Sarayda neler oluyor?' dedi, tek tek saydı
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Sizler ve aileniz ay sonunu getirmek için mücadele ederken, bakın iktidarın sarayında neler oluyor" diyerek sarayın bakım ve onarım masrafları için harcanacak parayı açıkladı.
18 Şubat 2020 - 18:02 - Güncelleme: 19 Şubat 2020 - 08:22
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Akşener'in açıklamalarından satır başları şöyle:
Aramızda bir şehit annesi var, kendisinin ellerinden öperim. Bu ülke size minnettardır. Sokak hayvanlarını koruma derneği aramızda hoş geldiniz. Hayvan hakları savunucularına bir söz verdim. Yasalardaki gerekli değişiklikleri yapmak için elimden geleni yapacağıma dair söz verdim. Hayvanlara işkence edenlerin kabahatlar kanuna göre değil Türk Ceza Kanununa göre yargılanması için elimden geleni yapacağım.
Devlet aklı devlet yönettiğinin farkında olanlarda bulunur. Türkiye’yi “şahsım” ülkesi olarak görenlerde bu aklı bulamazsınız. Her adımları ciddiyetsiz, her işleri millet menfaatlerinden uzaktır. Bu iktidarın mensupları devlet yönettiklerini unuttukları gibi sürdükleri sefanın tadını çıkardıkları israf düzeninin içinde milletimizin dertlerini görmez, çile çeken insanımızın sesini duymaz hale geldiler.Sizler ve aileniz ay sonunu getirmek için mücadele ederken, bakın iktidarın sarayında neler oluyor. Cumhurbaşkanlığı Saraylarının bakım ve onarımı için 610 milyon lira daha harcanacak. Bu nasıl para biliyor musunuz? Hani 50 milyon dolar bulamadıkları için Katarlılara peşkeş çektikleri Tank ve Palet fabrikamız var ya işte onun için gerekenin tam iki katı. Bu para 265 bin 217 asgari ücrete eşit. Şaka değil. Sarayın onarımına bakımına ve yeni binalara harcanacak. Üstelik bununla da bitmiyor. Geçtiğimiz yıl sarayın bahçesindeki binalara harcanan para ne kadar biliyor musunuz? 2 milyar 845 milyon lira. Bu parayla maliyeti 100 bin liradan 28 bin aile ufak tefek de olsa başını sokacak bir ev sahibi olurdu. 28 bin ailemizi ev sahibi yapacak parayı götürüp sarayın bahçesindeki inşaatlara harcadılar.
Bir babanın Hatay’da kendini yattığı bir babanın Meclis’te intihara kalkıştığı, daha dün borçlarımı ödeyemiyorum diyerek kendini kamyonuna asan bir babanın yaşadığı ülkede oluyor bunlar. Elazığ depremi ardından yardımları ücretsiz taşırım diyen koca yürekli bir kamyoncu kardeşimiz ekmek teknesine kendini asarak son verdi. Babaların evlerine ekmek götüremedi için kendini asarak can verdiği Türkiye’de saraylarına yaklaşık 3 milyar lira harcayabilen vicdansızlara soruyorum; Adalet bunun neresinde? Vicdan bunun neresinde? Bu hüzünlü hikayeler gece rüyanıza girmez mi? Kalbinizde bir sızı yaratmaz mı? Yüreğiniz sızlar mı? Yazıklar olsun size.Geçen hafta Bursa’daydım. Saraylarına oluk oluk para akıtan bu ülkede vatandaşımızın hayatı hiç de saray zenginleri gibi değil. Karşılaştığım her üç kişiden biri “iş” dedi, “aş” dedi. Dinlediğim her esnaf elektrik dedi, doğalgaz dedi. Bir kardeşim elektrik faturasını uzattı “geçen yıl 380 lira bu yıl 550 lira” dedi. Kuruyemişçi bir kardeşimin faturası 800 lira, tütüncü bir kardeşimin faturası 700 lira, pastaneye girince tezgaha konan elektrik faturası aylık 4000 bin lira. Maliyetler bu kadar yükselirken çalışanına nasıl maaş ödeyecek kirasını, suyunu, doğalgazını da eklediğimizde binlerce vatandaşa ekmek veren bu işletmeler nasıl ayakta kalacak?
Çiftçilik ve hayvancılık yapan vatandaşlarımızla dertleştik. Önümüze konan tablo her şeyi anlatıyor. 50 dönüm arazide armut bahçem var, gübreydi, ilaçtı, suydu, mazottu, işçiydi derken 2019 yılını ana paradan yüzde 40 zararla kapattım diyor. Bir de yüzde 40 zararda. Bu çark nasıl dönecek bilen var mı? Bu feryadı duyan var mı? Elbette yok. Kestel ve Gürsu’da nüfusun yüzde 60’ı çiftçilik ve hayvancılıkla geçiniyor. İlaç ve gübre fiyatları ortada diyorlar ki “2019’dan bu yana para kazanamıyoruz”. Süt inekçiliği yerini besiciliğe bırakmış. Yem fiyatları yüksek o nedenle hayvanın bakım maliyetini yüklenmek yerine etinden para kazanmaya çalışıyorlar. Bunu ülke genelinde düşündüğümüzde hayvancılığımızın halini görün. Nilüfer’de gençlerimizin gittiği kafelere uğradım. Bir çoğu öğrenci, 15 yıl önce Yıldız Teknik Üniversitesi’nde, daha sonra Kocaeli Üniversitesi’nde inkılap tarihi dersi anlatmış bir hoca olarak ilk defa bu gençlerin böyle bir ruh hali içinde olduğunu gördüm ve hiç bu kadar ülkem adına endişelenmemiştim. Müthiş bir endişe içimi kapladı ve asıl beka sorununun bu olduğunu umarım ağalar görür.
Aramızda bir şehit annesi var, kendisinin ellerinden öperim. Bu ülke size minnettardır. Sokak hayvanlarını koruma derneği aramızda hoş geldiniz. Hayvan hakları savunucularına bir söz verdim. Yasalardaki gerekli değişiklikleri yapmak için elimden geleni yapacağıma dair söz verdim. Hayvanlara işkence edenlerin kabahatlar kanuna göre değil Türk Ceza Kanununa göre yargılanması için elimden geleni yapacağım.
"MİLLETİMİZİN DERTLERİNİ GÖRMEZ HALE GELDİLER"
Devlet aklı devlet yönettiğinin farkında olanlarda bulunur. Türkiye’yi “şahsım” ülkesi olarak görenlerde bu aklı bulamazsınız. Her adımları ciddiyetsiz, her işleri millet menfaatlerinden uzaktır. Bu iktidarın mensupları devlet yönettiklerini unuttukları gibi sürdükleri sefanın tadını çıkardıkları israf düzeninin içinde milletimizin dertlerini görmez, çile çeken insanımızın sesini duymaz hale geldiler.Sizler ve aileniz ay sonunu getirmek için mücadele ederken, bakın iktidarın sarayında neler oluyor. Cumhurbaşkanlığı Saraylarının bakım ve onarımı için 610 milyon lira daha harcanacak. Bu nasıl para biliyor musunuz? Hani 50 milyon dolar bulamadıkları için Katarlılara peşkeş çektikleri Tank ve Palet fabrikamız var ya işte onun için gerekenin tam iki katı. Bu para 265 bin 217 asgari ücrete eşit. Şaka değil. Sarayın onarımına bakımına ve yeni binalara harcanacak. Üstelik bununla da bitmiyor. Geçtiğimiz yıl sarayın bahçesindeki binalara harcanan para ne kadar biliyor musunuz? 2 milyar 845 milyon lira. Bu parayla maliyeti 100 bin liradan 28 bin aile ufak tefek de olsa başını sokacak bir ev sahibi olurdu. 28 bin ailemizi ev sahibi yapacak parayı götürüp sarayın bahçesindeki inşaatlara harcadılar.
"YAZIKLAR OLSUN SİZE"
Bir babanın Hatay’da kendini yattığı bir babanın Meclis’te intihara kalkıştığı, daha dün borçlarımı ödeyemiyorum diyerek kendini kamyonuna asan bir babanın yaşadığı ülkede oluyor bunlar. Elazığ depremi ardından yardımları ücretsiz taşırım diyen koca yürekli bir kamyoncu kardeşimiz ekmek teknesine kendini asarak son verdi. Babaların evlerine ekmek götüremedi için kendini asarak can verdiği Türkiye’de saraylarına yaklaşık 3 milyar lira harcayabilen vicdansızlara soruyorum; Adalet bunun neresinde? Vicdan bunun neresinde? Bu hüzünlü hikayeler gece rüyanıza girmez mi? Kalbinizde bir sızı yaratmaz mı? Yüreğiniz sızlar mı? Yazıklar olsun size.Geçen hafta Bursa’daydım. Saraylarına oluk oluk para akıtan bu ülkede vatandaşımızın hayatı hiç de saray zenginleri gibi değil. Karşılaştığım her üç kişiden biri “iş” dedi, “aş” dedi. Dinlediğim her esnaf elektrik dedi, doğalgaz dedi. Bir kardeşim elektrik faturasını uzattı “geçen yıl 380 lira bu yıl 550 lira” dedi. Kuruyemişçi bir kardeşimin faturası 800 lira, tütüncü bir kardeşimin faturası 700 lira, pastaneye girince tezgaha konan elektrik faturası aylık 4000 bin lira. Maliyetler bu kadar yükselirken çalışanına nasıl maaş ödeyecek kirasını, suyunu, doğalgazını da eklediğimizde binlerce vatandaşa ekmek veren bu işletmeler nasıl ayakta kalacak?
"ÜLKEM ADINA HİÇ BU KADAR ENDİŞENLEMEMİŞTİM"
Çiftçilik ve hayvancılık yapan vatandaşlarımızla dertleştik. Önümüze konan tablo her şeyi anlatıyor. 50 dönüm arazide armut bahçem var, gübreydi, ilaçtı, suydu, mazottu, işçiydi derken 2019 yılını ana paradan yüzde 40 zararla kapattım diyor. Bir de yüzde 40 zararda. Bu çark nasıl dönecek bilen var mı? Bu feryadı duyan var mı? Elbette yok. Kestel ve Gürsu’da nüfusun yüzde 60’ı çiftçilik ve hayvancılıkla geçiniyor. İlaç ve gübre fiyatları ortada diyorlar ki “2019’dan bu yana para kazanamıyoruz”. Süt inekçiliği yerini besiciliğe bırakmış. Yem fiyatları yüksek o nedenle hayvanın bakım maliyetini yüklenmek yerine etinden para kazanmaya çalışıyorlar. Bunu ülke genelinde düşündüğümüzde hayvancılığımızın halini görün. Nilüfer’de gençlerimizin gittiği kafelere uğradım. Bir çoğu öğrenci, 15 yıl önce Yıldız Teknik Üniversitesi’nde, daha sonra Kocaeli Üniversitesi’nde inkılap tarihi dersi anlatmış bir hoca olarak ilk defa bu gençlerin böyle bir ruh hali içinde olduğunu gördüm ve hiç bu kadar ülkem adına endişelenmemiştim. Müthiş bir endişe içimi kapladı ve asıl beka sorununun bu olduğunu umarım ağalar görür.
YORUMLAR