Osmanlıcı olmak mı?

İslamcılık da, Osmanlıcılık da, Türkçülük ya da Kürtçülük de -fark etmez- her türlü ırk temelli hareket benim yabancısı olduğum şeyler.. Çünkü “Fikri kavmiyyeti tel’in ediyor peygamber”. Ben “Halk temelli” değil,

Osmanlıcı olmak mı?
12 Mart 2025 - 10:17 - Güncelleme: 13 Mart 2025 - 09:56

HAK temelli” düşünenlerdenim. Meşruiyet zemininde halka hizmeti, HAK’ka hizmet vesilesi olarak bilenlerdenim. Ben “Elhamdülillah Müslümanım/Müslümanlardanım”. Bunun ön ya da son eki, sıfatı yok. Yalın, sadece, net. Ona hiçbir şey eklemiyorum ve ondan hiçbir şey çıkartmıyorum.

Hep söylüyorum: Doğduğum ana-babayı ben seçmedim. Doğduğum toprağı da, zamanı da ben seçmedim. Bunları Allah’ın takdiri olarak kabul ediyor, sahip çıkıyorum. Derimin rengini de, cinsiyeti mi de ben seçmedim. Aynen, bunlar da bana atıfeti ilahiye olan şeylerdir. Nasıl bunlar kimlik ve kişiliğimin, şahsiyetimin diğerleri için de bu değerler benim açımdan aynı değerdedir. Ve Allah (cc) bizi parmak uçlarımıza kadar farklı, bir tek / biricik olarak yaratmıştır.

Irk derken, mesela Yahudi olmak ve Alman olmak KAN ile ilgilidir. Yahudiler Anne kanını, Almanlar baba kanını esas alır. Siz kimin kanını esas alıyorsunuz. Müslümanlar daha çok örfi olarak yaşarken baba kanıyla, ölünce anne kanı ile anılırlar. Esasen anne-baba bizim için kendilerine “üf” bile demememiz gereken muhterem şahsiyetlerdir. Allah tarafından ben onlara emanet edilmişim. Onların kanı kanım, lisanı lisanım olmuş. Allah (cc) aramıza ayrı bir baş kurmuş ve aramıza bir hukuk koymuş bizi birbirimize karşı sorumlu kılmış. İngilizler ırk olarak doğduğu toprağı esas alır. Toprak anadır. Hem zaten Allah bizi topraktan yaratmadı mı?  Bu anlayışa göre, bir insanın annesi farklı, babası farklı ırktan, kardeşleri daha başka ırktan olabilir. Bu hukuk ABD’de, Kanada ve Avusturalya’da da böyledir.

 

Bayrağında Haç olan ve kendi milli kiliseleri olan ülke halklarının ırkı Mezheb’leridir. Diğerlerini de batılılar Westefelyada toprak birliği, Kültür Birliği, Dil birliği, Gelenek/Folklor birliği, tarih birliği gibi farklı parametrelere göre tanımlamaya çalışmışlar ama bunda da başarılı olamamışlardır.

Bugünkü Tevrat’a göre zaten 3 ırk vardır. Onlar da Hz. Nuh’un oğulları, HAM; SAM; YAFES’den gelmektedir. SAM Yahudi’lerin, HAM AfroArab’ları, YASES oğulları HİND AVRUPA Grubu olarak  diğer tüm insanlığı temsil etmektedir. Yani Inkalar, Aztekler, Hind, Malay, Abarjun, Çin, Rus, Balkan, Kafkas, Avrupa halklarının tamamı Türkt’ür!? Yani sadece Romüs/Romülüs’ün çocukları değil, Germenler, Franklar, England hepsi Türk’tür. Romalılar İskitlerin devamı kabul edilir bu akla göre. Böyle olunca Farslar da, Kürtler de, Etiler, Hititler, Sümerler hepsi Türk’tür. Mustafa Kemal de bu fikirdeydi zaten! Bizde Eti Bank, Sümerbank boşuna kurulmadı. Hitit 1978’de Heykeltıraş Nusret Suman tarafından yapılan ve Sıhhiye Meydanı'na dikilen Hitit Güneş Kursu anıtı, Alacahöyük'teki kazılarda ele geçirilmiş bir Hatti uygarlığına ait bir eserinin kopyasıdır. 1973'te Belediye Başkanı Vedat Dalokay tarafından şehrin sembolü hâline getirildi. Sahi bizim milliyetçiler ne buyururlar bu hususta!?

İslam’da, diğer bağlar reddedilmeden “Din kardeşliği” esas alınmıştır. Bu anlamda Millet tanımı Din birliğini ifade etmektedir,”Milliyetçilik”den ayrı olarak. Bu durum Kur’an-ı Kerimde “Millet-i İbrahim” şeklinde ifade edilir. (Bakınız: Bakara 130, 135,  Nahl 123)

 

Muhammed Ümmeti deyimi Kur’an-ı Kerimde 47 yerde geçer. Yani Müslümanlar arasındaki kardeşlik, “ihvan-ı Müslimin” olarak “Ümmet” kavramı Bakara suresinde 128, 134, 143, 213, Ali İmran, Nisa, Maide, En’am, Araf, Yunus, Hud, Rad, Hicr, Nahl, Enbiya, Hac, Müminun, Neml, Kasas, Ankebut, Fatır, Mü’min, Fussilet, Şura, Zuhruf, Casiye, Ahkaf surelerinde “Ümmet”den söz edilmektedir.

Bakın, Ecel sadece insanlar için değil, ümmetler için de geçerlidir. (Müminun 43)’de denir ki: “Hiçbir ümmet ecelini ne öne alabilir, ne de erteleyebilir”. (Hucurat 10)’da da şöyle denir: İman Edenler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah için takva sahibi olun. Umulur ki böylece merhamet olunursunuz”. (Zariyat 56)’da da denilir ki: Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım. (Hucurat 13)’de ne deniyordu?: (Allah cc bizi niçin farklı topluluklar şeklinde yaratmıştı?) “Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır”. Hz. Peygamber (asm) ırk temeline dayalı üstünlük iddialarına karşı hep mücadele etti, bu dünyadan ayrılırken de Veda hutbesinde bütün insanlığa şöyle seslendi: "Ey insanlar! Şunu iyi biliniz ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. Arab'ın başka ırka, başka ırkın Arab'a, beyazın siyaha, siyahın beyaza, dindarlık ve ahlâk üstünlüğü dışında bir üstünlüğü yoktur. Dinleyin! Bu ilâhî gerçeği size tebliğ ettim mi, bildirdim mi?" Hep birden "Evet" dediler. "Öyleyse burada olanlar olmayanlara bildirsin." buyurdu. (Müsned, 5/411)

 

İlk ırkçı Şeytandır. İnsaoğluna karşı üstünlük iddiası sebebi ile kınandı, lanetlendi. İnsanlık tarihinde İlk haram, ilk günah, ilk lanet Şeytanadır.

Bilmem biliyor muşununuz John Gutenberg matbaayı 1455'te kurdu ve burada yapılan ilk baskı “Türklerin tarihi”dir. Alman teologlardan Protestanlık reformunu başlatan Rahib, üniversite profesörü ve yazar (1483–1546). Martin Luther (10 Kasım 1483-18 Şubat 1546) Türklerin Yecüc-Mecüc soyu’ndan olduğuna inanıyordu. Yani Türk kimliği Fatihin İstanbul’u fethinden bu yana tartışılıyor.

Osmanlı kurulurken Türklük Kürtlük ayırımı yoktu, sadece Müslümanlık vardı. Selçuklular döneminde Anadolu’da yaşan bütün Müslüman unsurlara Ahiyani Rum, baciyani Rum, Gaziyani Rum denirdi. Kurala göre üstünlük takva ile, ehliyet ve liyakat ölçüsüdeydi.

1800’lerin sonunda İttihat Terakki fikriyatı Fransa’dan gelen “Jeune Turc” akımı ile bir cisme dönüştü. Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (Çağdaşlaşmak diye tanımlanan Batılılaşmak) şeklinde siyasi bir tartışma başlatıldı. Buna “Üç tarzı siyaset” diyoruz.

Bir kişi ya da topluluğun 99 doğru işi olsa bir yanlışı olsa biz o 99 doğru hatırına o 1 yanlışı görmezlikten gelmeyeceğiz. 99 kötülüğü, 1 iyiliği olsa, o iyiliği de görmezden gelmeyeceğiz. Bizden istenen adil şahidler olmamızdır.

 

Tamam bu işler her zaman neşe vermez insana, bazan “hüzün”, bazan “çile”, bazan “cesaret”, bazan “bedel ödemek” gerektirebilir. Allah (cc) resulüne (sav) (Ahzab 28)’de şöyle der: “Ey peygamber! “Eşlerine söyle: "Eğer siz, dünya hayatını ve süsünü istiyorsanız, gelin size müt'a (boşanma bedeli) vereyim ve sizi güzellikle salayım." Dünya hayatını ve süsünü isteyen kadınlara ve erkeklere duyurulur. “Osmanlıcı olmak” şöyle dursun, “Müslümancı” bile olamaz bir Müslüman. Her şey Müslümanlar için, Müslümanlara göre, Müslümanlar tarafından diyemez.

Bir Müslüman suçlu, günahkar da olabilir. Müslümanın ille Müslümanım diyenden yana olmayabilir.  Hakk’tan, haklıdan yana, Hak namına, Hakkın rızası için, o yönde olmalıdır. Ayet açık “Bir kavme olan düşmanlığımız bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemeli” (Maide 8)

Kitab şöyle der: (Nisa135); “Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır”. Irkçılık yapan bir Müslüman ya ırkçılığın ne olduğunu bilmiyordur, ya da Müslümanlığı ya da her ikisini de bilmiyordur.

Biz Müslümancı bile olamadığımız için, Mezhebçi ve Tarikatçı da olamayız. Elbette biz Müslümanız, Mezhebimiz de, tarikatımız da olabilir ama “… CI-CÜ” olamayız. Bu anlamda Osmanlıcı da olamayız. Osmanlı'nın çok güzel işleri de var, asla kabul etmeyeceğimiz şeyleri de. Biz Adil Şahidler olmak durumundayız. 600 yıllık bir tarihi bütün olarak ele alamayacağımız gibi, tek bir padişahı, Osmangazi, Fatih, Kanuni ya da Abdulhamid’i ve dönemini bütün olarak kabul etmek ve reddetmek mümkün değildir olamaz. Bütün genellemeler yanlıştır. Firavun’un hanımı da, hizmetkarı da benim Anam ama Hz. Nuh’un hanımı benden uzak olsun.

 

3.Murat 1595’de öldü. Bugün Ayasofya Camisi avlusunda 54 mezar vardır! Bunların 20’si oğlu, 23’ü kızıdır. Hepsinin ölüm tarihi 1595’tir. 3.Murat öldü, yerine 3. Mehmet öldüğünde, 1. Ahmet tahta oturdu. 3.Mehmet'in cenazesi Ayasofya'ya götürüldü. 1.Ahmet babasının cenaze namazına bile gelmedi.  1.Ahmet: "Taht sahibi olmak için 39 kardeşini ve bir oğlunu öldüren adam babam da olsa katildir. Ben katil bir adamın cenazesini kılmam! Varın siz kılın!" diyecektir. Tarih, övgü ya da sövgü kitabı değildir. 2.Abdulhamid2.Mahmud’un torunudur. Lale devrinde, Tanzimat döneminde  yaşananları o günleri anlatan kişilerin yazdıklarından okumak gerek. Bütün bunlar 2.Abdulhamid’in bir halife ve devlet başkanı olarak bu şekilde Selaniğe, Kabbalist Yahudi iş adamı, Şemsi efendi mektebinin sahibi “Alatini efendi”nin evine mecburi iskana gönderilmeyi meşrulaştırmaz.

Jön Türkçülük gibi Yeni Osmanlıcılıkta bir aldatmacadır. “Düne dair ne varsa dünde kaldı, şimdi yeni şeyler söyleme zamanıdır”. Evet “Kökü mazide olan ati” olacağız ama bunu yaparken, geçmişin bilgi birikimi, tecrübeleri, başarıları, başarısızlıkları, yanlışları ve doğruları aklımızda tutarak, geleceğin umudu ile bugünün sorumluluğuna sahip çıkacağız!

Hz. Musa Kavmi, başlarında Hz. Musa ile birlikte  Hz. Harun ve Hz. Yuşa olduğu halde, denizi geçer geçmez  40. Gün buzağıya tapmadılar mı. Ve 10 günlük yolu 40 yılda “Tihan” eylemediler mi? Hz. İsa’nın kavmi, Hz. İsa’dan ayrı geçen günleri 50 yılını  doldurmadan Saul’ün peşine takıldılar. Kerbela Hicretin 61. Senesinde 10 Muharrem’de yaşandı. Herhalde Osmanlı halkı sahabelerden daha değerli değildi. Hz. Nuh 945 yıl yaşadı, kurtulanların sayısı bir gemi yolcuları kadar. Osmanlıyı ya da başka iktidarları değerlendirirken bu gerçeği gözden uzak tutmayalım. Selam ve dua ile.

 
Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

YORUMLAR

  • 0 Yorum