair var olan güvenin çöktüğü görüşünde. Bunları ya en zengin sınıfların ya da en alttakilerin çıkarlarını savunmakla itham ettiklerini, böylece orta sınıfla parti arasındaki bağın koptuğunu belirtiyor.
Ve bunun sonucu bugünlerde hepimizin tartışma konusu: “Böyle olduğunda aşırı sağ geliyor ve “Senin meritokrasi değerini, düzen isteğini ben temsil ediyor ve koruyorum diyor. Bunun sonucunda demokrasi de gidebilir. Ama belki de orta sınıflar, düzen ve meritokrasi uğruna demokrasiden de vazgeçebilir. Niye vazgeçmesin ki!” Prof. Dr. Ümit Özlale’nin de belirttiği gibi birikim yapmak neredeyse imkansız hale geldiği için orta sınıfın yarın algısı kayboluyor. Yarın orta sınıf için önemli bir kavram.
Sosyolog Prof. Dr. Ayşe Öncü’ye göre, bir zamanlar hukukla yönetilen laik, demokratik bir ülke hayalinin parçası olan orta sınıflar, artık Erdoğan rejiminde ihtiyaç fazlası haline geldi.
Peki ya eğitimi nasıl etkiliyor. Prof. Emre Erdoğan kitapta detaylı olarak anlatıyor, buraya bir cümlesini alacak olsam, “Eğitim Türkiye’de hala çok şey getirse de, ekonomik çalkantılar orta sınıfı kolaylıkla sınıf düşmeye itebiliyor” tespitini alırdım, nitekim aldım da..
Prof. Dr. Sema Erder, orta sınıfa kent sosyolojisi penceresinden bakıyor. İnşaat ekonomisinin kayırmacılıkla işlemesi, başını sokacak evi olduğu için kendini şanslı kabul eden alt orta sınıfı paralize etti görüşünde.
Müzik yazarı Özge Ç. Denizci’ye göre eğlence hayatı da orta sınıfın çöküşünden nasibini alıyor, gelir dağılımı bozulup, para el değiştirdikçe, kimlerin konser salonunda, kimlerin festivalde, kimlerinse sadece ekranda kalabildiği daha net görülüyor.
ORTA SINIFIN ÖFKESİ KATLANDI
Araştırmacı Ertan Aksoy ise bugünkü öfkemizi anlatarak noktayı koyuyor, “Gelirinin erimesi bir yana asıl kuralsızlık ve kayırmacılık algısı çöken orta sınıfın öfkesi katlanıyor.”
Stanford Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr Ali Yaycıoğlu, arka kapağında kitabı şöyle değerlendiriyor: “Türkiye’deki rejim krizi ve kurumsal savrulma ile birlikte yaşanan derin toplumsal dönüşümün fotoğrafını çeken son derece önemli bir kitap. Üstelik Türkiye’nin acilen ihtiyaç duyduğu yeni sosyal-siyasal tasarıma dair ipuçlarını da bu derlemede bulmak mümkün.”
Oktay EVSEN
birgün.gazetesi







YORUMLAR