Radikal Sol'un bitmeyen ihâneti..

Şu radikal solcular öteden beridir tuhaf insanlar. Türklükle imtihanlarını sanıyorum sonsuza kadar veremeyecekler, korkarım ki sonsuza kadar ayakları bu topraklara basmayacak, bir ayakları bassa bile diğer ayakları hep bir başka aymazlığın, hep bir başka gafletin, hep bir başka şapşallığın ya da hep bir başka ihânetin ortasında olacak..

Radikal Sol'un bitmeyen ihâneti..
07 Haziran 2017 - 09:17
Profesöründen siyasetçisine, gazetecisinden entelektüeline kadar aynı kadere mahkûm ettiler kendilerini; müzelik ideolojileri uğruna ait oldukları medeniyete, tarihe, millî değerlere ve bizzat milletin kendisine yabancı olmak kaderine...

1990'larda, SSCB'nin başına gelen Gorbaçov'un başlattığı 'Glasnost ve Perestroyka' yani 'Açıklık ve Yeniden Yapılanma' hareketinden sonra 1991'de Kızılordu generalleri tanklarla Duma'ya yürümeye başladıklarında bizim komünistlerimiz heyecanlanmış ve sözcüsü Mümtaz Soysal Hoca, "O kadar da kolay değil, işte ordu kılıcını vurdu" yazısı yazmıştı fakat işin aslı farklıydı. Mümtaz Soysal bu yazıyı yazıp yayınladığı sürede zaten Boris Yeltsin, Kızılordu generallerinin darbesini püskürtmüştü bile. Kızılordu tanklarının darbe teşebbüsünü destekleyen tek komünist bizim komünistimiz olarak geçti tarihe...

Tuhaf adamlardır bizim komünistlerimiz...

Romanya diktatörü Çavuşesku devrildiğinde ağıtlar yakan, gözyaşları döken, Romanya'da halkın Çavuşesku diktatörlüğünde daha mutlu olduğunu yazan da yine bizim komünistlerimizdi...

Etnik Kürtçülüğe folluklarını açan, etnik Kürtçülüğün rahat ve bolca yumurta verebilmesi için folluklarını samanla dolduran da bizim komünistlerimizdi. KAWA, Tekoşin, Rızgarî, TKSP, KUK, Ala Rızgarî' ve PKK'ya kadar ne kadar Kürtçü örgüt çıktıysa hepsinin ortak özelliği: Yumurtalarının üzerinde kuluçkaya yatan ve yumurtalarını sıcak tutanların radikal sol olması ve kurucularının ve yöneticilerinin tamamının Türkiyeli sosyalist hareketlerin içinden çıkmasıdır...

Aynı şapşallıkları ya da ihânetleri devam ediyor...

Karayılan'ın kollarının altında elinde silahlarla Kandil'de pozlar veren 'Kırmızı fularlı terörist'e ağıtlar yakıyorlar... İçleri yanıyor... Ellerinde posterleri yürüyüşler düzenliyorlar... Sosyal medya hesaplarında, "Kırmızı Fularlı Kız, Gezi'nin içimizi ısıtan en güzel gülüşlü meleği, Rakka önünde toprağa düşüp yıldızlara yükselerek içimizi yine yaktı" diye ağlaşıyorlar...

Hemen ertesi gün askerî helikopterimizin düşmesiyle verdiğimiz 13 şehidimizle ilgili bir tek satır yazmıyorlar... İstisnası yoktur ki, bir teki bile bir tek satır yazmıyor. Üzülmüyorlar. İçleri yanmıyor. Eski hesaplar uğruna içten içe seviniyorlar bile. Ölen yeter ki bir asker olsun, yeter ki bir polis olsun ve yeter ki ölen bir vatansever olsun, radikal sol için bir fular kadar kıymeti yok. Bu ülkeye dair bir tek bağları yok...

Ankara Üniversitesi Cebeci kampüsünde milliyetçi öğrenciler 13 şehidimizin isimlerinin yazıldığı bir pankart asıyorlar, pankartı indirmek isteyen etnik PKK'lı ve radikal sol bir araya geliyorlar fakat dayağı yiyorlar...

Medya feverân etmeye başlıyor, "oruç tutmayan öğrencilere saldırı" şeklinde veriyor haberi...

Bu kadar da ahlâksızlar...

Bu arada devlet nerede? Üniversiteler PKK'nın eğitim kamplarına dönüşürken devlet nerede? Üniversitelere PKK bayrakları asılırken devlet nerede?

Devlet, zeytinlikleri turizme, enerjiye ve sanayiye açmanın heyecanıyla rant peşinde...

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum