Postmodernizm çağında eski dünyaya "Elveda"

Çin kökenli Amerikalı yönetmen Lulu Wang'ın yazıp yönettiği bir film olan Elveda; doğu ve batı ekseninde yaşamın anlamı ve insanoğlunun dünya gezegenindeki yolculuğu hakkında sosyolojik ve antropolojik saptamaları da olan bir film

Postmodernizm çağında eski dünyaya "Elveda"
26 Ocak 2020 - 09:41
Çin, iki milyara yakın nüfusu ve sosyalist sistemine karşın, kapitalist uygulamalarla dünyaya açılsa da kapalı kutu sayılabilecek bir ülke. Gezegenimiz üzerindeki canlı yaşamı, insanoğlunun hırsları, öngörüsüzlüğü ve ilkel tabiatı nedeniyle yakın bir gelecekte sona ermezse, uzak olmayan bir gelecekte Çin, dünyanın yeni süper gücü olmaya aday görünüyor. 

Çin'in büyüklük ve gelişme düzeyine karşın, sineması küresel anlamda yeterince tanınmıyor. 2017 yılında TÜRSAK'ın düzenlediği 20. Randevu İstanbul'da, "Çin'e Bak, Dünyayı Gör" bölümü kapsamında film gösterimleri yapılmış ve ayrıca Çin ile Türkiye arasında hem kültürel alışveriş, hem de sektörel işbirliği yaratmayı hedefleyen bir dizi etkinlik; Çin Uluslararası Radyosu (CRI) ve Bahçeşehir Üniversitesi işbirliğiyle "Çin-Türk Sinema Sektörleri Paneli" de gerçekleştirilmişti.

Bu etkinlik kapsamında bu büyük ülkenin ilgi çekici sinematografik ürünlerinden örnekler izlemiş, aynı zamanda Pekin Film Akademisi'nin (BFA) yöneticisiyle tanışarak sohbet etme imkanı bulmuştum. Bu sohbette beni şaşırtan en önemli şey ise, dünyanın en kalabalık nüfusa sahip olan ülkesinde, sadece bir sinema okulunun olmasıydı. Bu okul aynı zamanda Asya'daki en büyük sinema okulu...

Ülkemizde yüzün üzerinde sinema eğitimi verdiği varsayılan bölüm sayısını hatırladığımda, bu durum şaka gibiydi! Diğer taraftan Pekin Film Akademisi'nin yöneticisine, Çin sinemasının ürünlerinin küresel ölçekte neden daha fazla izlenemediğini sorduğumda aldığım yanıt ilginçti: "Bizim ülkemizde üretilen bir film ortalama 250-300 milyon kişi tarafından izlendiği için böylesi bir ihtiyaç hissedilmiyor".

Şüphesiz bu yorumun arkasında başka bir gerçeklik de olmalı! Çin'in büyümesinde önemli bir faktör olan Amerika ile yapılan ticaret ve genellikle Amerika'yı karşısına almak konusunda ki temkinli yaklaşımları, Çin'i doğrudan bir emperyalist güç haline getirmiş değil. Şimdilik direk yayılma stratejisi izlemeden ağırlığını hissettiren Çin'in, sinema gibi kitlesel bir sanatı, emperyalizmin 20.yüzyılda keşfettiği sermaye ve kültür ihracı açısından, kültürel emperyalizmin hegemonik bir aracı olarak yeterince kullanmadığı saptamasında bulunmak abartı olmayacaktır.

Çin sineması hakkındaki bu girizgahı yeni vizyona giren Çin-ABD ortak yapımı ve ilgi çekici bir drama olan "Elveda" (The Farewell) nedeniyle yaptık. Çin kökenli Amerikalı yönetmen Lulu Wang'ın yazıp yönettiği bir film olan Elveda; doğu ve batı ekseninde yaşamın anlamı ve insanoğlunun dünya gezegenindeki yolculuğu hakkında sosyolojik ve antropolojik saptamaları da olan bir film.

Çin'in geleneksel yapısı bağlamında aile içinde güçlü bir figür olan babaanne Nay Nay (Nie Nie-Shuzen Nao) kanserdir ve durumu kendisinden saklanmaktadır. Nay Nay'ın iki oğlundan küçük olan Haiyan (Tzi Ma), ailesiyle Changchun'dan Amerika'ya yerleşmiş ve tercümanlık yapmakta; ressam olan büyük oğlu Haibin (Yongbo Jiang) ise ailesiyle Japonya'da yaşamaktadır. Haiyan'ın kızı Billi (Awkwafina), 25 sene önce Amerika'ya geldiklerinde altı yaşındadır. Billi, ailede babaannesi Nay Nay ile ilişkisi en iyi olan kişidir. Geleneksel Çin kültürüne karşın, Haiyan ve ailesi "teknik olarak" Amerika'lıdır ve yeni yaşamları onların geleneksel kültürleriyle, yabancı ve öteki oldukları batı kültürünün arasına sıkışmalarına neden olmuştur.

Nay Nay ölmeden önce aile üyeleri Haibin'in oğlu Hao Hao (Han Chen) ve Japon nişanlısı Aiko'nun (Aio Mizuhara) düğünü bahanesiyle biraraya gelir. Bu birliktelik batının bireyci ve yalnız yaşam tarzıyla, doğunun bütünsel, toplumcu yaşam tarzının bir sorgulaması gibidir. Billi, ailesinin istememesine karşın Çin'deki buluşmaya gelmiştir. Haiyan'ın karısı Lu Jian, kızı Billi'yle konuşurken Nay Nay'ın her şeye müdahale eden, baskıcı biri olduğunu eleştirir ve onun ABD'ye kendilerini ziyarete geldiğinde ise hiç bir şeye karışamadığını gururla anlatır... Billi, geleneksel kültüre mesafeli ve yabancılaşmış bir genç kadın olmasına karşın, kendi kültürel kökleriyle yüz yüze gelmekten etkilenmiş ve yaşamını sorgulamaya başlamıştır.

Yönetmen Lulu Wang'ın filmi "gerçek bir yalandan esinlenmiştir" ibaresiyle başlar. Wang'ın kendi yaşamından esintiler olduğunu da düşündürten film, aynı zamanda yönetmenin kuşaklar arası çatışmaya da objektifini çevirerek dünyanın iki büyük ülkesinin ortak yapımıyla, küresel dünyanın yaşam tarzlarını anlamak açısından da örnek oluşturuyor. Diğer yandan filmin başındaki esinlenme ibaresi ise, "özgür dünyanın" bir yanılsama olduğuna gönderme içeriyor. Günümüzde orta ve ileri yaşlardaki kuşağın batı hayranlığı devam ederken, genç kuşağın daha pragmatik bir yaklaşıma sahip olduğu algısı, kendisi de genç olan yönetmen Wang'ın filminin satır aralarına sızıyor.

Yaşlanmasına karşın kendisini sağlıklı hisseden Nay Nay'dan, akciğer kanseri olduğu saklanır. Çünkü Çin geleneklerine göre kişiden ailesi ve toplum da sorumlu kabul edilir. Ondan, küçük Nay Nay, kız kardeşi (Lu Hong) sorumludur. Ayrıca Çin'de insanların kanserden değil, onun korkusundan öldüklerine inanılmaktadır.

Elveda, bireyciliğin zıt kutbunu temsil eden aile hiyerarşisin egemenliğindeki doğu toplumları açısından da güçlü sorgulamalar yapıyor; batı ve doğu toplumları hakkında didaktik, toptancı saptamalara yüz vermiyor. Örneğin batıda kanser olan birinden durumunu saklamak yasalar karşısında suç sayılırken, doğuda ise doğru zaman gelmedikçe açıklanması yanlış kabul edilen bir sır olarak saklanıyor.

1983 yılında Pekin'de doğan ve göçmen olarak Amerika'ya yerleşen, "teknik olarak" Amerikalı olan yönetmen Wang, kendi yaşam tecrübelerinden de faydalanarak filmi Elveda'nın dramatik yapısını kurgulamış. Aslında gerçek çevirisi "veda toplantısı" olan filmin ismi de manidar... Bu veda, salt ailenin büyüğü ve kanserden ölmek üzere olan Nay Nay'a bir veda değil sanki; aynı zamanda geleneksel kültür kodlarına da veda anlamını mı taşıyor? 

Postmodernizm ve küreselleşme çağında, dünyanın neredeyse her yerinde tek tip bir kültürel yaşam tarzının ortaya çıkması, yerel renklerin ayrıcalığını yığınlara dönüşmüş toplumsal yaşam içinde her geçen gün yok ediyor. Günümüzde modernizmle, geleneksel kültürün değerleri arasında kutuplaşan insanlarımız açısından da Elveda, sorgulamalara açık bir film olabilir. 

Filmin içerikli hikayesini bir sanat yapıtının olanakları içinde anlatmasında öncelikle altı çizilecek unsurların başında film müzikleri geliyor. Yönetmen Wang, doğu ve batının işitsel kültürünü de harmanlayarak ele aldığı konuya salt görsel bir karşılık üretmeden, aynı zamanda sinemanın önemli ögelerinden müziği başarıyla ve duyguları yansıtmada etkili bir leit motif olarak kullanıyor. Bu bağlamda Hao Hao ve Aiko'nun düğünlerindeki müzikler ve finaldeki jenerik müziği dikkati çekiyor.

Lulu Wang'ın filmi Elveda'nın sinematografisi ise yalın ve estetik olduğu kadar, aynı zamanda da işlevsel. Örneğin bizim sinemacılarımızın olur olmaz kullandıkları kamera hareketleri, zaman zaman nedensiz şekilde kullanılan sarsıntılı kamera kullanımı dikkati çekmiyor. Yönetmen ihtiyaç duymadıkça kamera hareketlerine başvurmuyor, taki Hao Hao'nun, düğününde yerel bir içki olan Maotaini'yi fazla kaçırınca kafayı bulmasını vurgulayan ve üç yüz altmış beş derece dönmeye başlayan kamera hareketine kadar...

Filmin oyunculuk performansları açısından özellikle yaşlı Nay Nay'ı canlandıran Shuzen Nao ve torunu Billi rolünde Awkfanina'nın göz doldurucu olduğunu belirtelim. Elveda'nın finalinde ise babaannesine pişmanlıklarından ve başarısızlıklarından yakınan Billi'ye, Nay Nay doğunun perspektifinden bir yanıt veriyor:

"Hayat sadece yaptıkların değildir, yaptıklarını nasıl yaptığındır".
Bülent Vardar
T24 Haftalık Yazarı

Bülent Vardar


[email protected]

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum